İlahiyat Akademisi’nden Fıkıh Çalıştayı: “Pozitif hukuk, ülkede ve dünyada ahlak krizini aşmaya yetmiyor” (!)
Tarikat liderinin elini öpmeye çalışan siyasiler…
O zaman milletvekili bile olunmaması mazur ve makul görülebilir mi?..
FETÖ’nün de elini öpme kuyruğunda olanlar vardı, din kullanıldıkça, din üzerinden prim yapmaya çalışıldıkça nice sorunla karşılaşmıyor muyuz?..
Kırıkkale Üniversitesi’nde Genç Kalemler Topluluğu ve Bilim Sanat Topluluğu’nun düzenlediği etkinlikte İstiklal Marşı Arapça’ya çevrilerek okunmuş.
Rektörlük tepkiler sonrası açıklama yapmış.
Şiir olarak okundu, yabancı öğrencilerin anlaması için dendi.
İstiklal Marşı şiir olarak yabancı dile çevrilemez mi?
Çevrilebilir elbet.
Çevrilsin de.
İngilizce’ye, Almanca’ya, Arapça’ya…
Şiir olarak da okuyabilirsiniz, bir şey yok bunda.
Ama bizim takıldığımız nokta şu; üniversitede neden Arapça Günü’ne özel etkinlik yapılır ki?..
Yabancı bir üniversitede hiç Türkçe etkinliği düzenlendiğini duydunuz mu?..
UNESCO ilan etmiş, Dünya Arapça Günü’nü..
UNESCO’nun ilan ettiği böyle özel pek çok gün var, Rektörlük de gelen tepkiler sonrası UNESCO’nun ardına sığınmış da…
Sonuç olarak bunun altında Arapça özentisinin izlerini görmüyor muyuz?
Ve son nokta:
Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu, katılım bankacılığında denetim standartlarını belirledi ve karar Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Laikliğin la’sına düştüğümüz nokta tam da burası.
Bakın Resmi Gazete’ye giren etik standartlara göre denetçi nasıl olmalı?
“Denetçi Allah-u Teâlâ’ya karşı sorumluluğunu yerine getirmesinin diğer sorumlulukları yerine getirmesine vesile olacağına inanarak ve diğerlerine kıyasla buna öncelik vererek Allah-u Teâlâ’ya karşı sorumluluklarını mümkün olan en iyi şekilde gerçekleştirmelidir.”
Tekrar okuyun, içeriğe ve esasa gelmeden önce yazımdaki Türkçe rezaletini görüyor musunuz?
Türkçe cümle bile kurmaktan aciz olunduğunu gösteren bir düzenleme…
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın neresine sığdırabilirsiniz bunu?
Anayasa 2. maddesinde Cumhuriyetin niteliklerini tanımlarken “toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” ifadesini kullanmış.
Peki, böyle bir kurul kararı, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerine aykırı değil mi?
Hatta yine Anayasa maddesinden gidelim; doğrudan toplumun huzuruna, milli dayanışma ve adalet duygusuna kast etmemiş mi?
Faizsiz finans kuruluşlarını denetleyecek denetçi.
Kamu görevlisi değil ama kamu adına denetleme yapacak.
Denetçide ne aranır?
Neden somut özellikler yok?
Faizsiz finansçıyı denetleyende Allah korkusu, takva olmalı ve aranmalı da faizli bankacılığı denetleyenlerde buna gerek yok mu?..
Böyle bir ayrım yapılabilir mi?..
Böyle bir ölçü olabilir mi?..
İnsanın içindeki Allah korkusunu, inancını, vicdanını ölçebilecek bir alet var mı?..
Tarikat liderlerinin fanilasını öpen, tabağındaki yemek artığını yalayıp yutan generaller, yüksek yargı mensuplarının olduğunu öğrendiğimiz felaket bir terör süreci geçirmedi mi bu ülke?
Din adına olduğunu söyleyip dinle ilgisi olmayan nice figür şehvetiye tarikatları ve badeci şeyhler olarak düşmedi mi kamuoyu önüne?
Vefat eden tarikat liderleri, sahte peygamberlerle aynı parselden mezarlık yeri satın almak isteyenler yok mu?..
Din ile bu kadar oynanır mı, bu kadar dine zarar verilir mi?..
Ve Resmi Gazete’de yayınlanan bu düzenleme…
Okuduğunuzda “Şer’i Hukuk” içinde misiniz dedirten ve tümüyle laik devlet yapısıyla çelişen bir düzenleme değil midir?
Laikliğin neresindeyiz gerçekten?
Sadece birkaç günde Türkiye’nin gündemine düşen haberlere bakın…
Laiklik gitti mi; Türkiye’nin emniyet lastiği patlamış demektir; unutmayalım.
