Munzur Dağlarının tamamı, maden sahası ilan edildi. Salda Gölü, milleti ümmete çevirme hevesine kapılanlar tarafından, Millet Bahçesi olması için ihaleye çıkıyor. Hasankeyf, 12 Bin yıllık kültürel miras ömrü en fazla 50 yıl olacak Ilısu Barajı için sular altında bırakılmak isteniyor. Kazdağları’nın doğası maden arama faaliyetleri yüzünden katlediliyor… Anadolu’ya, cehennemi yaşatan doğa katliamlarına yönelik gelişmeleri sıcağı sıcağına yaşıyoruz. Ne yazık ki bunlar ilk değil. Son olması için hep birlikte yaşam alanlarımıza sahip çıkmalıyız. Sahip çıkacağız. Başka yolumuz yok. Hep bir ağızdan dünyaya sesimizi duyuracağız: “ANADOLU’YU VERMİYOZ”
Medeniyetler beşiği Anadolu’nun, en önemli yaşam alanlarından biridir efsaneler diyarı , Kazdağı’mız. Eteklerinde yer alan Kuzey Ege’nin gözde turistik ilçeleri ve köyleri doğal güzellikleriyle, sahilleriyle, zeytiniyle dillere destandır. Her turizm sezonunda, Küçukkuyu’dan , Edremit Körfezi sahillerine, Madra’ya uzanan bölgeye gelen yerli ve yabancı turist sayısı artıyor.. Bölgeye yerleşenlerin sayısı da artınca bölge yazlık yerleşim merkezi olmaktan çoktan çıktı. Kuzey Ege’de yaşamını sürdürmeyi tercih edenler, bölgenin tüm güzelliklerini bildiği gibi doğal ve kültürel varlıkların önemini bilmelidir. Yazlık yerleşim merkezinden şehir yaşamına dönüşümde bu varlıkların yok olmasını istemiyoruz. Edremit Körfezi’nin tüm yerleşim merkezlerinin öz kültüründen, yaşam koşullarından, değerlerinden koparılmasına asla seyirci kalamayız. Sevgili okuyucularım, yazılarımda daha çok Kuzey Ege’de gezdiğim gördüğüm kültür , sanat adına hizmet veren, sahip çıkmamız gereken sanat evlerine, kitap kafelere, sanat galerileri ve müzelere yer vermekteyim. Katılmış olduğum doğa yürüyüşlerinde, doğanın yaşattığı tarifsiz huzuru da sizler ile paylaştım. Doğduğum günden bugüne kadar Kuzey Ege’siz kaldığım bir yıl olmadı. Böyle bir düşünce beni çok korkutur. Her gidişimde hep farklı bir güzellik ile karşılaşıyorum. Sahil keyfini ve yüzmeyi çok sevsem de kültürel ve doğal varlıklara çıkmam gerektiğini hiç unutmuyorum. Kuzey Ege’de zamanı iyi değerlendirmek için çabalıyorum. Demek istediğim sadece bölgede denizde zaman geçirmiyorum. Gerçekleştirilen etkinliklere katılıyorum. Bölgeye dair daha çok bilgi ediniyorum. Öğrendiklerimi çevremdekiler ile paylaşıyorum. Son 15-20 yıldır karşı karşıya olduğumuz şehir yaşantısının bölgeye zarar vermemesi için nasıl bir yaşam sürdürülmesi gerektiğini dilim döndüğünce anlatmaya çalışıyorum. Şehir yaşamı, kentsel dönüşüm, trafik sorunları , tüketim çılgınlığı, tekdüze bir yaşam gibi bizi boğucu bir atmosfere sürükleyen koşullardan kaçıp Kazdağlarına sığınıyorsak aynı olumsuz koşulları bölgeye taşımamalıyız. Kazdağlılar olarak , doğaya sahip çıkan bir bilince sahip olalım. Kuzey Ege’de yaşamanın neler gerektirdiğini bilelim.
Bölge yaşayan bir kimse ; kumsalda bulunduğu alanı temiz bırakır, deniz ve dere kenarlarını çöplüğe çevirmez, oturduğu mahallenin yaşanabilir bir yer olması için insani ilişkilerine önem verir, tanımadığı kimselere günaydın demekten çekinmez, bölgenin ot kültürü gibi çok değerli yemek kültürünü günümüz fast food alışkanlığına değişmez, doğa harikası ormanlarına ve burada yaşayan varlıkların yok olmasına izin vermez, su kaynaklarını hoyratça kullanmaz, tarımsal zenginliğini korur, plansız şehirleşmeye karşı çıkar, bölgenin yetiştirdiği sanat, bilim ve kültür insanlarını tanır, bu değerli kimselere yaşarken sahip çıkar, bölgede yıllardır süre gelen köy hayırlarının devam etmesi için uğraşır, gelenek ve göreneklerin günümüz popüler kültürüne yenik düşmesini istemez, sokak hayvanlarının da bir canı olduğunu unutmaz, kültür turizmine önem verilmesi gerektiğini bilir. Bölgenin üstü gibi altının da zengin kaynaklara sahip olduğunun bilincindedir. Madenler, antik kentler gibi yer altı kaynaklarının , çok uluslu şirketler ve onların yerli işbirlikçileri tarafından talan edilmesine izin vermez. Bölge halkının bu konuda bilinçlenmesi için köy köy gece gündüz demeden dolaşır.
Kazdağı’mızın sakinleri olarak her birimize düşen görev ve sorumlulukların neler olması gerektiğini aklım erdiğince sıraladım. Bu listeye dahil olacak pek çok eylem mutlaka var. Kısaca görüş ve önerilerimi belirttim. Bunu yaparken kendimi sorguladım. Sıraladıklarımın kaçını bugüne kadar eksiksiz yapabildim. Kazdaz Çiğdemi olarak, bu topraklarda yaşamayı hak ediyor muyum? Bu sorgusalı hepimiz kendimize yöneltelim. Eksiklerimizi kapatmamız, yanlışlığa düşmemiz dünya mirası olan bölgede gelecek kuşakların yaşayabilmesi için zorunluluktur.
Dünyanın oksijen cennetlerinden biri olan tanrılar dağı Kazdağı’mız bugün can çekişiyor. Maden ocakları, rüzgar enerji santral projeleri, taş ocakları, yanlış tarım ve turizm politikaları , çarpık kentleşme uygulamaları , yanlış yerlere yapılması planlanan barajlar gibi hayatsal önem taşıyan sorunlar ve yaptırımlar etrafını sardı. Bölgedeki doğa ve çevre sorunlarını gündeme taşıyan, pek çok yaptırımı da önceden oluşturduğu kamuoyu ile önleme gücüne sahip derneklerimiz, çevre platformları ve Kazdağlarına gönül verenler dostlar var olsun, sağ olsun. Edremit Körfezi’nde doğa ve çevre mücadelesinde lokomotif görevini üstlenen, üyesi olmaktan gurur duyduğum Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği başta olmak üzere, Havran Çevre Platformu, Edremit Çevre Platformu, Edremit Kent Konseyi, Madra Dağı’nın sesi Burhaniye Çevre Platformu, bir başka önemli ilçemiz Ayvalık’ın temsilcisi Ayvalık Tabiat Platformu ve yöre halkı büyük bir zafere imza attı. Havran ilçemizde altın şirketine geçit vermediler. Demirtepe Altın Projesi durduruldu. Umarım bu durdurulma değildir altın şirketinin bölgeden tamamen çekilmesidir.
Bu güzel gelişmeden sonra dilerim ki ; 10 gündür Çanakkale Kirazlı Balaban mevkiinde devam eden su ve vicdan nöbeti zaferle taçlanır. Taçlanacaktır da buna inanıyorum. Kirazlı Altın Madeni projesi de hayata geçmeden iptal edilecektir Çanakkale’de Kazdağlarına sahip çıkan doğa dostlarını yürekten kutluyorum. Birlik ve beraberlik içinde direnenlere bin selam olsun. Yarın gerçekleşecek olan büyük buluşma dediğimiz Su Ve Vicdan Nöbeti Buluşması’na , çalıştığımdan dolayı katılamıyorum. Belki de bu bir neden değil. Belki de bugün direnmezsek yarın hiç olmayız düşüncesi ile sadece önceliğimiz toprağımız, havamız, suyumuz olmalıdır. Bunlara dokunanlar ile mücadele etmek olmalıdır.
Biz Türkler iyi taş taşıyormuşuz. Bu açıklama için dağlarımıza dokunanların başına taşlar yağda yeridir demekten kendimi alıkoyamadım. Nasıl öfkelenmem bu talana! Kazanacağımızı elbette biliyorum. Umudum sonsuz. Yarın bedenen büyük buluşmada olmasam da kalbim Kirazlı için, Kazdağları için atacak.
Ve yaşam savunucuları büyük buluşmada Moğollar konserinde, hep birlikte tek bir ağızdan haykıracaktır.
KAZDAĞLARI AŞKINA GERİ SAR, SELAM OLSUN KAZDAĞLARI HEPİMİZİN DİYENLERE!