Seversiniz sevmezsiniz…
O zaman tercihinizi ona göre yaparsınız. Bakmazsınız, görmezsiniz, okumazsınız, izlemezsiniz…
Hani bir dönem televizyonlara ekran karartma cezası veriyorlardı. Televizyonu mu cezalandırmaktı bu, izleyiciyi mi; meçhul!
Futbol maçını seyircisiz oynama cezası gibi… Seyirciye ceza ki o; kes kulübe para cezası, seyirciyi niye mahrum bırakıyorsun?…
Ve kitap!
Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk’un “Masumiyet Müzesi” isimli kitabını öğrencilerine öneren öğretmene “kınama” cezası verilmiş.
Nobel ödüllü diğer bilim insanımız Aziz Sancar’a sorsak bu durumu; böyle bir cezaya nasıl ilmi bir yorum getirebilir acaba!?..
“Masumiyet Müzesi”
Okumadık.
Okuyamıyoruz…
Ne bileyim işte, şahsen Orhan Pamuk’a dair bir tuhaflık bu bizdeki.
Gitmiyor, üç beş sayfa sonra bırakıyoruz. Nobel ödülü aldığı “Kar”ı da okuyamadık.
Zar zor bitirdiğimiz tek kitabı “Benim Adım Kırmızı”.
“Masumiyet Müzesi” de yarıda kaldı.
Orhan Pamuk, ilginç şekilde okuyamadığımız birkaç isimden biri. Nobel aldığına göre herhalde Pamuk yönünden sorun bizde!
Lakin…
Takvim 2018’i gösterirken, Amerika’da Yapay Zeka Üniversitesi açılacağı haberleri gelirken, robotlar hayatımıza girmeye başlamışken kitap okumayı öneren öğretmene “kınama” cezası vermek de neyin nesi?..
Kitap bu.
PKK propaganda kitabı önermemiş ki öğretmen; netice itibariyle bir Türk yazarının kitabını önermiş.
İsteyen okur, istemeyen de okumaz zaten.
Lakin bu gerekçeyle öğretmene soruşturma açılması, açılmasına izin verilmesi…
Soruşturma sonucunda öğretmenin “ahlaklı bireyler yetiştirmek ilkesine aykırı davrandığı” ve kitabın da Türk örf ve adetlerine aykırı olduğu kanaatine varılmış.
Daha da öteye gidin, kitap için “okuma alışkanlığı kazandıracak nitelikte değil” denmiş.
Vay canına…
Okuma alışkanlığı kazandırıcı niteliği olmamasını nasıl buldular acaba?.. Teksas, Tommiks gibi çizgi romanlardan tutun, Leman ve Uykusuz gibi mizah dergilerine kadar her “okunabilen” kitap-dergi-gazete okuma alışkanlığına katkı sağlar.
İlaç prospektüsü bile okusanız, bulmaca bile çözseniz hepsi dile, okumaya, Türkçe’ye ve zihne katkıdır.
Ama bilirkişi öyle demiş işte.
Bilirkişi kim?..
Edebiyatçı mı, yazar mı, Türkçe öğretmeni mi, gazeteci mi?..
Hayır; imam hatipte öğretmen.
İmam hatipte öğretmen olmasının da bir önemi yok ama Türkçe öğretmeni mi, alakasız bir dal mı?.. İşte orası da muamma!
Bilirkişiyi bile “objektif” seçmezseniz; haliyle yazılacak raporun sağlıklı olduğunu ve objektif olabileceğini düşünemezsiniz. O nedenle şaşırtıcı bir tablo yok karşımızda.
Masumiyet Müzesi’nde sayfalarda rakı ve sigara tüketilmesinin vurgulanması Türk örf ve adetlerine aykırı görülmüş.
Lise öğrencilerine uygun nitelikte değilmiş.
Bolca cinsellik unsuru içeriyormuş.
Farkında mısınız?..
Kitap bu.
Yineleyelim, isteyen okur, istemeyen okumaz. Herkesin kendi tercihidir.
Hatta emin olun, sakıncalı buldunuz ya, kaldığım yerden ben bile niyetlendim devamını okumaya…
Kendimi liseli gibi geçmişe çekeceğim, liseli gibiymişim gibi okuyacağım…
Kim bilir “sakıncalı” dendiği için belki şimdi o vurguyla çekici gelebilir ve ancak öyle okuyabilirim “acaba neresi neden sakıncalı” imiş, görüp de çözebilmek için.
Kararıyla içilen rakı kadar zarar vermez bu tip yasaklamalar.
Nobelli yazarın kitabını tavsiye etti diye öğretmene ceza verilemez.
Bugünün gençliği keşke kitap tavsiye eden bir öğretmenleri var diye sevinerek gidip kitap alsa da kitap okusa.
İnternetin içinde yaşayan bir kuşak ve bugünün “her şeye erişilebilen teknolojik” gerçekleri karşısında ne kadar da absürd bir durum!
Gülmeli miyiz, ağlamalı mı, veremedik kararı!