Crocus garagarous Herbert sap: garagarous Çiğdem … Kazdağı’ndaki Yayılışı: Kapıdağı’ndan Babatepe’ye…
Güre İskelesi’nden dünyaya açılan Sarıkız Etnoğrafya Sanat Galerisi’nin Kazdağı Bitkileri bölümünde “Çiğdem” bu bilgiler ile tanıtılır. Adımı aldığım Çiğdem gibi ben de doğada olmalıyım. Kendimi onun gibi doğanın bir parçası olarak görüyorum.Benim gibi doğa sevenler ile dağları mesken edindiğimiz yürüyüşlerimiz hiç bitmesin isterim. Her yürüyüş sonrası doğayı çok özlüyorum. Bir sonraki yürüyüşü sabırsızlıkla beklerim. Doğa, benim için bir tutkudur.
Doğayı koruyan, ona sahip çıkılan her mücadeleyi çok önemsiyorum.Son yıllarda doğanın talan edilişine ne yazık ki daha çok tanık olmaktayız. Bizleri derinden üzen gelişmeler,doğa sevenleri bir araya getiriyor.Doğayı korumak için sarsılmaz bir bağ oluşuyor.
Doğada yaşayan her canlının yaşama hakkı vardır. Doğanın gerçek sahipleri onlardır. Doğa sevgisi ile dünya yaşanılır hale dönüşecektir.
Kazdağları’nın dünyanın en önemli oksijen kaynağından biri olduğunu bilmeyen yoktur. Doğal ve kültürel varlıkları ile sermayenin gözü hep üstünde. Geçtiğimiz ekim ayında Polat Enerji’nin Kazdağları dağ silsilesinin bir bölümü olan Eybek bölgesine RES yapmak istediğini öğrendik. Edremit Körfezi’nde çalışmalarına devam eden Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, bu duruma tepki göstermek adına bir panel düzenledi.Sosyal medyadan örgütlenildi. Edremit Çevre Platformu, Eybek çevresindeki köylerde etkili bir kamuoyu oluşturdu. Bölgede uzun yıllardır yürüyüş yapan doğa grupları Eybek için tek yürek oldu. Hep birlikte Eybek Zirvesi’ne yürünüldü. Verilen mesaj amacına ulaştı. Polat Enerji’ye Edremit’te geçit verilmedi. RES’in ÇED toplantısı yaptırılmadı.
Bu mücadeleyi doğa yürüyüşü ile yürüten gruplardan birisi Kuzey Ege Trekking. Eybek yürüyüşüne katılan duyarlı diğer gruplarımızı da birkez daha yürekten kutluyorum.Kuzey Ege Trekking grubuna geçtiğimiz yıl mart ayında,tarihimiz için anlamlı bir gün olan 18 Mart’ta katıldım. O günkü yürüyüş parkuru Burhaniye Asarkaya/Karadere güzargahıydı. Baharı doyasıya yaşamıştık. Gruptaki ilk yürüyüşüm ile doğada olmaktan çok keyif almıştım. O güzelim yaylada ay yıldızlı al bayrağımızı açmıştık. Grup mayıs ayı sonuna kadar yürüdü.İki ay boyunca devam eden yürüyüşlere her hafta olmasa da katıldım. Yeni sezon çoktan başlamıştı.Çok istediğim halde yürüyüşlere katılamıyordum. Doğadan çok uzak kalmıştım. Bu hasret sona ermeliydi.Geçtiğimiz hafta pazar günü, ilk başladığım gibi Burhaniye merkezli bir yürüyüş vardı. Etkinlikten haberim olur olmaz kararımı verdim. Balıkesir’den yürüyüşe gidecektim. Ve gittim…
20 Ocak Pazar günü, Akçay, Edremit ve Burhaniye’deki buluşma noktalarında toplanıldı. Kazdağ Çiğdemi bendeniz gruba Edremit’te katıldım. Balıkesir’den büyük bir sevinçle gelmiştim.Doğayı ve grubumuzun üyelerini çok özlemiştim. Onlardan bunca zaman ayrı kaldığım için kendime çok kızdım. Bizi yürüyüş noktasına götürecek servisi bekliyorduk. Grubun başkanı Mehmet Zeybek ile sohbet ettik.Kısa bir süre sonra servis geldi. Burhaniye’nin Kırtık Köyü’ne yolculuğumuz başladı. Gruba katıldığım ilk günden beri dostane ilişkiler kurduğum Yalçın abi, Aynur öğretmen, Ali abi, Abidin ve Süleyman abi ve diğerleri … Her biri benim için çok değerli. Tüketim bataklığına sürüklendiğimiz bu zamanda insan ilişkileri farklı bir boyut aldı.Eski dostlukları özlüyoruz.Herkes ile sıcak ilişkiler kuramıyoruz. İşte bu yüzden grubumuzun her üyesi çok değerli.İsimlerini sanki ailemden, mahallemde yaşayan biriymiş gibi saydım. Çünkü gerçekten öyle.Biz doğada büyük bir aileyiz. Sevgi ve saygı çerçevesinde yürüyoruz. Önceki yürüyüşlerden anılar anlatılır.Görülmek istenen bölgelerden bahsedilir. Doğaya zarar vermeden ateşimizi yakarız. Bu ateş sayesinde tadına evlerimizde ulaşamayacağımız çayı yudumlarız. Onun sıcaklığında sohbetler koyulaşır. Öğlen yemeğimizi hep beraber yeriz. Yürüyüşün kalan kısmına çok daha zinde başlarız.
Yürüyüşlerin zorluğu parkura göre değişiyor. Kırtık’dan başlayan yürüyüş uzun
süredir yürüyemeyen biri olarak beni zorlamadı. Adımımı attığım her yerin güzelliğini yaşadım.Yosun kaplı ağaçlar, taşlar etkileyiciydi.Durmadan akan sayısız çeşmeler ile karşılaştık.Köylülerin barınaklarının önünden geçtik.Koyunlar ve keçiler bizleri yalnız bırakmadı. Öğlen yemeğimize ortak oldular. Çok sevimliydiler. Madra ve Kazdağı’nın zenginliğini bir kez daha anladım.Bu kutsal dağlarda olmak gibisi yok.Sabahattin Ali’nin dediği gibi “Benim meskenim dağlardır, dağlar…”
Bir süre sonra yağmur başladı. Yürüyüşümüzü engellemedi.Aksine daha büyük bir keyifle yürüdük.Çam ağaçlarına karşı ilerliyorduk.Yağmur dinmişti.Yaylanın en güzel tepelerindeydik.Bir de baktık ki gökkuşağı açmış.Hepimizin yüreğini ısıttı.Güzel şeyler diledik.O anı ölümsüzleştirdik.Yürüyüşün en özel anı bu oldu. Sübeylidere Köyü’ne ulaşacaktık. Az kalmıştı.Biraz daha yürüdük.Tarihi taş köprüleri bilirsiniz. O köprüleri andıran bir köprü bizi karşıladı. Köy evleri görülmeye başlandı.Artık köye girmiştik. Meydana doğru yürüdük. Kahvelerden birine girdik.Köylüler oturuyordu. Bizleri gülen yüzleriyle karşıladılar.Odun ateşinde demlenen çayın yerini köy kahvesindeki çay almıştı.Köy yumurtası satın alınıldı.Köy havasını solumak güzeldi.Herkes yorgun olsa da mutluydu.Mutluyduk ama bir yandan da kızgın ve endişeliydik.
Yürüyüşümüze başladığımız zamanlarda avcılarda doğadaydı.. Yürüyüş boyunca avcıların sesini duyduk.Her duyuşumuzda yüreğimiz ağzımıza geldi. ‘Kendi kendinizi vurun’ gibi insanlık adına hoş olmasa da, bu duruma ne kadar çok tepki gösterdiğimizi anlatan ifadeler kullandık.İnsanlık adına utandık. Bizler doğada yürüyüşe ,
bir canlıya ateş edebilecek olanlar ava çıkmıştı.Nasıl bir farklılıktı bu…Avcı-toplayıcı toplumlardan günümüze geldikçe bu vahşet tamamen yok olmalıydı. Ama ne yazık ki avcılığı spor gibi görenlerde var. Avcılığa karşı umarım en kısa zamanda gerçek anlamda önlemler alınır. Keklikler düze ovada avlanmasın. Ovalarda,dağlarda,tepelerde tüm canlılar özgürce yaşasın.İnsanın içindeki şeytanı açığa çıkarmaktan başka bir şey değil bence av. Ava değil doğa sporlarına yönelinmesini diliyorum.
Sübeylidere’den ayrılık vakti gelmişti.Oysa doğada zaman durmuştu.Acımasızdı zaman.Bizi yine yendi.Doğadan kopmak istemiyordum.Grubumuzun üyeleri ile vedalaşmak içimden hiç gelmiyordu.Yürüyüş boyunca pek keyifli sohbetimizi gerçekleştirdiğimiz Aynur öğretmen ile daha konuşacaklarımız vardı. Güzel olan her şey yarıda kalmıştı.İstesem de istemesem de yürüyüşümüz son buldu. Köyden Burhaniye merkeze geldik.Burada aramızdan ayrılanlar oldu. Edremit’e doğru devam ettik.Burada bende ayrıldım.Yağmur hızlanmıştı.Otobüs saatime kadar Edremit’te dolaştım. Kentin çocukluğumdan beri sevdiğim Kuzey Ege havası ile ciğerlerim bayram etti.Zamanın beni üzmekten başka işi yoktu. Balıkesir’e dönüş vakti gelmişti.Yeni bir iş haftası başlayacaktı.Kendi yaşamlarımıza dönecektik.Yürüyüşün büyüsü hiç bozulmasın istiyordum. Aradan bir hafta geçti.Grup iki gün önce yine başka bir parkurda yürüdü.Ne yazık ki katılamadım.
İçimizde umutları çoğaltan gökkuşağını sanki yeniden görmüşcesine diliyorum ki ; bundan sonra yaşamım boyunca istediğim her an doğada olabileyim.Biliyorum ki ne zaman Kuzey Ege’me gelsem, yüzümde kendiliğinden oluşan bir gülümseyişim oluşuverir.
Ağaçlardan öğrenirim; hayata sımsıkı tutunmayı, hayallerim ile kök salmayı,dallarım ile istediğim ne ise ona ulaşmayı.
Ve görmekteyim ki insanların yolu doğadan geçmiyorsa yaşamıyorlar… Ölüden farksızlar ah şu insanlar…