Her sene yaz aylarında görmeye alışık olduğumuz keneler sıcak havanın etkisiyle birlikte bu yıl daha erken ortaya çıktı!
Hastalığın ilk ismi olan Kırım Kanamalı Ateşi ilk kez 1944 yılında Kırım’da köylülere yardım eden Sovyet ordusu askerlerinde görülmesinin ardından yapılan inceleme sonuçlarına göre verilmiştir. Daha sonra hastalık 1956’da Kongo’da görülmüş olup, 1969 yılında ikisinin aynı hastalık olduğu belirlenmiş ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi olarak adlandırılmıştır. Dünyada hastalık taşıdığı bilinen 7 kene türünden 4’ünün Türkiye’de bulunduğu bilinmektedir.3 kıta ve 56 ülkede görülen bu zoonotik hastalık ise enfekte keneyle temas(Hyalomma marginatum), viremik dönemdeki hasta hayvana ait kan, idrar gibi vücut salgıları ve hasta kişilerin kan / vücut sıvılarıyla korunmasız teması ile de bulaşabilir. Ayrıca anneden bebeğe direkt bulaşmada söz konusudur. Hastalık virüsun alınma şekline bağlı olarak 1-14 gün sürebilen kuluçka
döneminden sonra insanda belirtiler göstermeye başlar.Kene ile direkt temasta 1-3 gün en fazla 9 gün, enfekte kan,vücut sıvıları doku temasında ortalama 5-6 gün içinde görülmektedir.Hastalık için tarım çalışanları, hayvancılıkla uğraşanlar, veteriner hekimler, sağlık çalışanları, askerler, kamp ve piknik yapanlar ile orman işçileri risk altındadır. Keneler uçamaz ve sıçrayamazlar yerden yürüyerek veya temasla vücuda tutunurlar.
Hastalığın vektör ekolojisiyle doğrudan ilişkili olduğu bilinmektedir. Mevsimsel
özellik göstermekte olup Türkiye’de bahar ve yaz aylarında görülmektedir
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), keneler tarafından taşınan bir virüsle oluşan ateş, halsizlik, iştahsızlık, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal ve ağır vakalarda cilt,burun,mide-barsak, akciğer ve beyin kanaması gibi bulgular ile seyrederek ölümlere neden olabilen zoonotik (hayvanlardan insanlara bulaşan) bir enfeksiyon hastalığıdır.
Hastalığı almış bir kene KKKA’yı yumurtalarına da aktarabilmektedir. “Örneğin KKKA hastalığını taşıyan bir kene çevreye 10 bin yumurta bırakabilir ve bu yumurtalardan canlı çıkacak her kenede bu hastalığı taşıma ve yayma potansiyeline sahip olacaktır. Yani hastalığı taşıyan kene sayısı bir tane iken bir anda binlerceye ulaşabilmektedir.
Kenelerin olağanüstü çoğalmasının en önemli nedeni eko-sistem tahribatıdır. Eko-sistemin esası, doğanın kendini koruma adına, kendi iç ve dış dinamiklerinin birbirleri ile dengeli ilişkisidir… Keneler de eko-sistemin denge unsurlarından biri olup, doğada birtakım canlı ve cansızla ilişki halindedir …
Kenelerin Yayılma Nedenleri:
a-Küresel ısınma
b- Göç eden veya hareket halinde yaban hayvanları, başıboş sahipsiz hayvanlar
c-Kontrolü ihmal edilen evcil hayvan nakilleri
d-Kontrolsüz veya kontrollü insan gezi ve göçleri
Alınabilecek önlemler:
Ekosistemdeki canlılar birbirini dengeler. Yani hiç mücadele etmemek, doğayı kendi haline bırakmak, kimyasallarla mücadele etmekten daha iyidir. İlaçlama arttığı oranda kene sayısı artacaktır.
Evcil hayvanlarımızın ektoparaziter mücadelelerini düzenli olarak yapmalıyız.
Giysilerde bilek ve boyun kısmı sıkı sıkı kapalı olmalı ve giysiler açık renkli olmalıdır. Özellikle pantolon paçaları, çorap içine sokularak ve hatta üzerine çizme giyilerek dolaşılmalıdır….
Sahadan, araziden, kırsaldan döndükten sonra, vücutta özellikle kulak içi ve çevresi, saç ve çevresi, koltuk altı, bacak araları, diz kapağının arka kıvrımları, göbek deliği ve diğer vücut kıvrımlarının arası el ve aynalar vasıtasıyla; çocuklar da ebeveynleri tarafından mutlak surette günlük kene muayeneleri yapılmalıdır. Sahada giyilen giysilerle ev içinde dolaşılmamalıdır. Düzenli vücut temizliği (banyo, taranma v.s.) ihmal edilmemelidir. Vücutta kan emen bir kene tespit edilmiş ise, en kısa sürede çıkartılma işlemi gerçekleştirilmelidir!!!… Bunun için:
En yakın sağlık kuruluşuna hiç vakit kaybetmeden gidilmeli ve kenenin sağlık elemanları tarafından çıkartılması sağlanmalıdır…
Çıkarılacak olan kenenin kusmaması için kan emen kenenin üzerine ilaç veya her hangi bir kimyasal veya sabun köpüğü gibi herhangi bir madde dökülmemeli, sigara ve benzeri yakıcılarla yakılmamalı!!!.
Kene ile bu alanların bulaşmasında ve yerleşerek gelişmelerinde rol alan en önemli hayvanlar, yaban domuzları, küçük memeliler ve özellikle yerden beslenen kanatlılar ile kemiricilerdir (yaban tavşanı). Bu hayvanların bahçe ve piknik alanlarına girmelerini önlemek amacıyla; ince delikli tel örgüler toprakla derinden (yaklaşık 50-60 cm.) bağlantısı çok iyi yapılarak, etrafları çevrilmelidir.
En basit olarak ev ve hayvan barınaklarının tavan, taban ile özellikle iç ve dış duvarları ile avlu duvarlarında kenelerin saklanabileceği çatlak, yarık, delik olmamalı; varsa bunlar sıvanarak kapatılmalıdır.
Hayvanların kanlarına, vücut sıvılarına veya dokularına çıplak el ile temas etmemeye özen gösterilmeli hasta kişilerle temasta eldiven, önlük, maske kullanılmalı hasta kişilerle temasta sonraki 1-14 günlük süreçte klinik belirtiler görülmesi halinde en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
Ülkemiz ve dünyadaki diğer ülkelerin ekonomik,siyasi,sosyal vb. birçok alanda kavram ve bilinenlerini temelden sarsan Covid-19 pandemisinin ilk çıkış noktası olan yarasa-hayvan pazarı ilişkisi gözönüne alındığında, sağlık kavramında nihai hedef olan insan sağlığını sadece bütünün bir parçası olarak görmek gerekmektedir.Çevre, hayvan ve ekosistem sağlığını koruyamadığımız , bu sistemleri ortak bir düzlemde değerlendirip multidisipliner bir sağlık sistemi kuramadığımız sürece Covid-19 pandemisi gibi benzer hastalıklarla karşı karşıya sürekli kalacağız.
Şu anda dünyada bilinen KKKA vb. 250’nin üzerinde zoonoz hastalık mevcut olup bu hastalıklarla mücadelede veteriner hekimlerin de içerisinde yer alacağı “Tek Sağlık Konsepti” ülke gündemine taşınmalı , konu ile ilgili olarak ülkemizin yetkili ve ilgili kurumları gereken tedbirleri ivedilikle almalıdır.