Kiracı ile kiraya veren arasındaki sorunlar birdenbire mi doğdu?
Hayır, hep vardı, hep de var olacak.
Ama herkes kendi sözleşmesi kapsamında gerekirse yargı yoluna başvurarak sorunu çözüyordu.
Peki ekonominin tek göstergesi kiracı kiralayan ilişkisi gibiymişçesine konut kiralarına %25 sınırlama gelince n’oldu?..
Sorunlar patladı gitti, bu kez çığ gibi işin içinden çıkılmaz bir sayısal boyuta ulaştı.
Dedik ya, hukuk alanına yapılan düşüncesiz her dokunuş, durduk yere yeni sorunlar getiriyor, kira alanında da aynısı oldu, kiracı ile kiraya veren arasındaki ilişkileri tam bir savaş hukukuna dönüştürdü.
Hele hele bu artış sınırını sadece konutlar için getirmek…
İşyerlerinde TÜFE 12 aylık ortalamayı baz almak…
Kendi içinde bile çelişki değil mi?..
Kiracı ile kiraya veren arasındaki sorunlar bu şekilde zorlama düzenlemelerle çözülmez.
Daha sonra “arabuluculuk ile şu kadar kira sorunu çözüldü” demek de övünülecek bir tablo değildir.
Getirilen sınırlama ile kira sorunları ülkenin geneline yayılmıştır. Çünkü tüm sözleşmeleri geçersiz kılan bu düzenleme ile bu kez kiracı hukuk karşısında yüzde 25’den fazla artış yapmamak isterse haklıdır.
Kiraya veren de bu enflasyonist ortamda beklediği getiriyi alamadığı, onu da geçin tarafların arasında akdettiği sözleşme şartlarına göre dahi uygun artış alamadığı için doğan mağduriyetini gidermek adına yargı yoluna başvurma bakımından haklıdır.
Karşılıklı iyiniyet varsa zaten kiracı ile kiraya veren makul ortalamada buluşurlar; amenna…
Ama kiracı kötü niyetliyse…
Kiraya veren kötü niyetliyse…
Çık çıkabilirsen işin içinden…
Kiraya veren beklediği veya anlaşamadığı kira bedelini almak için bu kez gerçekle uyuşmayan tahliye davaları açma, tespit davası açma, daha önce imzalattırdığı tahliye taahhüdünü işleme koyma, taşınmazı satma gibi yollara başvurmakta…
Kiracı ise, eğer biraz hukuk tarafından koku almışsa kiraya verene karşı çok daha avantajlı durumda bulunduğundan işin yargı sürecine aktarılmasından hiç mi hiç endişe duymamaktadır.
Çünkü…
Geçiniz arabuluculuk safhasını…
İş dava sürecine geçerse o davanın kesinleşmiş hükümle neticelenmesi asgari ortalamada 3 yıldır…
3 koca yıl…
Hatta hani gazetelerde zaman zaman kötü haber diye çıkıyor ya; “kiracıya Yargıtay’dan kötü haber, tahliye taahhüdü boş da verilse tahliye sebebi” gibilerinden…
Kiracıya bu kötü haber midir gerçekten, yoksa o davanın ilk açıldığı tarihten Yargıtay kararı çıkana kadar kaç yıl geçmiştir orasına bakan var mıdır acaba, işte burası koca bir soru işareti.
Zira…
Yargıtay’ın bu kararı yeni bir karar değil zaten kökleşmiş içtihadıdır ama tahliye taahhüdü var diye kiraya verenin zaten kiracıyı şıp diye tahliyesi mümkün değildir.
Kiraya verenlerin saç baş yolar hale gelmesi de bu sebepten.
Çünkü bir imza inkarı dahi yargılamayı bilinmez bir zaman sürecine sokmaktadır.
Kiracı ile kiraya veren arasındaki sorunlar genel ekonomik koşullarla birebir ilgilidir.
Kiracının geliri sabit veya sınırlı artarken giderleri tavan yapmış ve artışı karşılayacak gücü kalmamışsa elbette kira gibi büyük giderlerde daha az ödeme yapmak veya tahliye gibi hususları geciktirmeye yönelik eylemde bulunacaktır.
Kiraya veren de kira gelirine ümit bağlayıp ona göre hayatını düzenlerken enflasyon ortamında arzuladığı gelire kavuşamayınca kuşkusuz o da kendi açısından çıkış yollarını zorlayacaktır.
Hangisine kızabilirsiniz?..
Ama altını çizmek istediğimiz nokta şu; evet kira fiyatları uçuştadır, şu an TCMB başkanı bile yüksek kiradan şikayetçi ise kuşkusuz ev sahibi olmayanların hali perişandır.
Ama bireylerin akdettiği sözleşmelere müdahale edip ekonomiyi sadece bu açıdan düzelttiğinizi sanırsanız hukuki sorunların patlayacağını görmemek için şaşkın ötesi olmanız gerekir.
Şaşkınlık ötesi bu hal de maalesef 2023 yılında kira meydan muharebesini doğurmuştur ki bu harbin ne zaman biteceğini annesinin evine yerleştiğini söyleyen TCMB başkanı bile öngörememektedir.