Zenit Madencilik tarafından, Kütahya’nın Tavşanlı ilçesine bağlı Avcılar ile Simav ilçesine bağlı olan Örencik Köyü yakınlarında açılması planlanan altın ve gümüş madeni projesi, başta Kütahya olmak üzere Bursa ve Balıkesir’ in de içinde bulunduğu bölgenin tamamını tehdit etmektedir. Bu gerçeği belirterek, bu bölgede yaşayan bizlerin el ele verip yeşilimizi ve doğamızı korumak ve geleceğe miras olarak bırakmak gibi görevlerimizin olduğunu altını çizmek istiyorum. Ve ardından söz konusu proje hakkında bazı bilgileri, yöre halkının tepkisini siz sevgili okurlarıma aktarmak istiyorum.
Nilüfer Deresi’nin kirliliği, Kirazlıyayla, İznik Gölü, Keles Sorgun maden yatakları derken, Bursa’nın bir başka sorunu daha var. Kütahya’da 6 maden için verilen arama izninin Bursa’yı da kirleteceği iddia edilmektedir. Kütahya’nın Simav ve Tavşanlı ilçeleri sınırındaki Eğrigöz Dağı eteklerinde bulunan Örencik, Kavaklı, Gılmanlar ve Avcılar köyünde, Zenit Madencilik San. ve Tic. A.Ş tarafından yapılmak istenen altın-gümüş madeni açık ocak işletmesi kapasite artırımı talebi Bursa’yı da ilgilendirmektedir. . Maden atıklarının Simav Çayı’na bırakılacağı, Simav Çayı’nın da Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesine ait ibütün tarım topraklarını zehirleyerek Marmara Denizi’ne akacağını yöre halkı dile getirdi.
Kütahya’nın Simav ilçesi Örencik Köyü’nde altın ve gümüş madeni çıkarılmak isteniyor. Bu istek uğruna, maden şirketi yangından mal kaçırırcasına, bölgede sessiz sedasız 5 binden fazla ağacı kesti. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvuran şirketin talebi kabul edilmişti. ÇED sürecinin başladığını Kütahya Valiliği sitesinden duyurmuştu. Bunun üzerine de köy halkı tepkisini şöyle dile getirmişti: ‘’Köyümüzde maden istemiyoruz, 70 yaşından sonra nerede yaşayacağız, maden kurulursa biz burada nasıl yaşayacağız; biz sağlığımızı, köyümüzün yeşil kalmasını istiyoruz”. Ve geçtiğimiz aylarda ÇED raporu hakkında bilgi vermek isteyen yetkililer de aynı tepki ile karşılaşmıştı.
Örencik Köyü muhtarı Mustafa Baysarı da, daha önce ‘maden kurulan yerlerde bize bunun bir faydası dokundu’ diyeni görmediklerinin altını çizdi. Baysarı’nın “Bizim geçim kaynağımız tarım ve hayvancılık. İlk önce bizim geçim kaynağımız elimizden alınacak. Burada madeni kesinlikle istemiyoruz. Maden sahası çam ağaçlarının olduğu bölge, orada ağaçları kestiler. Her şey bir yana madenin zehri var, ömür boyu biz bu havayı soluyacağız. Burada kanser riskimiz artacak, geçim kaynağımız elimizden alınacak. Bu yüzden madeni istemiyoruz. Sonuna kadar mücadele edeceğiz” şeklinde bir açıklaması olmuştu.
Örencik Köyü gençlerinden Mustafa Akçakaya da “Maden tesisinin kurulması planlanan bölge bizim hayvanlarımızı otlattığımız yer. Geçim kaynağımız tarım ve büyükbaş hayvancılık, buraya maden yapıldığı takdirde biz her anlamda zarar göreceğiz. Maden sahası köye 300 metre mesafede ve oralar bizim meralarımız. Buraya maden kurulması demek köyümüzün yok olması anlamına geliyor. Biz Dulkadir Köyü’ne de gittik. Orada da Eti Gümüş’ün işlettiği maden ocağı var. Madenin siyanür havuzları köyde kanser oranını artırdı. Dulkadir Köyü’nde şu an sadece tek hane var. Köyümüzün, Dulkadir Köyü ile aynı kaderi paylaşmaması için doğamıza sahip çıkıyoruz ve maden istemiyoruz. Şirket bizim maden ocağını istemediğimizi bildiği halde yüzlerce her birinin yaşı 50-60 olan çam ağacını kesti biçti. Burada yapılacak olan bir işlem Bursa’yı da yakından ilgilendiriyor. Bölgemizdeki 5 çaydan üçü Bursa’nın ovalarından geçerek Marmara Denizi’ne akıyor. Simav Çayı direk Mustafakemalpaşa ilçesinden geçerek Marmara Denizi’ne dökülüyor. Maden şirketlerini durdurmak için hukuki yolları sonuna kadar zorluyoruz.” ifadelerini kullanmıştı.
Söz konusu projeye karşı mücadele için kurulan Örencik Eğrigöz Dağı Çevre Koruma ve Dayanışma Derneği Başkanı Uğur Korkunç da yapmış olduğu açıklamada, Zenit Madencilik’in açmayı düşündüğü açık maden ocağının 2 bin 185.25 hektarlık ruhsat alanının 668.85 hektarlık kısmında; altın-gümüş madeni açık ocak işletmesi kapasite artırımı ve yığın liçi yapımının planlandığını anlatmıştı.
Patlatmalı açık ocak yöntemiyle yapılacak madenin bölgedeki 40 köyün içme suyunun bulunduğu bir alanda olduğunu belirterek, “Madenin büyük rezervli olan alanı köye kuş uçumu 150 ila 200 metre mesafede. Köylülerin ise tarım arazilerinin ve hayvancılık faaliyetlerini yaptıkları alanın çoğunluğu maden bölgesinde yer alıyor. Açılacak olan tesis ile beraber köyün etrafı tamamen çevrelenecek ve insanlara tarım, hayvancılık ve yaşam alanı kısıtlaması getirilecektir. Köylüler ‘Arazim ve hayvancılık yapacak olduğum yerler elimden alındıktan sonra, sadece dört duvar evimi mi bekleyeceğim?’ diyorlar. Doğal olarak tarım alanlarım yok olunca bu ablukada nasıl yaşam sürerim diye düşünmeye başladılar” demişti.
Geçtiğimiz ekim ayının 28’inde yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararında , Kütahya’nın Simav ve Tavşanlı ilçelerine bağlı köylerdeki birçok arazinin Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırıldığı duyuruldu.. Kamulaştırılan bu taşınmazlar Tavşanlı ve Simav ilçelerinin Örencik, Dağardı, Kavaklı, Evciler köyleri yakınlarında Zenit Madencilik tarafından işletilmek istenen altın madenine tahsis edilecek. Bu projeye en başından beri karşı olan köylüler iki yılı aşkın süredir bölgede altın madenciliği için hazırlık çalışmalarını sürdüren şirkete Cumhurbaşkanlığı kararıyla destek verilmesine de sert tepki gösterdi.
Bütün bu olumsuz gelişmelere neden olacak Zenit Madencilik Sanayi Ve Ticaret AŞ adlı şirket 2010 Yılında Proje-A İnşaat Ltd. Şti. ile Galata Madencilik Ltd. Şti. firmalarının ortaklığı ile kuruldu. Sındırgı’da Kızıltepe Projesi kapsamında 2017 yılında altın işletmeciliği yapmaya başladı. İşte bütün gelişmelerden ve tepkilerden anlaşılacağı üzere, şirket şimdi de Kütahya Tavşanlı-Simav ilçeleri arasında altın madeni işletmek istiyor. En başta da söylediğimiz gibi Kütahya’nın yanı sıra Bursa ve Balıkesir ‘de bu projeden etkilenecek. Marmara ve Ege bölgelerimiz için önemli olan bu üç ilimizin sahip olduğu doğal varlıklar ve halkının geleceği konusunda endişelenmemek elde değil. Ve asıl müsilaj sorunu ile can çekişmeye devam eden, yaşasın dediğimiz iç denimiz olan Marmara için tehlike çanları da çalmaya devam edecek.