Zengin bir tür çeşitliliği, ormanları, kadim kültürü ve tarımsal ekonomisi ile Türkiye’nin ve Dünya’nın önemli doğa ve kültür alanlarından biri olan KAZ DAĞLARI YÖRESİ bugün madencilik faaliyetleri nedeniyle bir varoluş mücadelesi vermektedir. Maden Kanunu’nda bugüne kadar yapılan değişiklikler tüm koruma statülerini hiçe sayarak doğa alanlarını , tarım alanlarını, meraları ve kültür miraslarımızı madencilik faaliyetine açmıştır.
Yaptığımız çalışma boyunca Biga Yarımadası ve Kuzey Ege’yi kaplayan 1 697 062 hektar alan Kaz Dağları Yöresi olarak tanımlanmıştır. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden ( MAPEG )elde edilen verilere göre bu alanın 1 294 335 hektarı (%76’sı) ruhsatlandırılmıştır. Yöre; ihale, arama ve işletme safhalarında 1634 ruhsata bölünmüştür. Bu yoğunlukta bir madencilik faaliyetinin yörenin tüm ekolojik, kültürel ve ekonomik yapısını büyük ölçüde tahrip edeceği açıktır
Türkiye’de madencilik faaliyetleri 1985 yılında yürürlüğe giren 3213 sayılı Maden Kanunu ile düzenlenmektedir. Maden arama ve çıkarma faaliyetleri çok uzun süre Maden Tetkik Arama (MTA). Ve Etibank gibi kamu kuruluşları eliyle yürütülmüştür. Özel sektör 1980’lerden itibaren madencilik faaliyetlerine dahil olmaya başlamıştır. Bu noktadan itibaren madencilik sektöründe özel sektörün rekabet gücünü artırabilmek için mevzuatta sık sık değişiklikler yapılarak daha önce uygulanmakta olan yasal düzenlemelerin kısıtlayıcılığı kaldırılmış devletin müdahale ve denetim yetkileri hafifletilmiştir.
2001 yılından bu yana Maden Kanunu 21 kez değişikliğe uğramıştır. 21 değişikliğin beşi Maden Kanunu’nun izinleri düzenleyen 7. Maddesine ilişkin olmuştur. Her değişiklikle daha fazla doğa ve tarım alanı, su varlıkları ve kültür mirası madencilik faaliyetlerine açık hale gelmiştir.
Maden Kanunu’nun tarihsel değişimi açısından 2004 yılında 5177 sayılı Maden Kanunu’nda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına İlişkin Kanun özellikle önemli bir kırılma noktasıdır. Kanun ile izin ve çevresel etki değerlendirmesi hususlarında düzenlemeler yapılmış, madencilik faaliyeti yapılabilecek alanlar genişletilmiştir. Orman, muhafaza ormanı, ağaçlandırma alanları, özel koruma bölgeleri, milli parklar, tabiat parkları, sit alanları, tarım alanları, su havzaları ve benzeri doğal ve kültürel zenginlikleri olan ve bu sebeple koruma altına alınmış alanlar madencilik faaliyetine açılmıştır. Bugün itibariyle ne yazık ki ülkemizde doğayı, tarım alanlarını ve kültürel varlıkları madencilik faaliyetlerine karşı koruyan tek bir koruma statüsü bulunmamaktadır.
Maden Kanunu mevcut haliyle Kaz Dağları örneğinden yola çıkarak ülke genelinde doğa ve tarım alanlarının, su varlıklarının ve kültürel mirasın madencilik nedeniyle karşı karşıya kaldığı tehditleri çoğaltmaktadır
Hem Kaz Dağları Yöresi’nde hem de Türkiye genelinde ekolojik temelli, bütüncül, doğa korumayı ve tarımsal üretimi önceleyen bir arazi kullanım yaklaşımına ve planlanmasına ihtiyaç olduğu ortadadır. İklim değişikliliğinin etkilerinin her geçen gün daha da şiddetli bir şekilde kendini gösterdiği coğrafyamızda bugün ve gelecekte sağlıklı bir çevre ve sağlıklı bir toplumda yaşayabilmemiz elimizdeki değerlerin korunmasıyla mümkündür.
(*) Kaz Dağları Yöresi’nde Madencilik (TEMA )