Alternatif turizm ile birlikte ziyaretçi akınına uğrayan Kaz Dağlarının yerleşim yerleri dışında kalan bir bölümü, içinde barındırdığı biyolojik çeşitliliği, su kaynakları, endemik türleri, kültürel ve arkeolojik değerleri gibi sebeplerle 1993 yılında milli park olarak koruma kapsamına alındı.
Kaz Dağlarında bulunan köylerde, yaklaşık yedi yüz yıl önce bölgeye yerleşen Türkmenler yaşıyor çoğunlukla. Zira eskiden İda olan dağın ismi de onlar tarafından değiştirilmiş. Orta Asya’da Şaman ayinlerinde Gök Tanrı Ülgen’e sunulan adakları Tanrıya ulaştıran ve Türkmenler arasında en yüksekten uçan kuş olduğuna inanılan yaban kazına atfen verilmiş bu isim. Yani Kaz Dağlarına, zengin fauna ve florasının yanında bölgenin yerel halkı da can veriyor.
Milli park ilanından sonra bölgeye serbest giriş yasaklanmıştı. Belirlenen tarihler aralığında, ücretli ve rehber eşliğinde ziyaret edilebiliyor. Ancak bu durum bölgede yaşayan halkı ekonomik, kültürel ve inançsal yaşanan sorunlarla baş başa bırakmış.
Tahtacı Türkmenler Derneğinin Edremit Şube Başkanı Erdoğan Kar sohbetimiz esnasında, ağaç işi ile uğraşan halktan bir kısmının orman yasağından sonra işsiz kaldığını ve temel geçim kaynağının sadece zeytincilik olduğunu, onun da son zamanlarda yeterli kazanç sağlamadığı için halkın ekonomik zora düştüğünü dile getirdi.
Tahtacı Türkmen geleneğine göre eskiden üç gün üç gece yapılan düğün törenleri ve hayırlar da bu ekonomik zorluktan nasibini almış.
Yaşanılan bir başka sorun ise; her yıl Ağustos ayının üçüncü haftasında Kaz Dağlarının Sarıkız Tepesi, Kartal Çimen ve Baba Tepenin olduğu alanlara çıkarak burada gelenek ve ibadetlerini yerine getiren Tahtacı Türkmenleri, 2021 yılından beri önce salgın sonra orman yangınları için getirilen sıkı koruma tedbirleri sebebiyle artık ibadetlerini yerine getiremiyormuş.
İbadet yaptıkları alanın fotoğraf ve videolarını gösteren Erdoğan Bey, “Bu taşlık alanda yangın çıkar mı hiç? Biz hem doğaya, ormana, ağaca saygılı bir toplumuzdur hem de orman işçileri olarak asırlardır herhangi bir orman yangınına sebep olmamışızdır” diye Tahtacı Türkmen halkı adına üzüntülerini dile getirdi.
İbadet özgürlüğü talebi için başvuru yaptınız mı? diye sordum. “Nereye başvuralım sen de hele? Sen gazetecisin, sesimiz ol o zaman” dedi.
Bu hassas konu ile alakalı 2023 yılında bir basın açıklaması yapmışlar ve “Kaz Dağı turizme açık, inanca yasak mı?” diye yetkili kurumlara seslerini duyurmaya çalışmışlar.
Kendilerini doğal dokunun bir parçası olarak gören halk, dağın endemik bitkileri gibi kendi kültürlerinin de korunmasını, birçok kültürel miras gibi yok olmamasını istiyor.
Elbette doğal dokunun korunması için getirilen yasakların haklı bir gerekçesi vardır ancak bazı sermaye gruplarının kazancı için açılan bu kapının yerel halka kapanması düşündürücü.
Yerel halkın menfaat ve hassasiyetinin de gözetilmesi ile yapılacak yeni planlamalar, hem bölge halkında oluşan endişe, üzüntü ve küskünlüğü giderecek hem de çağdaş doğa koruma prensipleri adına etik bir davranış olacaktır.
Orda bir köy var uzakta. O köy bizim köyümüzdür. Umuyoruz ki yapılması ümitle beklenen yeni milli park alanı koruma planlamasında, bölgenin kültürel ekolojisi de dikkate alınarak yerel halkın olumsuz yönde etkilenen yaşam şekilleri ve günlük hayatları akılcı ve barışçıl bir çözüme kavuşur.