Öğretmenim diyor ki; “ Gelişmemiş toplumlarda insanları kolay yönlendirebilmek için, kullanılan bilim dışı düşünceler, yönetimleri bir süre olsun rahatlatabilir.
Ancak günümüzde bilimsel devrimlerle her tür bilgiye ulaşabilmesinin insanların gözünün açılmasına yetip yetmeyeceği konusu da tartışmalıdır.”
Yeni ulaştığım bu antik dönem bilgisi; “Bafa gölü yakınındaki, Beşparmak dağı. O dönemde ki adı “LATMOS” la ilgili söylencelerin en güzellerinden birine ev sahipliği yapar.
Eteklerinde sürülerini otlatan çoban ENDYMİON uykuya daldığında ona tutkuyla bağlanan AY TANRIÇASI SELENE yer yüzüne inerek sevdiğiyle buluşur.”
Antik dönemden günümüze ayışığı ve ay ve yıldızlar kutlu varlıklar olarak yaşamımıza da yer almaktadır.
Günümüzde pek moda olan geçmişimizle öykünmelere gelince; tarih baba (Resmi, söylence, ve dünya tarihi…) yalanı, dolanı, söylencelere bakmadan, “5 N 1 K” sorgulamasından geçirerek bir yargıya varır.
Olgu ve olaylarda sebep, sonuç, mekan, zaman ve kişi ve kişileri arar, bulur, buluşturur yazar.
“Sultan III. Murat zamanında, Takiyüddin’in önermesiyle Topkapı sırtlarına 1575 yılında yapımına başlanan gözlem evi kurulur. Hizmete başlaması üzerine yeniliğe karşı çıkanlar da kıpırdanmalara başlarlar.
Gök yüzünde kuyruklu yıldızın görünmesini uğursuzluk sayarlar. Bu dönemde yaşanan İstanbul depremini sebebini gözlem evine yüklerler.
Tarikatlar olayı daha da büyütür; Şeyhül İslam Kadı zade Şemseddin Efendi tarafında bir fetva hazırlanır…
“Fetvada gökleri izlemenin uğursuzluk getireceği … ayrıca ay ve göklerde oturan meleklerin bacaklarının gözetlendiği yolunda ki söylentileri, kuyruklu yıldız ve depremlerin sebepleri sayılır….”
Bu da yetmez
Semerkant’ta gözlemevi kuran ULUĞBEY oğlu tarafından öldürülür.
Dünya haritasını çizen PİRİ REİS Sultan tarafından katledilir… (Kaynak Cumhuriyet gazetesi 11Nisan2021 Pazar 2.Syf.)
Söylentilere inancın güçlü olması, kulaktan dolma bilgilere rağbet siyasi, ekonomik tüm kültür alanlarına bulaşınca insan ve insanlığın başına gelmedik kalmaz.
Olay ve olguları, eylemleri sorgulamadan kabul etmek; dolma tüfeğe benzer. Nerede? Ne zaman patlatılır?
Ne yaralar açar bilinmez. Yaşadığımız günlerde her gün, dolma tüfeklerin patlatılmasına, ekranlarda ve basın yayında izliyoruz.
Biat, itaat kültürü baskısıyla, görünen o ki; herkes mutlu mesut bahtiyar görüntüsü veriyor. Pandemik yaşam bu görüntülere kara biber.
Ali Ustam “ Onlar aslında Türkiye’yi sevmiyorlar, aydınlanmacı Laik Cumhuriyeti sevmediklerinden onun bütün kazanımlarına karşı çıkıyorlar. Aydınlanmacı laik Cumhuriyet, çağdaş uygarlığı yakalamak ve özümsemek istediği için onlar da uygarlığın tüm kavram, kurum ve kurallarına karşıydılar…”
Temel eğitim alan öğrencilerin “ Öğrenci Andı”na bile tahammülleri kalmadı hırs, öfke ve kinden. Ömrümüzce gördüğümüz, cami, okul ve kışlanın tüm siyasi çıkarlar için arka bahçe olarak kullanılması, toplumsal yarılmalar, çözülmeler sonucu parçalanmaların eşiğine geldik.
“Karadeniz çevresi ve doğusunda 200 dilin konuşulduğunu, buradan 50 tane devlet çıkabileceğini” söyleyen Agam var…
TDK sözlüğünde masal: is. Ar. Meşeldan geçen
- Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen doğa dışı varlıklara yer verip çoğunlukla insanların belli olmayan bir zamanda ve yerde başından geçen, olağan dışı olayları aktaran anlatı türü.
2.mec Boş ve yalan söz. TDK 2000 bskısı 652.syf.
***
Söz ustamdan “TUZ KOKTU” insan ve insanlar birbirinden koptu.” Bütün renklere kirleniyor, /birinciliği beyaza verdiler” Ö. ASAF
Ülkemiz “ar dünyası” olmaktan çıkıp, çıkar(kâr) dünyasına dönüşen evrenin tüm özelliklerini bağrında taşıyor…”
“Ay Masalı”ndan yola çıkarak, yaşanan, ve yaşatılan masallara yer vererek, olup bitenleri anlamaya özümlemeye çalıştım kendimce.
İnsanı bir MAL(1), ÇIKAR(2) sermaye görenlere ithaf olunur *İ D U R A K İ *.
Masal= MALİKİ
Sevgi sağlık içinde, mutlu huzurlu yarınlara….