Ayvalıklı Deha Soner arkadaşımın polisiye roman dalında yazmış olduğu “Maya” isimli kitabının okuması 2 saat 17 dakika sürdü. Okunması kolay bir kitap…
Okuması kolay ancak okuma anınız adeta çişi gelip de izlediği filmin son sahnesini kaçırmamak adına kendini tutan bir gerilim içinde olacağınızdan kitabı son cümleye kadar elinizden bırakamayacaksınız. Sürükleyici, detaylara, tasvirlere çok fazla ihtiyaç duymadan ve bir konuya bağlı kalmadan sizi müthiş aksiyon filmi izler modunda bir kitap okuması bekliyor.
Orhan Kemal’in “Tersine Dünya” kitabının polisiye tadında yazılmış hali diyebilir miyiz, bilmiyorum.
Kitapta baskın karakterler kadınlar…
Alışageldiğimiz bütün tabuları elinin tersiyle itiyor…
Emine, komiser kadın…
Kadın komiser, her akşam evine gitmeden önce alışageldiği meyhanesine gidip iki duble rakısını sevdiği mezelerle içiyor. Meyhane kültürünün o keyifli ortamını ve yine devamlılığı olan müşteriye sunulan hizmetin o ahengini, o sunumunu, o lezzetini yazar ustaca anlatıyor.
Maya ile tanışmamız öykü lezzetinde anlatılmış, kitabın en uzun öyküsü…
Öyküye dair bir ipucu veremem…
Ancak heyecanını anlatabilirim diye düşünüyorum.
Bir süre önce sosyal medyada hepimiz izledik diye düşünüyorum. İki takım maçın sonunda penaltılara kalıyor. Son penaltıyı atan oyuncu topu adeta direğe nişanlıyor, kaleci sevinçle maçı kazandık diyerek arkadaşlarına koşuyor. Top penaltı civarında yere çarpıp ters valso alıp doğru kaleye gidip gol oluyor. Maya da sizi böyle ters köşe edecek…
“Hiçbir şey olmadığımı gördüğümde bu, hikmettir. Her şey olduğumu gördüğümde bu, sevgidir. Hayatım bu ikisi arasında gidip gelmekten ibarettir.” Sri Nisargadatta Maharaj
Soner kitabı yazarken özellikle kalemini serbest bırakmış. Özgür davranmış. Özgür davranmış derken bu özgürlüğün sınırsız bir özgürlük anlamında olduğunu düşünmeyin. Sınırı belirlerken ustaca davranmış ve işi bilen uzmanların desteğini de almış…
Emine’nin hamileliğinde cinsel haz noktasında cinselliği istemesini yazarken hem yerleşmiş olan tabuyu yıkmış hem de kadına geniş bir özgürlük alanı yaratmaya büyük özen göstermiş… Cinselliğin sıradan ama duyguları ile beraber düşünüldüğünde ne kadar önemli olduğunu müthiş keyifli anlatmış…
Hayatın sürükleyici olan gerçeğinde önemli olanın yaşamak olduğunu anlatırken toplumun yerleşik kural olmuş tabularının yıkıldığını polisiye bir kitabın içinde okumak, çok ilginç geldi bana… Belki de polisiye dalında yazılmış bir kitabın içinde hayatın gerçeklerini yazmak ve bunu polisiye lezzeti içinde okurken düşünmemizi istemiş de olabilir, yazarımız…
Kitapta gereksiz bir satır yok.
Uzatmak adına detay vermeler yok. Tasvirler yok.
Kitapta işini çok iyi yapan kadın komiseri tanırken ve olayların çözümünde komiserin kadın olduğunu size unutturuyor yazarımız… Kadın komiser tavır ve duruşuyla erkek komiserden çok daha güçlü verilmiş. Olayların çözümündeki akıl yürütmesi ve duruşu ustaca anlatılmış. Diğer yandan özel hayatını anlatırken kadına özgü zaaflarının da ustaca yönetildiğini görüyorsunuz. Kadın yazarımız, kitabının içinde insana özgü ne kadar yanlış varsa çok hızlı da olsa yer vermiş ve kitabının hiçbir yerinde bayağılaşmamaya büyük özen göstermiş…
Alışkanlıkların yaşamamızda ne kadar önemli ve belirleyici olduğunu öyle ustaca anlatmış ki farkında olmadan okuduğunuz satırlar sizi hemen içine çekip yolculuğu beraber yapmanızı sağlıyor. Alışkanlıkların verdiği o rahatlığın yaşamımızdaki önemini okurken anlıyorsunuz. Emine komiserin olayların çözümünde bu noktayı nasıl ustaca kullandığını da…
Sinan’ın pasif kişiliğine bir an geliyor, kızsanız da kitabın genelinde sürüklendiği çizgiye baktığınızda güçlü bir profil içinde sunulduğunu görüyorsunuz. Sevginin ne kadar güçlü olduğunu, sevginin içinde karşılık beklemeden değişim içinde olmanın ve bunu da yaparken özünden değişmeden yapmanın ne kadar değerli ve önemli olduğunu yazarımız okuyana hissettiriyor. Yazarımız Ayvalık ismini de olması gereken yerde ustaca yerine koyuyor ve yaşadığı kenti de kitabının parçası haline getiriyor. Ve kentine kendine özgürlük sunan kentine borcunu ödüyor…
“Yine seni sevmekten başka
Hiçbir şey yapmadım bugün
Eni konu çaldı telefonlarım
Boş ver bakmadım bugün.”
Kitap polisiye dalında ve lezzetinde yazılsa da kitabı okuyup bitirdiğinizde sevgiyi, kadını ve cinselliği yaşamımızda önemli mihenk taşı olan bu üçlüye mercek tutarak yakından bakmamızı sağlıyor, yazarımız. Üçünü de anlatırken içine alışkanlıkların belirleyici rolünü bizleri rahatsız etmeden koyması ve her olayın çözümünde bu noktanın öneminin altını çizmesi ve alışkanlıklara teslim olunduğunda nasıl yanlışlıkların yapıldığını ve bedelini ağır ödediğimizi de bize gösteriyor.
Maya, bir sevgi ve aşk kitabı…
Sevgi ve aşkın polisiye tadında yazılmış, kadına hakkını verirken erkeğe de olması gereken ölçütün sınırını gösteren ve polislik gibi önemli bir iş kolunda aktörlerinin kadın bilinciyle öne geçtiğinde nelerin nasıl değişebileceğini bizlere gösteren, adeta ayna tutan ve heyecanı sınır noktalarının haz ile birleştiğinde nasıl keyifli olabileceğini, alınabileceğini bizlere gösteren, anlatan ve bu anlamda çok keyifli okuması olan çok güzel bir kitap…
“Umudun yitip gitmiş olsa da
Paran da pulun da bitmiş olsa da
Kader köşeye itmiş olsa da
Üzülme sakın hayat güzel”
“Dünyayı olduğu gibi değil, olduğumuz gibi görürüz. Hiç kimse hiçbir hoca ve kitap sizi dışarıdan değiştiremez.”
İkinci kitabın gelmesi uzun sürmeyecek diye düşünüyorum.
Maya ve Melek ve Bora’yı merakla bekleyeceğiz…
Emine ve Sinan’ın mücadelesini…
Yazarımızı kutluyorum.
Sizlere de tavsiye ediyorum.
Sevgi ve saygılarımla…