Sanılmasın ki o, 6 şubat ya da bu pazartesi!
Ya da önceki, daha önceki ya da sonraki, daha sonraki!
Değil hiçbirisi.
Az buz değil, tam olarak yirmi yıldan beri gelen, belki daha da sonraki bütün günler, o pazartesi!
Bugün yaşananlar ve daha da yaşanacak olanlar!
Hepsi, hepsi birer “Kırmızı Pazartesi!”
Bugün sürmekte olan “pazartesi” de kaynağı doğadan olup, sonuçları açısından ise hiç kimsenin sorumluluk üstlenmediği “siyasi-idari” bir felakettir.
Yetkili olanların sorumluluktan kaçtığı öyle bir felaket ki bu, ne anidendir, ne de gizlicedir.
Hem bile bile ve göz göredir; hem de alenidir.
Herkesin önünde ve uzunca bir süredir, göstere gösteredir ve hatta taammüdendir.
Katil ile maktul de aynı kasabadan, aynı yerden, içlerindendir.
Felakete doğru giderken, konu komşu gibi kasabadakiler de yalnızca birer seyircidir.
Tabi, olanlar olur sonunda ve her şey gözler, göre göredir.
Kırmızı kan yerdedir; gün de “pazartesi”dir.
“Kırmızı Pazartesi” bir romanın adıdır.
Birden çok kez okudum.
Yazarı da
Güney Amerikalı, Kolombiyalı olup, Nobel ödüllü Gabriel
Garcia Marquez’dir.
Yazarın, 1981’de yayınlanan,
yedinci romanıdır.
İşleneceğini herkesin görüp bildiği; lakin engel olmak için de hiç kimsenin hiçbir şey yapıp etmediği, ağır bir cinayetin, hazin bir hikayesidir “Kırmızı Pazartesi.”
Bu usta romancının çocukluğunun geçtiği kasabadaki yaşanmış bir cinayetin kahramanı
Santiago Nasar’ın, en sonunda öldürüleceği, romanın daha ilk satırlarından başlayarak çok açıkça belirgindir.
Ve sonuç, gözler önünde, göstere göstere cinayettir.
“Kırmızı Pazartesi” yalnızca gelen bir cinayetin işlenişinin arka planı değil; tek tek kişi ve bireylerin, bir toplumun, gözlerinin önünde işlenen bir cinayete müdahale etmeyen ve adeta yol veren davranış şeklinin portresini çizmektedir!
Roman, toplumsal bir ruh çözümü özelliğini de göstermektedir.
Nicedir bu topraklarda,
İşlenmeye devam eden ve ne çok şeyi katleden toplumsal, siyasal, bir dizi cinayetin ve felaketin en taze tekrarları;
“Kırmızı Pazartesi” romanını anımsattı.
Hele hele, bugünlerde yaşadığımız büyük felaketin sonuçlarını gördükçe ve kör bir balıkçının bile cinayeti gördüğü bu ölümsüz romanı, yeniden yeniden anımsadım.
Siz değerli okurlara anımsattım.
Şaka değil,
ülkemizi, on binleri, yüz binleri, milyonları kan uykularda, can evinden vuran felaket yada cinayet, en başından sonuna, “Kırmızı Pazartesi!”
Öyle bir felaket ya da cinayet ki sorumluları belli, nedenleri belli, kurbanları belli ve aleni “Kırmızı Pazartesi!”