Yazdan kalma günlerin devam ettiği yaşam yerimde doğanın kucağında zaman geçirmenin keyfi bir başka oluyor. Ben de üzümünü severek yediğim ancak bir türlü gidemediğim Kozak Yaylasına düşürdüm bu hafta sonu yolumu. Karaağaç’tan Ayvalık’a doğru giderken yolun solunda kalan sapaktan girdiğinizde yol sizi Bergama’ya kadar götürüyor.
Antik dönemin önemli kentlerine ev sahipliği yapmış olan Madra Dağında ülkemizin en büyük yaylalarından birisi olan ve adının çam kozalaklarından geldiği söylenen Kozak Yaylasının, Bergama’ya kadar uzanan 67 km’lik yolu üzerinde sağlı sollu her yer fıstık çamları ile kaplı.
Bergama Krallığından beri var olduğu bilinen fıstık çamları, yaylada yaşayan köy halkının geçim kaynağı olmakla birlikte ülke ihracatımızda da önemli bir yere sahip. Yol boyu seyrine doyamadığım eşsiz görselliğe, sararmış yaprakları ile sonbaharı hatırlatan meşe palamutları, çınar ve kavak ağaçları ile çamların arasında özgürce dolaşan keçiler de eşlik etti.
Her derde deva vitamin deposu mor üzümlerin satıldığı bir tezgâh görünce kısa bir mola verdim. Yaşlı karı, koca el ele vermiş belli ki ekmek paralarını kazanmaya çalışıyorlar. Sıcakkanlı Anadolu insanı işte yabancılamaz hemen yârenlik eder. İkram ettikleri çayı yudumlarken, üzümlerin ağustos ayında olgunlaştığını, hasadının kasım ayına kadar devam ettiğini ve kurutarak, şarap veya pekmez yaparak ürün elde ettiklerini öğrendim.
Temiz havası, doğal güzellikleri ve kendilerine has kültürel geleneklerin yaşatıldığı on altı köyü olan Kozak Yaylasında yaşayan halkın, çam fıstığı haricinde diğer geçim kaynakları ise üzüm, şarap, pekmez, kozak helvası, peynir, el dokuması halı ve kilimmiş.
Yaylada yaşayan köy halkı gezginlere, kampçılara ve günü birlik piknik yapanlara o kadar alışık ki yol tarifi sorduğunuzda yayla hakkında detaylı bir bilgiye de sahip oluyorsunuz. Hatta ilgili iseniz çam fıstıkları ve diğer ürünlerin üretimine kadar anlatıyorlar.
Sohbeti tatlı misafirperver amcaya, “Buraya kadar gelmişken bir de köy görmek istiyorum” dedim, hemen kendisinin yaşadığı Demircidere Köyünü tavsiye etti. Dönüşte de mutlaka Bağyüzü Köyünde bulunan Atatürk Heykelini ziyaret etmemi söyledi. Atatürk hayranı güzel yürekli amcaya ve güler yüzlü karısına veda edip yola revan oldum.
Türkmenlerin yaşadığı Demircidere Köyünün meydanına vardığımda, kapısında Hacı Bektaşi Veli ile Mevlana’ya ait büstlerin olduğu, içerisinde geleneksel kıyafetlerin ve kültür mirası olan eşyaların sergilendiği küçük bir etnografya müzesi karşıladı beni. Bu şirin müzeyi köy halkı kendi imkânları ile yapmış. Diğer köylere göre okur oranı yüksek olan köyde, yine kendi imkânları ile oluşturdukları bir kütüphane var.
Meydanda bulunan kahvehanede cilveli çay eşliğinde sohbet o kadar keyifliydi ki zamanın nasıl geçtiğini anlamadım. Ancak UNESCO Dünya Kültür Mirası koruma bölgesinde olan ve Ekolojik Hassas Bölge olarak tanımlanan Kozak Yaylası’nda doğal dokuya zarar veren pek çok taşocağının bulunması, yayla köylülerinin açılması muhtemel yeni ocaklar için tedirgin ve mutsuz olması, keyifli sohbetimizin tek tatsız mevzusu oldu.
Sıcak karşılamaları ve samimi sohbetleri ile güzel bir gün geçirmeme sebep olan canlara teşekkür edip Atatürk Heykelini görmek üzere vedalaştım. Emekli bir öğretmenin girişimi ile Tankut Öktem Hocamız tarafından yapılan, bir kaya üzerinde oturmuş dinlenen muhteşem bir Atatürk Heykeli duruyordu karşımda. Sanırım maden ocaklarının çevreye verdiği zarara üzüldüğümden olacak ki Atatürk dinleniyormuş değil de Kozak Yaylasının akıbetine hüzünlü gözlerle bakıyormuş gibi geldi bana ve bu çağrışım yüreğimi fazlasıyla sızlattı.
Ülkemizin en kaliteli çam fıstıklarının yetiştiği ormanları içinde barındıran ve ekolojik zenginliği ile tüm canlılara da doğal yaşam ortamı sunan Kozak Yaylasından dönerken, ruhumun, zihnimin ve bedenimin dinlenmiş olduğunu hissettim.
Kozak Yaylasından aheste geçtim
İnce belli bardak ile cilveli çayından içtim
Ataların mirası fıstık çamı ormanında
Bugün canlarla sohbet etmeyi seçtim
Sizler de yaylanın farkındalık sahibi çevreye duyarlı ziyaretçilerinin dönüşlerinde neden umarımla başlayan cümleler kurduğunu merak ederseniz, bir gün mutlaka yolunuzu bu cennet köşesine düşürün derim.