Kaz Dağları baharın müjdecisi çiçeklerle cilveleşirken , havaların ısınmasıyla ağaçlar da çiçeğe durdu.
Bahçemdeki zerdali , gelin gibi süslendi.
İkizçay mahallemizin Kızılkeçili çayının da yol boyu mis gibi çiçeklerle donandı. Bahar geç de olsa geliyordu.
Odun – kömür derdinden kurtulmanın keyfini yaşamayı hayal etmeye başladıydım.
Şansımı seveyim ;
Bir haftadır grip denen illetle uğraşıp dururken uykular sapıyor, gece gündüze karışıyor.
İyi ki corona değilim diye dua edesim var.
Grip olmadan bir hafta önce Zeytinli salı pazarına gittim.
Pazarla evimin arası 50 metre. Köylü pazarının daha küçüğü bizim burada da kuruluyor.
Şimdi otları önüne yığan bizim Ortaoba, Şekveren , Zeytinli , Kızılkeçili otçu dostlar gelmiştir diye sevinerek girdim arka yola.
Ne otçular var , ne de bizim bildik pazarcı esnafımız.
Esnafın yarısı yok..
Şaşkınım.
Peynircimiz Melek hanım gelmiş, selamlaşıp yanına oturuyorum.
Hal hatır soruyorum , sipariş peynirim gelmiş, durumlar ne alemde ?
– Valla bak işte görüp duruyon , gelen de az , satan da azaldı..
Oysa , pazar bu saatte kalabalıklaşırdı kimseler yok sanki..
Ortalık sakin.
Siparişini verdiğim keçi peynirinin kilosu 100 lira olmuş.
Şaşıp kaldığımı belli etmiyorum.. Bir bidon içinde 4 kilo peynir 400 lira.
-Melekkk , evimi satıp keçi mi beslesem diyorum. Kahkahalar havada uçuşuyor..
İvrindi Köylü Pazarı.
Bi cıgara yak abam , otlarımdan al abam..
Kaz Dağlarının muhteşem otları. Alan maydanozu. Turp Otu. Gerdeme. Hindibağ. Şevketi Bostan. Yemlik. Kuzu Kulağı.
Pazarcı yarenlerimle en çok sevdiğim şey ayak üstü birer cıgara tüttürmek. Ordan burdan keyifle söyleşmek. Pazarın keyfi böyle çıkıyor.
Ortalık zati gergin. Hayat pahalı.
Yıllarca memleketime hasret yaşadım. Afyon / Emirdağ.. Siirt.. Diyarbakır.. Şimdi memleketimin havasına suyuna kavuşmanın keyfiyle cıgaramı yarenliklerimle içerim.
Haa bu arada sigara sağlığa zararlıdır. Sizler içmeyin.
ANACIĞIM DERDİ Kİ.
Son zamanlarda dikkat ettim ; öfkelendiğimde , birine kızdığımda rahmetli anacığımın sözleri geliyor aklıma. Denk gelince ben de deyveriyom gariii. Son günlerde en çok ders çıkardığım sözlerin güzelliğine bakar mısınız ?
” Uymayanın vay halına, razı olur kış günü nalına”
” Güvenme dayına ekmek al yanına”
Annem o köşe laflarının bir gün gelip lazım olacağını sanki bilmiş.
Biz kardeşlerin hepsine tembihlerdi.
– Kulağınıza küpe olsun. Unutmayın. Unuturum diye defterime yazdığım annemden not ettiğim onlarca köşe lafı var. Kimisi çok cafcaflı, güldürükçü. Kimsi mahkeme kadısının lafı gibi , dankkk ediyor kafana. Kimisi uyarıyor , aman haaa , sakın ipin ucunu kaçırmadan harcayın diye uyardığı sözler şimdi daha çok aklıma takılıyor.
Neden mi , sebebini diyeyim de gülmece yapın biraz.
– Kelem yüzünden!.. Kelem , yani Lahana.
Lahana tezgahının başındakiler homurdanıyor. Bir kadın başını uzatıp soruyor , lahana kaça ?
– Büyükler 50 , ortancalar 30, güççükler 15 gayme.
Kadın şaşkın , bana dönüp ; bu oğlan bizimle eylenip baaa.
– U gada olu mu olumuz..
– Olup ba abacık.
– Sen biliyon mu , tarlada sabahın köründe hiç lahana kestin mi ? Sırtına çuvalları yükleyip hepsini traktöre taşıdın mı ? Bunlar satıma gelinceye biz neler çekip dururuz tarlada . Mazot ne kadar oldu ? Haberiniz yok . Ovadan buraya gelinceye dünyayı yakıyo motur. İlaç garaç da cabası. Yömyeci tarlaya girmeye 150 liraya nazlanıyo.
Kadın umtsuzca sordu;
– Küçük lahana 10 lira olma mı ?
– Iııhhhh omaz..
Kadın çaresizce , yüzüme baktı.. Hüzün var !..
– Pazarın köşesinde başka lahana satan var , oraya bir bak diyorum kadına.
Pazar pazar değil diye söyleniyor bir abimiz.
Kuyumcu dükkanı gibi !.
İnsanların artık susmadığını görüyorum. Ya ortaya konuşuyorlar , ya da yakınındaki tanımadığı birine bile şikayet ediyorlar.
Pazarı dolanıyorum. Bizim salı pazarımız zaten avuç içi kadar. On dakkada pazarı dolaşması bitiyor. Bi aşağı bi yukarı dolanınca alışveriş dahil yarım saatte pazar işi halloluyor.
Ortaobalı yarenliğim Esma’ya buradan selam olsun gariiii..
Bu resmi ne zaman görsem hemen o türkü gelir aklıma..
” Oyalı da yazma başında..Oyaları gaşında…”
***
Ortaobalı zeytincim Ayşe’ye uğruyorum.
Yamacına oturup başlıyoruz öteden beriden konuşmaya. Ortaobalı diğer tanışları soruyorum , onlar niye gelmiyorlar pazara ?
Ortaobalı kadınların zeytin ile verdikleri o muhteşem mücadeleye yıllardır hayranım. Onca emek ve uğraşın sonunda önüne dizip koyduğu yeşil – siyah zeytinleri imrenerek alıyorum.
Ayşe eşini kaybettiğinden bu yana zeytine daha bir sıkı sarıldığından söz ediyor. Gelin oğlan hepimiz sabahtan aşamacak dolanıp dururuz zeytinliklerde. Mahsulümüz bu sene çok güzel oldu. Sohbetimizi müşteriler bölüyor.
– Zeytin kaça ?
– Yeşil kırma 35 lira , siyah sele 40 lira diyor.
– İkisini de 35 den ver alayım.
– Olmaz ablam, bak ben oğlan – gelin aylardır zeytinliklerde çalışmaktan yorulduk gari.. Şimdi harcadığımızı gazancez yaa. Oğlana da geline de yazık olup baa. Ayazda , güneşte zeytinin içinde debelenip durulaa.
Kadın ısrarlı ,
-Bak ikisinden de beşer kilo alacağım. 35 liradan ver alayım. İstanbul’a çocuklara göndereceğim. Kargo parası da eklenince buradan zeytin almanın bir anlamı kalmıyor ki. Zaten ben hep senden alıyorum biliyorsun.
– Biliyom abam , biliyom da sen de meci parası ne gada biliyon mu ? Zeytini yanız goymuyoz ki. Yanına varıp duruyoz . Aççık gitmedin mi dalına budağına, toprağına otuna bakmadın mı olmayuru.
Sabırla dinliyorum kadını. Kendince haklı belkide. Ama Ayşe ve çocuklarının çabalarına yakından tanığım. Gönlüm Ayşe’den yana. Yirmi yıldır tanıyorum , ve onun ailece zeytinle olan mücadelesini çok iyi biliyorum. Sessiz kalmaya çalışıyorum.
– Son kez soruyorum bak Ayşe hanım , 35 liradan veriyor musun ?
– Yokk omazz..
Ortaobalı yarenliğim Ayşe kadına selam olsun bakam.
Emeklerin heba olmasın , bereketli olsun. Mecilerin keyifli olsun.. Kazancın bol olsun. Sen bunları çoktan hak ettin.. Zeytinlerinin tadına doyulmayuru gariiii.. Ellerine , emeğine sağlık. Seneye daha çok zeytinin olsun..
***
Kadın sessizce çekip gidiyor. Ayşe ile göz göze geliyorum. Hüzünle bakıyor bana.
Bi sigara yakıp karşımızdaki Ortaobalı Esma ile selamlaşıyorum.
Ayşe usulca anlatıyor bana.
– Zera Abam , böle olunca ben de çok üzülüyom. Bi de bizim evin içinde ne va ne yok bilmiyolaa .. Sanki biz ağaca bedava bakıp duruyoz. Torunla okula gidiyo. Ele güne bakıp nefis yapmasınna diyom. Babasız kalınca oğul – uşak gece gündüze garışıp duruyoo. Başka gazancımız da yok ki.
– Biliyorum Ayşecim, sen bana şurdan birer kilo ver hele. Zeytinlerimi alıp yeniden pazarın içine dalıyorum.
Lahanacı uzaktan bağırıyor..
– Haydiiii gelll ablammm Lahana vaaaaa… Kelem vaaaa.. Bütün alamayana kesip veriyom.. Lahana vaaa kelem vaaaa..
Lahanacının yanından geçerken ben de ona takılıyorum..
– Uzaktan duyulmuyor. Biraz daha bağırsana. Gülüşüyoruz.
– Zabıta var ablam.. Ama senin hatırına bağırayım..
– Haydiii Lahana vaaaa.. Kelem vaaaa…
***
Yöremin şivesiyle yazmaya bayılıyommm..
Beğenmeyen okumasın gariiii..
Okurken farkında olmadan \”dudaklarım kulaklarıma varmış\” Bu kadar güzel anlatım . Kutlarım. Kalemine gönlüne sağlık.
Sevgili sınıf arkadaşım , sağolasın.. Edebiyat öğretmeninden bu övgüyü aldım ya , yaşşasınnnn.. Yeni yazılarıma da yorum bekliyom gariiiii.. Sağlıcakla olasın…