5 Aralık, bütün dünyada ‘’Dünya Toprak Günü’’ olarak kabul edilir ve kutlanır. Biz ise bugünü, biz çok uzun zamandır kutlamıyoruz. Bunun yerine topraklarımızın bizim için neden değerli olduğunu anlatıyoruz.
Topraklarımızı bütün tehditlere karşı koruyup savunuyoruz. Özel maden şirketlerine verecek bir karış toprağımızın bile olmadığını bütün herkese haykırıyoruz.
Sadece ülkemizin değil dünyanın da sayılı oksijen cennetlerinden biri olan Kazdağları’nın %79’unu kapsayan alana maden ruhsatı verildi. Geriye zaten bir şey kalmıyor. Doğa karşıtı projelerin hediyesi oluyor; rehabilite edilmeyen alanlar, hayvancılığı ve tarımı bitirilen köyler, yerinden yurdundan edilen memleketimin insanları ve katledilen koca bir ekosistem…
Vahşet dolu bilançoyu topraklarımızın üstünden def etmek elbette mümkündür. Yeter ki hepimiz tek yürek olalım. Mücadeleyi hiçbir zaman elden bırakmayalım. Tıpkı bütün dünyanın tanık olduğu ‘’Su Ve Vicdan Nöbeti’’ direnişi gibi bir mücadele örneğini, bugün çok daha güçlü bir şekilde gösterebilelim.
Çanakkale’nin geçilmez olduğunu Kanadalı altın şirketi Alamos Gold ve bu projeyi destekleyen herkese hatırlatan Kirazlı direnişi, bugün de bizlere umut olmaya devam ediyor.
Su Ve Vicdan Nöbeti’nin kahramanı doğa savunucuları ise Kirazlı projesinin Londra’da devam eden dava sürecini de aynı kararlılık ile takip ediyor. Ülkemiz lehine bir karar alınması sağlamak adına uğraşan hukukçular ile birlikte mücadelenin bir parçası olduğunu gösteriyor.
Kazdağları’nı tamamen yok etmek isteyenler sadece yabancı sermaye değil. Zaten sermayenin dili, dini, ırkı ya da başka bir şeyi olmaz. Söz konusu terk edemeyeceğimiz vatan toprakları olunca maden şirketinin adı ya da nereli olduğunun bir önemi de kalmıyor.
Bunu nasıl mı anlıyoruz?
Kazdağları’nın can dostu Çanakkale’nin ve Balıkesir’in birçok ilçesinde CVK ve Bahar Madencilik, Nurol Holding’e ait Tümad, Oreks, Zenit ve Truva Bakır Maden gibi şirketler cellatlığa soyunmuş durumda.
Ve Çanakkale’de Alamos gidiyor yerine Cengiz Holding geliyor.
Cengiz Holding’e ait Truva Bakır Maden İşletmeleri AŞ, Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine bağlı Hacıbekirler, Muratlar ve Çan ilçesine bağlı Halilağa Köyü gibi yerleşim alanlarında büyük bir orman kıyımına başladı.
Cengiz Holding, ne bu projeyi istemeyen halkı dinliyor ne de devam eden hukuk sürecini.
ÇED olumlu kararına karşı açılmış iptal davası, Danıştay’da sürüyor. Kararı beklemeden doğa katliamına başlamanın amacı ne olabilir ki?
Genç-yaşlı doğal orman ayırımı yapmaksızın bütün ağaçları öldürmek mi?
Son buzul çağını atlatmış ve yüzlerce yılda yetişmeyecek türleri yok etmek mi?
Binlerce yılda oluşmuş bir ekosistemi, börtü böceği, kurdu kuşu ile talana maruz bırakmak mı?
Biz doğaseverler olarak masumca sorular sorarken; Orman Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen, müdürlüğün bizzat bütçe harcadığı ve emek verdiği, insanın ayak basmaması gereken projenin alanları bile bu talanda yok edilmektedir.
Bu çok özel coğrafya daha düne kadar %54’lük bir oran ile orman zengini bir coğrafya idi. Nasıl olduysa, bu orman varlığı 20 yılda %45’lere kadar düşmüştür.
2017 yılında ise, Türkiye ormanlarının karbon tutma potansiyeli 75 milyon tondan, 2021 yılı itibarı ile 41 milyon tona düşmüştür.
Ne yazık ki ülkemiz, her geçen gün ormanlarını maden sahalarına açarak yitirmektedir. Plansız kesimler ile hızla azaltmaktadır.
4 Aralık 2024 Çarşamba günü, Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü önünde basın açıklaması yapan İDA Dayanışma Derneği, Kazdağları adına çok daha önceden kamuoyu önünde gerekli uyarıları yapmıştı.
Bürokrasinin, iktidar destekli bir şirkete karşı etkisiz kalacağından endişe duyuyordu. Ne yazık ki derneğimizin endişeleri gerçekleşiyor.
Bizim madene verecek bir tek ağacımız, bir karış toprağımız, bir gram suyumuz yoktur.
İDA Dayanışma Derneği gibi bizlerin de OGM’ne ve Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğüne açık çağırımızdır; Bu katliamı durdurun!
