Futbol sezonunun başlamaması nedeniyle gündemi fanatik ve sığ tartışmalar henüz esir almadı. Bu boşluktan istifa edip atletizmden konuşmalı, zira tam zamanı! Son günlerde özel sporcularımızın Uluslararası Paralimpik Komitesi (IPC) tarafından düzenlenen Dünya Gençler Para Atletizm Şampiyonasında kazandığı başarıları gururla takip ettik. Ancak durumu başlarını okşayarak geçiştirdik. Sanırım bu güzel çocuklara gerekli ilgiyi ülke olarak gösteremememiz, onların ve destekçilerinin bir süre sonra heveslerinin sönmesine neden olacak. Bekleyip göreceğiz!
Ülkemizde özelikle atletizmin neden gelişmediğini sadece alt yapı eksiklerimizle ya da toplumun bakış açısı ile açıklayamayız. Asıl sıkıntımız spora yön verenlerin vizyon eksikliğidir. Onlar sadece başarıları reklam olarak kullanmak ister. Sporun sağlıkla olan ilişkisini ya da spor yapan gençlerin zararlı maddelere mesafeli durmalarını pek umursamazlar. Sporu yaşam biçimi haline getirmiş mutlu bir toplumun hayalini de kurmazlar. Sadece başarı odaklıdırlar. Milyonları spor tesislerine ve yeni nesillere sporu sevdirecek projelere harcamak yerine başka ülkeler de yetişmiş hazır sporcuları milli formayı giydirmek için harcarlar.
Tabi böyle bir ortamda özel sporcuların tüm engelleri aşarak elde ettikleri başarılarında pek kıymeti yoktur. Bu sporcular diğer kategorilerde olduğu gibi Dünya’da ve Avrupa’da şampiyonluklar kazandığı zaman ödüle boğulmazlar.
Son yıllarda büyük başarılar kazanmaya başlayan bu sporcular için ayrı bir ödül yönetmeliği çıkarılmasına rağmen hala hiçbirisi ödüllerine kavuşabilmiş değil. Hal böyle olunca özel sporcuları yetiştirmek için iş başa düşüyor. Bir kaç atletizm gönüllüsü; daha da çok aile ve antrenörleri yükü omuzluyor. Durum bu haliyle devam ederse gelecekte özel sporcu falan da kalmayacak. Mesela yakın bir zamanda İsviçre’de ikinci dünya şampiyonluğunu elde eden özel sporcumuz Muhsine Gezer ve üçüncü olan Sevim Demircan’ı yaşadıkları ilçenin belediyesi, birer küçük altınla ödüllendirmiş!!! Yeterli bir ödüllendirme olup olmadığını artık sizin takdirinize bırakıyorum. Sadece ülkeye egemen spor kültürünün bir yansıması olarak görüyorum bu tutumu.
Yazdıklarımdan olayı sadece maddi unsurlara bağladığım sanmayın. Temel sıkıntımız, Muhsine gibi büyük potansiyelleri değerli hissettiremememiz. Başarılarının tadına sadece madalya kazandıkları dönemlerde kısa süreliğine varıyorlar. Oysa değer vermek sadece maddi unsurlarla olmuyor. Balıkesir’de sporu yönetenlerin yerinde olsam öncelikle Muhsine Gezer, Yasemin Adar gibi ilin gururu olmuş sporcuları, ilçe ilçe, okul okul dolaştırıp çocuklarla buluştururdum. Okul çağındaki çocuklara, “İşte dünyayı dize getiren sizin kahramanlarınız.” diye sunardım. Kahramanlarının peşinden gidecek nice potansiyele ulaşırdım. Gerekli şartlar sağlandığında Balıkesirli çocukların neler yapabildiği aslında hepimiz biliyoruz. Manchester Cityli İlkay Gündoğan, Romalı Cengiz Ünder ve Fenerbahçeli voleybolcu Naz Aydemir Akyol başarıları ile sadece ülkemiz değil tüm dünya tanıyor. Bilmem anlatabildim mi?