Biliyorsunuz koronavirüs haritasında kırmızı kategorideyiz.
Bu kategoride olmak umurumuzda mı derseniz ben pek emin değilim.
Bu şehirde yaşayanlar olarak, hiçbir şey olmamış, koronavirüsün mutasyonlusu ortaya çıkmamış gibi davranmaya devam ediyoruz.
Vali Hasan Şıldak, hemen hemen her gün çıktığı denetimlerin sonuncusunda açıkladı, geçen hafta nişan töreni için bir evde bir araya gelen kalabalıktakilerin 35’ine virüs bulaştığını.
Şaşırdık mı? Tabi ki hayır.
O nişan töreni ertelense, yakın akraba da bu pandeminin tavan yaptığı dönemde çağrılmasa, o zaman konu komşu, elalem ne der ?
‘Korkaklar bir nişanı bile yapamadı der’ değil mi ama.
Cadde ve sokaklarda polis arabaları neredeyse tüm gün bas bas bağırıyor, salgına dikkat diye.
Cami hopörlerinden anons üstüne anons yapılıyor, salgında rehavete kapılmayın diye.
Tüm bunlara rağmen ‘Evde nişan’ merasiminde 35 kişiye virüs bulaşıyor.
Pes arkadaş. Hakikaten pes.
Bu salgında bir çoğumuz bir yakınını bu hastalıkla mücadele ederken görmesine, yoğun bakıma alındığını duymasına hatta hayatını kaybettiğine şahit olmasına rağmen, tedbirlerimizi en üst seviyeye çıkartıp, kurallara harfiyen uymamakta direniyoruz.
İyi de bu anlamsız direniş niye?
Haritadaki kırmızı renk, riskin en son aşamada tarif edildiği yer.
Bir diğer adıyla en çok virüsün bulunduğu, en çok ölüm olayının yaşanabileceği yerde bulunduğumuzu anlatıyor.
Hadi kendi canınızı önemsemiyorsanız, bari aileniz, en sevdiğim dediğiniz, eşiniz, çocuklarınız, anne, babanızın, arkadaşlarınızın, akrabalarınızın, öldürücü özelliği olan bu virüsle buluşmaması için bir araya gelmeyin.
Bu nalet hastalıkta son pişmanlık fayda etmiyor.
Eğer size bulaştığında, kronik hastalığınız varsa, bilinen veya bilinmeyen, ya da vücut direnciniz zayıfsa musalla taşına kadar götürme özelliği var.
Sadece sizi de değil, sizin bilmeden virüs bulaştırdığınız eşiniz, çocuğunuz, ana babanızı da.
Evet… Kırmızı renk gelinebilecek son durak.
Bundan ötesi önce hastane, sonra yoğun bakım, sonra da Başçeşme veya Çınarlıdere vesselam.