HSK seçimleri gündemde.
Hakimler Savcılar Kurulu.
Adaylıktan tutun, mesleğe kabul, terfi, atama, izin, emeklilik…
Hakim ve savcıların tüm özlük işlerinin şekillendirildiği kurum.
13 üyeli.
Biri Adalet Bakanı, doğal üye.
Biri Adalet Bakanı müsteşarı, doğal üye.
Diğer üyelere gelmeden parantez açalım, sadece bu iki üyenin kurulda olması, HSK bağımsızlığının neresinde?
Hiçbir yerinde!
Hukuk Fakültesi’ne girdiğimiz 1988 yılında profesör hocalarımızın gırtlağı patlardı; bu kabul edilemez, bu durum böyle olduğu sürece yargı bağımsızlığından söz edilemez diye…
Bugün; geçiniz öğretim üyelerini, hukuk fakültelerinin hiçbir konuda sesleri çıkmadığı için artık böyle bir “eleştiri” duyulmuyor, bitti mi yani sorun?
Bir de siyasi partilerin programlarında “yapacağız edeceğiz, yargı bağımsızlığını sağlayacağız” diye bölümler vardır da, inanırsanız işte!..
Devam edelim, 13 üyenin ikisi böyle…
Kaldı mı 11…
11’den 4’ünü Cumhurbaşkanı atıyor.
Kaldı mı 7.
Bu 7 üyeyi de Meclis seçiyor.
Yani aslında fiili duruma bakarsanız… 13 üyenin 6’sı daha en başta iktidar kanadından…
Şimdi Meclis’in seçeceği 7 üye için pazarlık yapıyor partiler…
“5’i bizim, 2’si sizin olsun”
“Hayır, 4’e 3 olsun”
Diyaloğa bakar mısınız?
Halimize bakar mısınız?
Sonra da bu manzara dahilinde sıkılmadan yargı bağımsızlığından söz ediyorlar.
Bu seçim sisteminde yargı bağımsız olabilir mi?
HSK üyelerinin seçilmesinde hakim ve savcıların fonksiyonu sıfır.
Haliyle yapılanmaya siyaset bulaşıyor.
Hem de her zerresine kadar.
Kim kimi atamış, bu bunun zamanında atanmış, şunu şu atamış…
Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri hakkında bile hala konuşulmuyor mu, hangi üyeyi hangi cumhurbaşkanının atadığı.
Ahmet Necdet Sezer mi, Abdullah Gül mü, Recep Tayyip Erdoğan mı?
Önemli bir karar alındığında hemen üyeleri atayanlar kamuoyu gündemine düşmüyor mu defalarca ve defalarca?
Hakimler ve savcılar bağımsız öyle mi?..
Liyakat aramak gerek.
Kıdem aramak gerek.
Bilgi aramak gerek.
Yargıtay’da bir kararın altında imzası olmayan hakim, pardon hadi hakim olsa iyi, hakim de değil, Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan Yargıtay’a gelen şak diye Anayasa Mahkemesi üyesi olmadı mı?
Neyin bağımsızlığı?..
Neyin seçimi?..
HSK’da gündem seçimmiş… Türkiye’nin bir gündemi de HSK seçimleriymiş.
Yargı, her zaman siyasetin etkisindeydi çünkü yürütme organı her zaman yargıyı kendine bağlı tutmak ister ama yargıya güven hiçbir kadar dibe vurmamıştı, çünkü bu derece siyasallaşmamıştı hem yargı hem de HSK.
Şimdi Viranşehir Savcısı pandemi nedeniyle konuştu, soruşturma açtı diye HSK, savcıyı görevden uzaklaştırdı ya…
E öte yanda Sedat Peker videoları Netflix dizisi oldu; Cemil Çiçek bile “bunların binde biri doğruysa hemen soruşturma açılmalı” diye patladı.
Peki nerde Cumhuriyetimin Savcıları?
Kim kimi kandırıyor; yargı bağımsız mı? HSK seçimleri gerçekten siyaset dışı mı?