Filiz Ali hanım ile ilk söyleşimi Ayvalık’ta yaşadığım günlerimde bundan 8 yıl önce yapmıştım. Ayvalık’ta Müzik Okulu’ndaki öğrencileriyle sohbet ederken kısa da olsa ben de sohbet edip tanıştım.
Yıllar sonra Edremit Kitap Fuarı’nda tekrar karşılaştık. Ayak üzeri konuşmaya başladık. Bir sandalye veren görevli açık çay ikram edince, sohbetimizin uzamasına neden oldu. İyi de oldu hani.
Edremit Kitap Fuarı denince Edremit eski Belediye Başkanımız Kamil Saka beyi anmadan geçemem. Bizleri ünlü yazın insanları ile tanıştırdı. Kaynaştırdı , kitaplar ile buluşturdu. Körfezde yaşayanların kitap sevdasını sürdürmesi için o güne kadar yapılmayanı başardı.
Şu anda Edremit Belediye Başkanı Selman Hasan Arslan da bu fuarı sürdürüyor. Salgın nedeniyle geçen yaz yapılamadı . Bütün umudumuz salgının bir an önce bitmesi , bu yaz kısmet olur da Edremit Kitap Fuarı ile yeniden buluşuruz.
Belediye başkanlarımızın , birbirini tamamlayan çalışmalarınının sürmesi biz Edremit Körfezi yaşayanları açısından güzel çalışmalar. Her iki başkanımızın verdiği emeği ve çalışmalarının tanığı olmaktan , bir Körfez yaşayanı olarak mutluyum.
Edremit Belediyesi Kültür Yayınları çok özel bir kitap bastırıyor Sabahattin Ali’yi anlatan , anısına saygıyla. Bu çok özel kitabı hazırlayan yazarlarımız Öner Yağcı, Necdet Saraç ve Aydın İleri. Ellerinize ve emeklerinize sağlık. Kitaba verdiğiniz isim insanın içini ısıtıyor , hemşehrilik duygularınızı okşuyor.
EDREMİT’İN SABAHATTİN ALİ’Sİ … Kitabın üzerindeki resim uzaklara bakan Sabahattin Ali’yi Edremit’te yaşar gibi hissettiriyor. Kitabı okudukça yaşamının bu hüzünlü bitişine öfkeleniyorsunuz. Bir yerlerden acı çığlıklar doluşuyor yüreğinize. Kısacık bir ömre sığdırdıklarını okudukça hayranlıktan öte bir duyguyla onur duyuyorsunuz. İyi ki Sabahattin Ali Edremit’li olmuş diye içinize sıcacık bir yarenlik duygusu doluyor.
Ne çok değerimiz haince katledildi. Yaşam hakkı bir kez verilen bu dünyada , özenle korumamız gereken değerli insanlarımızın kıymetini bilmeyenlerin çokluğu insanı ürkütüyor. Nasıl olur ? Neden olur ? Niye olur ?.. Bu sorular uzayıp gidiyor insanın aklında.. Utanç hanemiz çok kabarık bu anlamda..
Uğur Mumcu , Çetin Emeç , Bahriye Üçok , Abdi İpekçi, Necip Hablemitoğlu, Cavit Orhan Tütengil , Ahmet Taner Kışlalı , Muammer Aksoy , Ümit Kaftancıoğlu ( Garip Tatar), … Liste uzayıp gidiyor, acılarımız ve utancımız katlanarak artıyor..
***
Edremit’te Sabahattin Ali’nin yaşadığı eski evin yıkılıp , yerine yeni evin yapıldığını da buraya not edeyim.3 Nisan 2021 günü Edremitli Sabahattin Ali anı evinin de açılışı yapıldı. Salgın nedeniyle , katılamadığım açılışı televizyondan izledim. En kısa sürede Sabahattin Ali’nin Anı Evini , beyaz takım elbisesini , piposunu , gözlüğünü görmek isterim.
Geçen cumartesi günü Halk Televizyonu programcısı Serhan Asker’in hazırlayıp sunduğu Edremit’ten canlı yayımlanan ” Görkemli Hatıralar” izlencesinde konu ve konukları ile bizlerin gönlünde bir kez daha güzel bir yere oturdu.
Konuklarının özel olması , Sabahattin Ali’nin anısını yaşatmak isteyenlerin duygu dolu anlarını soluksuz izledim.
Zaman zaman çok duygusal anların yaşandığı izlencede içimi acıtan bir an var , bunu yazmadan edemem. Filiz Ali hanım babasını anlatırken bir an geldi , konuşamadı. Gözyaşlarını sildi..
İnsan olarak , içim hüzünle doldu , gözyaşlarımı tutamadım..
Sabahattin Ali eşi Aliye Ali…
***
Filiz Ali hanım konuşurken kısa notlar tutmaya çalıştım. Kitaplarda yazılmayan , baba – kız ve annesi ile yaşadıklarını ilk ağızdan duymanın hüznü bende duruyor. Sevimli kız çocuğu olarak , resimleriyle içimizi ısıtan anların güzelliği yüreğimizin ucunda hüzünle asılı kaldı.
***
Filiz Ali anlatıyor.
Babam Sabahattin Ali 1948 yılının karlı bir Şubat sabahı benim ve annemin bir kaç poz fotoğrafını çektikten sonra Ankara’dan İstanbul’a doğru yola çıktı ve bir daha geri dönmedi. Ölüm haberini neredeyse bir yıl sonra 1949 yılı Ocak ayında gazetecilerden aldık.
Başta her şey usulüne göre halledilmişti. Sabahattin Ali’yi “milli hisleri galeyana geldiğinden” öldürdüğünü iddia eden bir katil vardı ortada, babama ait olduğu söylenen fakat tanınmaz halde olan bir ceset de bulunmuştu. Ne var ki cesedi teşhis etmeye o zaman hayatta olan annesi ve eşi çağrılmadı. Böylece ceset esrarengiz bir şekilde kayboldu. Sabahattin Ali’ye ait bir defin belgesi bile yok. Yani nereye gömüldüğü bilinmiyor. Olayın iç yüzü bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün iktidarlar tarafından ısrarla aydınlatılmadı. Sabahattin Ali 73 yıldır kayıptır.
Sabahattin Ali gibi tanınmış, sevilen bir yazarın hunharca öldürülmesinin yarattığı dehşet ve korku, toplumu suskunluğa sevk ederken öte yandan her türlü muhalefeti sindirmeyi vazife bilen karanlık güçlere de cesaret verdi. Her on yılda bir tekrarlanan askeri darbeler ile karanlık güçler denen aslında içimizden birileri, diğerlerini yok etmeye devam ettiler. Öldürülen gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, bilim insanlarının ardından toplumda gitgide derinleşen ve hiç bir biçimde tedavi edilemeyecek yaralar açıldı.
73 yıl sonra gelinen noktada toplum, toptan pasifize edilmiş, her türlü haksızlık, hukuksuzluk, cinayet ve dehşete kanıksamış durumdadır. Ne var ki güneşin her sabah doğması kadar doğal ve değişmez bir gerçek var evrende. Hafıza. İnsan hafızası kaybolan, kaybedilen, yok edilen, yakılan, parçalanan değerlerimizi unutmaz. Onlar, bu kayıp değerler hiç umulmadık bir yerde, umulmadık şekilde toplumun karşısına çıkar ve “susmaktan hiç utanmadınız mı ?” diye sorar.
Filiz Ali’nin, babası Sabahattin Ali’nin çektiği fotoğrafların da yer aldığı ” Filiz Hiç Üzülmesin” adlı kitabı şu anda önümde duruyor. Yazıma ara verip , fotoğraflarına tekrar tekrar bakıyorum , yazdıklarını okuyorum. İçim dışım hüzünle doluyor.
“Filiz Hiç Üzülmesin” diyen babası ile ilgili duygu ve düşüncesi ,bir çocuk olarak yaşadığı babasız bir yaşamın acıları var bu sözlerde.
“Babamın sözünü tuttum ve uzun süre hiç üzülmemiş gibi yaptım.Yıllar boyu onun öldüğüne inanmadım. Geri gelecek diye bekledim. Kalabalıklarda ona benzettim insanları, yabancı ülkelerde beyaz saçlı , kısa boylu, tombulca adamları takip ettim, odur diye. Rüyalarıma girdi sık sık, hiç konuşmadan, gözlerini hafif kısarak, gülümseyerek baktı bana rüyalarımda , ben hep peşinden koşup onu yakalamak istedim ama hiç başaramadım”
Filiz Ali Edremit Kitap Fuarı. Çay bahane , sohbet şahane. Bir de anı resmi olunca Edremit’in orta yeri Filiz Ali , Sabahattin Ali, Aliye Ali oluyor.
***
Görkemli Hatıralar anılardan çıkıp gelirken Filiz Ali babasını anlatıyor.İnsanın içini yakan bu cümleleri bir kez daha not edeyim.. Bir çocuk için yaşanabilecek en acı olaylardan biri bu yaşadıkları..
Babası Sabahattin Ali biricik kızı için ” Filiz hiç üzülmesin dedi ya..Filiz Ali de yıllar sonra ilk kez açıkladı “ben de hiç üzülmüyormuş gibi yaptım..” dediğinde 80 yaşında bir evladın babasız geçen yaşamının acısıyla ,gözlerinde akmaması için direndiği yaşlar , ve sesinin titrediği anlar..
Üzülmüyormuş gibi yapmak , ama en acı duyguların içinde yıllarca yaşamak..
Evlatlara ve eşlere bu acıları yaşatmamak adına sorayım..
Ne zaman sevgi dolu insan olacağız ?