İnsanın aklına geleni, estiği yerde söylemek gibi bir hasleti vardır. Ben iyi sözü, güzel bakışı, anlamlı davranışı severim. Takdire şayandır.
Bu cümlede ki incelik, benlik üstünlüğünün iki kere tekrarıdır. Ben ve severim sözcüklerinden biri fazladır. Sever+im(ben). Cümle ben ben olunca; sen, sen olursun. Biz olamadığımız için; tüm güzellikler, bencillikler, fırsatçılar, vurdum duymazlar karşısında, zaman durur, gün kararır, buz keser. Yaşama dair ne varsa donar Berdel Acuz (kocamış kış soğukları) günlerinde
***
Ulu kitabımızda;
1- Veyl o insanları çekiştirip kaş göz işaretleriyle alay edenlerin bütününe
2- Ve bir mal toplayıp hep onu sayana!
3- Malının, kendisini ebedi yaşatacağını sanır.
4- Hayır, andolsun ki, o Hutame’ye (cehenneme) atılacaktır!
5- Bildin mi Hutame nedir?
6- Allah’ın, tutuşturulmuş ateşidir
7- Ki, gönüllerin ta üstüne çıkar!
8- O (ateş), onların üstüne kapatılacaktır mutlaka,
9- Uzatılmış sütunlar içinde olarak.
Açıklaması uzmanlık alanım değil. Yaşadıklarımızın, yaşayacaklarımızın habercisi olduğunun farkında olmak ne güzel. Söz üstadlarımdan demlenerek yaşamanın güzelliğinde buluşmak ne güzel. Şu buzlaşmış güzellikleri, buzun içinde ışıldamasını seyretmek, buzun içinde bile olsa, ışığının yansıması insana huzur verir.
AŞK İKİ KİŞİLİKTİR
“Değişir rüzgarın yönü / Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi / Boşuna bir liman arar.
Gülüşü bir yabancının / Çalmıştır senden sevdiğini;
İçinde biriken zehir / Sadece kendini öldürecektir;
ÖLÜMDÜR YAŞANAN TEK BAŞINA-Ataol BEHRAMOĞLU
***
KÖPÜK, ah o köpükler var ya, siz o köpüklü dalgaların yaşadığına tanık oldunuz mu? Azgın dalgaların, kayalara çarparak, geri dönüşüdür, insan yaşamı. Bu anlamda;” Yaşamak direnmektir” diyor ustam.
“Oyun bitti, her şey yerini buldu.
Akşamla ebedi kızlar anne oldu.
Aynalara bakma, aynalar fenalık;
Denizi, sonsuz olanı düşün artık.
Bir gün beni hatırlayabilirsin ancak.
Güzelsem soyabilirsin çırılçıplak.
Oradayım hep ben, orada derinde.
Gemilerin ihtiyar köpüklerinde…” Ahmet M. DRANAS
***
BÜYÜK SÖZ
“ÖZGÜRLÜKTEN DOĞAN BUNALIMLAR, NE KADAR BÜYÜK OLSA DA, hiçbir zaman baskının sağladığı sahte ve geçici güvenlikten daha tehlikeli değildir.” M. Kemal ATATÜRK
“ZAMAN BUZ TUTTU” diyor vatandaş. Öyle zamanlar oluyor ki insanın dili varmıyor, dili buz tutuyor.
Yalanım, hilafım yok, çok iyi tanıdığım bir bayan arkadaşım, Antalya’da yaşıyor. Sanırım Hürriyet Gazetesi’ne geçmiş yıllarda çıkan bir haberdir. Resme baktım, “Aaa! Bu bayan bizden. Arkadaşım biber kızartır. Biberin içinde kalan kızgın yağ dilini yakar. Hemen buzdolabını buzluğuna yanaşır. Dili dolanın buzluğuna yapışır. Aklım ermedi. Nasıl yapıştı? Demek ki “olmaz , olmaz deme”, olmaz olur diyerek algılamak gerekir kanımca.
Söz su gibidir; ne zaman nerede, ne biçimde, hangi renkte hangi hacimde, havalarda uçuşacak bilmek olası değil. Bu sözü o adam söyledi, aman sende. O da adam mı? Diyerek bıyık altından kendi dalgasını geçenleri az görmedi bu gözler.
Yalnızca tebessüm edebilirsin. Ötesi buz. Kayarsın, düşersin, başına sarkıt dikit düşer mi bilemem? Çünkü kocamış kışı yeni yaşıyoruz. Her ne kadar önümüz bahar olsa da?
Sözü köpürtmeden, sözleri uçurtma yapmadan yazmaya çalış. Üstadım. Zaman buz tuttu. Görüntüler seni yanıltmasın. Yakınmalar seni aldatmasın. Tarih yalan söylemez. Tarihi yalanlar üretilir. Saman altından sular salınır? Sonrası kim saldı bu suyu diye aranır. Buzlar çözülmeden konu anlaşılmaz..
Sonunda sabun köpüklerinde kendimizi aramayalım * İ D U R A K İ *. Sağlık, sabır, uhulet ve suhuletle yaşamanın tadını yaşayınız….