Kadın iki kokuya dayanamazdı.
Biri kahve kokusu, diğeri ıslak toprak kokusu…
Yıllar öncesinden bir ses, ikisi arasında seçim yapman gerekse demişti. Birden zihni hem zamanda hem mekânda yolculuk yaparak yağmurlu bir gündeki kahve ve kitap kokusuna gitti.
O zaman bu soruya cevap verememişti. Şu an ise cevabı çok netti.
Yaz sonuydu sonbahar geliyordu. Isınan hava, yanan toprak üzerine harika bir yağmur kaçmadan altında sakin sakin yürürken damlaların düştüğü ilk an evet işte o an yayılan kokunun verdiği tarifsiz hazzı tekrar tekrar yaşamak istediğini hatırladı.
Her damlayı vücudunda nasıl hissediyorsa, kokunun beyin kıvrımlarında yarattığı etkinin de farkındaydı. Birçoğu için anlamsız ve boş gelen bu an kadın için inanılmaz bir andı. Belki hayatın başladığı ve bittiği anın ortak buluşması gibiydi.
Kadın düşündü hissetmek nasıl güzel bir şeydi. İnsan olmanın en güzel yanlarından biriydi. Hissetmek acıyı, mutluluğu, sevmeyi, korkuyu, eğlenmeyi ama belki de en güzeli sevilmeyi hissetmekti. Birden burnuna yağmurlu günde birbirine karışan kahve ve kitap kokusu geldi.
***
Kokuyla birlikte hatırlamak istemediği çocukluğundan gelen hatıralardan biri sonbaharda ki uçsuz bucaksız anız tarlalarıydı. Sıcaktan kavrulmuş anızların üzerine yağmur damlaları düşerken yüzünü gökyüzüne çevirirdi. Damlalar üzerine saldırırcasına gelen yağmur damlaları onu geçer ve toprak ile buluşurdu. Korkmaz düşmekten aslında her damlanın düşüşü bir kavuşmadır.
İşte o kavuşmanın sonunda yayılan harika kokunun ardından çimlenen tohumlar, doğanın ya da varoluşun muhteşemliğini fısıldardı kadına. Belki o tohumlarda bilirdi, sonbahar ve ardından kış ömürleri çok uzun olmayacak belki ama yine de yaşamaya değerdi. Umut işte böyle bir duyguydu ve toprak kokusuna karışmıştı.
Kadın ne zaman hüzne dalsa umudu sonbahar tohumları ve ıslak toprak kokusu ile birlikte doldururdu koynuna ve gökyüzüne bakarak özgürlüğü sonuna dek hissederek parlardı bir çift yeşil bakışı, göğe bakarak…
Her tat farklı olduğu gibi aslında her kokunun da farklı bir duygusu vardı. Kadın şöyle bir yokladı kokularını, ne kadar çoktu hayatında kokular…
Kadın için toprak kokusu sonsuzluktu,
Kahve kokusu vazgeçilmezdi, vazgeçilemeyenlerdi.
Apartmana girdiğinde aldığı sıcak yemek kokusu aileydi.
Yosun kokusu yaşanmışlıklardı, diye uzuyordu liste…
Birden kokular kadını öğrenme ile ilgili verdiği seminerlere götürdü. Hayatta ilk öğrenmelerimiz koku duyumuz sayesinde gerçekleşiyor. Mesela anne kokusu bebek için güven demekti.
Dünyada varlığımız ilerledikçe öğrenmede koku duyusunun yerini tatma duyusu alsa da bu duyunun kullanımı da hayatımızda kısa sürüyor.
İlerleyen süreçte öğrenmeyi her ne kadar görme, işitme duyularımıza bıraksak da koku her zaman en kalıcı öğrenmelerimizi sağladığı kesin, bu yüzden öğrenme ile ilgili yeni yapılan araştırmalarda koku faktörü de işin içine dâhil ediliyor.
Kadın bunlardan ziyade, “kokuların da duyguları olmalı” fikri üzerine odaklanmıştı.
Mesela acının bir kokusu var mıdır?
Hemen resmedeyim diye düşündü.
Acı kelimesinin aklına ilk getirdikleri;
Savaş; barut, kan ve yanık kokusu…
Kaza; kan ve yanık kokusu
Yangın; yanık kokularının karışımı
Ölüm; ilaç, yanık, çürük kokusu
Sonra düşündü kadın, yalnızlık, yokluk, hüzün gibi olumsuz duyguların kokuları daha mı kuvvetliydi hayatta?
Edebi eserlerde de yok muydu yalnızlık kokusu, hüzün kokan sokaklar, yokluğun kokusu kilometrelerce uzaklıktan hissedilmiyor muydu?
Güzel duyularımızın kokuları var mıydı?
Mesela mutluluğu hangi koku ile tarif ederdik.
Sevginin kokusu ne idi?
Bağlılığın, sadakatin, hoşgörünün düşündü fakat aklına kokudan ziyade hep görüntüler geldi. Güzel doğa görüntüleri, kahkaha sesleri, gülen insanlar, denizler ormanlar fakat aklına bir türlü koku gelmedi.
Mutluluğun kokusu yok muydu?
Yoksa sevdiğimiz kişinin kokusu mutluluk muydu?
Okuduğu eserlerde de duymamıştı mutluluğun kokusunu, sevginin kokusunu hep görüntüsü vardı. Mutluluk resmedilir, hüzün koklanır mıydı?
Kadın tüm bunları düşünürken burnuna gelen güzel bir kahve kokusu ile kendine geldi; gülümseyerek merhaba dedi…
Müzik önerisi: https://youtu.be/bZ_BoOlAXyk