20 yılda 18 kere değişti eğitim müfredatı, sistemi, falan…
8-10 kere de sınav sistemi değişti…
Okula giren mezun olarak çıkana kadar sistem değişmeden mezuniyet göremiyor..
İlköğretim, lise fark yok…
Çocuklar sınavların ağırlığı altında testkolik hale döndüklerinden Harry Potter serisindeki ruh emiciler girmiş gibi içlerine, çocukluklarını yaşayamadan “bezgin” ve “yorgun” ettiler hepsini…
Bakan açıkladı:
Müfredat değişiyormuş yine.
Ne demiş “Milli Eğitim” hali yok olan bakanlığın ilgili Bakanı:
“Bizim referans değerlerimizin ışığında oluşturulmuş bir eğitim sisteminin inşası için gerekli çalışmaları tamamladık, yakında kamuoyuyla paylaşacağız”
Salt bu cümle bile “üfff” dedirtiyor.
“Bizim referans değerlerimiz” ne?..
Eğitim sisteminin ne hale geldiği, nasıl dejenere edildiği, laik ve bilimsel eğitim sisteminin yok olması için nasıl adımlar atıldığı yıllardır uygulanagelirken “çalışmaları tamamlanan eğitim sisteminin” nasıl yönelişler içerdiğini tahmin etmek için fal bakmaya gerek var mı?..
Hele hele referans değerlerin önünde yer alan “bizim” kelimesinin tehlikesinin farkında mısınız?..
Eğitim sisteminde “bizim, sizin” diye bir referans ayrımı olmaz.
Tüm dünyanın tüm aklını çalıştıran devletlerinde eğitim sistemi akılcı ve bilimsel metotlarla yürür.
Eğer siz “bizim referans değerlerimiz” derseniz zaten içine kapanmış, dünyadan kopuk bir eğitim sisteminin parçası haline gelmişsiniz demektir.
Eğitim sistemi evrensel, akla dayalı, bilimsel, özgür düşünen, düşünmeyi ve soru sormayı öğrettiği sürece başarıyı yakalar.
Bizde “bizim referans değerlerimiz” dediğiniz an zaten nicedir yapılan din eksenli kaymalara devam edecekseniz vay bu öğrencilerin haline…
Kaldı ki bugüne kadarki eğitim sistemi “dış güçlerin” sistemi miymiş; biz nasıl okuduk, bugüne kadar okuyan milyonlarca insan başka bir galaksinin eğitim sisteminde mi yetiştiler?..
Sayfalar ve sayfalarca yazılsa bitmez; zaten uygulamanın içindekilere danışılmadığı için saçma sapan hatalar silsilesi Ankara bürokratlarının masa başı icatlarıyla düzelmez ama sadece birkaç örnek verelim:
Eskiden kelimesini kullanmak istemesek de eskiden diyeceğiz yine zorunluluktan.
Eskiden liseler normal lise, Anadolu lisesi, Fen Lisesi olarak genel tanımlamada üçlü ayrımdaydı.
Neden tüm liselerin ismi “Anadolu Lisesi” oldu?.. Neden ortaokullar için eskiden sadece gitmek isteyenin girdiği Anadolu Lisesi ve Fen Lisesi sınavları varken şimdi normal lise için bile tüm ortaokul öğrencilerine LGS gibi bir sınav zorunluluğu geldi?..
Neden dershaneler kapatıldı?..
FETÖ gerekçesi o alemi fetöye bırakmanın mı yoksa biz devlet olarak denetleyemiyoruz kapattık gittinin itirafı mı?..
Peki ö zaman neden dershaneler yerine şimdi özel etüt salonları/sınav merkezleri/destek kursları açıldı? Ne farkı var bunların dershaneden?..
Neden eskiden okullardaki tüm sınavlar klasikken şimdi bütün sınavlar teste dönüp araya birer ikişer klasik sınav soslandı?.. Klasik sınavlar en azından Türkçe dersinde olsun Matematik’te olsun; öğrencinin düşünmesini ve o düşünceyi kağıda dökmesine yardımcı olurken hem de?..
Neden “ortak sınav” diye bir yeni icat başladı?.. Türkiye’de PISA raporlarında da açıkça ortaya konduğu üzere okullar arası uçurum var; bu ortak sınavla gerçekten nasıl bir başarılı veri elde edebilirsiniz ki?..
Müfredat değişiyormuş.
Bunu duyan eğitimciler ve uygulamanın içindekiler hem bilinmezliğin ardından ne çıkacağının endişesiyle titriyor ve hem de gerçekten sayılamayacak hale gelen bu değişiklikler sebebiyle “üfff” der halde!
10 kere camiye gidene bisiklet veren, dini böylesine kolayca kullanan, kitaplarında Atatürk ve Cumhuriyet dönemini tırpanlayan bir dökülüşte Türkiye’nin eğitim sisteminin başarıya ulaşması mümkün mü?
Düşünmeyi, tartışmayı, özgür düşünceyi, fikirlerin renkliliğini, bilgiyi, doğruyu, bilimi ve ahlakı ön plana almadığınız sürece “bizim referans değerlerimiz” kadar garip ötesi bir kavram olabilir mi?