Belediyelerde de para kalmadığı için bu yaz sivrisinekle mücadele de zayıf gidiyor.
Havanın zaten sıcak olduğu gecelerde azıcık olsun rüzgâr esmiyorsa eğer; sivrisineklerin vücudunuza hücum etmesi kuvvetli olasılıktır. Açık havada veya balkonda oturmanız ıstırap haline dönüşür. Kovalarsınız… Gider gibi yapar… Yeniden döner konar… Kovalarsınız bir daha gelir… Kovalarsınız bir daha…
Yapışmıştır çünkü.
İlle kanınızı emecek!
Mitolojideki adıyla İda’nın, bizim cennet Kaz Dağları’nın başına gelen de böyle bir şey…
Madenciler sivrisinek gibi…
1990’lardan bu yana Kaz Dağları’na yapıştılar.
İlle de emecekler… İlle de yok edecekler… İlle de bitirecekler…
Kamuoyunun tepkisiyle zaman zaman geri çekilir gibi yapıyorlar, zaman zaman sessizliğe bürünüyorlar, zaman zaman mekân değiştiriyorlar ama asla vazgeçmiyorlar.
Havran’a yapışıyor… Kovuyorsunuz; Çanakkale tarafından çıkıyor. Kovuyorsunuz; başka bir yerden patlıyor.
ÇED raporuna göre 45 bin ağaç kesilmesi öngörülen(!) ama 195 bin ağacın kesildiği anlaşılan Çanakkale’nin Kirazlı Köyü’ndeki maden projesi nedeniyle ortaya çıkan çirkinlik ötesi manzarayı görmüşsünüzdür muhakkak basından.
Dağın, yeşilin, İda’nın yok edilmesine kastetmektir bu, başka bir şey değil!..
Şimdi gün geçmiyor ki, bir eylemle madene karşı “tek yürek” olunmasın!..
Köylülerin, çevrecilerin, İda sakinlerinin ellerinde pankartlar…
“Kaz Dağları hepimizin…”
“Ölüler altın kullanmaz”
“Kaz Dağları’nın üstü altından daha değerlidir”
Geçtiğimiz günlerde 34 belediyenin üye olduğu Ege ve Marmara Çevre Belediyeler Birliği buluştu Çanakkale’de.
Foça Belediye Başkanı, Atikhisar’daki metalik madenciliğinin çevrede yarattığı tahribatı örneklendirerek anlattı o buluşmada.
Çünkü biliniyor ki, kim ne derse desin, madencilik adı altında sürdürülen altın işletmeciliği faaliyetleri, yörelerdeki yaşam süreçlerini yok ediyor.
Geri dönüşü yok.
Bakmayın siz “madencilik çalışması bitince saha eski hale döndürülecek, yeşillendirilecek” hikâyelerine.
Yok öyle bir şey…
Kirazlı’dan gelen kıyım fotoğraflarına bir daha bakın.
ÇED raporu bile diyor ki “45 bin ağaç kesilmesi öngörülüyor”
Peki, kaç ağaç kesiliyor ÇED’e rağmen?
195 bin…
Say say bitmez…
45 bin nere, 195 bin nere?
Aslında öncelikle Kirazlı Köyü’ne ilgili bürokratları getirmek; bir çırpıda aklımıza gelen konuyla ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanı’na, Tarım ve Orman Bakanı’na, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı’na o fiili durumu göstermek gerek.
Acaba 195 bin ağaç kesilmesinin ardından nasıl yorumlayacaklar bu manzarayı?
Ama sadece ilgili bakanları değil!..
Mesela Dışişleri Bakanı’na göstermek gerek; acaba yurt dışında böyle bir ağaç katliamı var mıdır diye…
Milli Eğitim Bakanı’nı getirmek gerek, ormanları korumamız gerektiğine çocuklarımızı nasıl inandıracağını bu tablo altında izah edebilir mi diye?
Kültür ve Turizm Bakanımızı getirmek gerek, böyle bir ağaç kıyımının yaşandığı ülkemizde turizmin hangi boyutta olduğunu turistler anlayabilirler mi diye?
Velhasıl…
Çok dedik, çok söyleniyor, çok feryat ediliyor ama birini engelleseniz öteki patlıyor.
Bir yöreyi kurtarsanız başka bir yerde karşınıza çıkıyor.
Maden şirketleri Kaz Dağları’nın içinde.
Sivrisinek gibiler.
Kovalıyorsunuz gitmiyorlar…
İlle emecekler…
İlle zarar verecekler…
Ama madenlerin bir farkı var sineklerden; madenler Kaz Dağları’nı bölge bölge, delik deşik öldürüyor.
O yüzden soruyu tekrar soralım:
Gerçekten…
Kaz Dağları kimin?..
Hepimizin (mi?) !