İşgal yıllarında İngilizler, Mustafa Kemal’in yanında kenetlenip vatan ve namus mücadelesi verenlere ‘’Kemalist’’ derdi. Atatürk’ün yakın çevresindeki Cumhuriyet devrimini şekillendiren pek çok devlet adamı ve aydın, “Kemalist Rejim” kavramını kullandı. Kuva-yı Milliyeci olan yurt sever din adamları, aydınlar, halk, herkes ‘’Kemalist’’ olarak adlandırıldı. 1931 yılında Kemalizm okul kitaplarında yer aldı. Buna bir örnek vermemiz gerekirse; 1932 yılından itibaren liselerde okutulan “Tarih IV Kitabı’’, en somut kanıttır.
Kemalistler, kelle koltukta bu toprakları yeniden vatan yaptı. Bundan dolayı, “Kemalist” kavramından günümüzde de vatansız ve namussuzlar rahatsızdır. Sanki Kemalist olmak, Türk Milleti’nin özü değilmiş gibi bir algı yaratılmak istendi.
600 yıllık saltanata son veren, kuldan birey ümmetten Türk ulusunu yaratan, meclis üstünlüğünü sağlayan, yüzde 90’ı okuryazar olmayan toplumu aydınlatan, yüzde 70’i hasta toplumu iyileştiren, siyasi ve ekonomik tam bağımsızlığı sağlayan, kadına sosyal ve siyasal hakları verenin Kemalist Devrim olduğu unutturulmak için çabaladılar.
Mevcut iktidarı destekleyen ekranlarda, yobazlığın övüldüğü programlarda “Kemalist” sözü adeta bir küfür gibi kullanıldı. Oysaki Kemalist olmak için; bir siyasi düşünceye ya da bir oluşuma bağlı olmaya gerek yok. Atatürk’ün izinden giden, Cumhuriyet değerleri ile yaşamak isteyen zaten herkes Kemalist’tir.
Bütün bunlar yetmedi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş değerlerine sahip çıkıp korumak yerine, her biri siyasi malzeme olarak kullanıldı. Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Lozan kahramanı Milli Şef İsmet İnönü açıkça hedef alındı. Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk ibaresi birçok yerden kaldırıldı. Ulusal bayramlarımız ve And’ımız yasaklandı. Kuruluş değerlerine sahip çıkan Türk Milleti, ötekileştirildi.
Sevgili okurlarım, sizlerin de bildiği ve tanık olduğu üzere; en başta belirttiğim gibi “sanki işgal yıllarındayız” dedirten daha birçok kaygı verici olayı yaşadık. Yaşamaya da devam ediyoruz. Türk Vatandaşlığının peynir ekmek gibi satılması, beni en çok üzen durum…
Atatürk Cumhuriyeti’ne taban tabana zıt bir anlayışa karşı; bizler yani günümüzün Kemalistleri, ilke ve devrimlerimize daha çok sahip çıktık. Bizi değerlerimiz, kimliğimiz ve inançlarımız üzerinden ayrıştırmak isteyenler gibi işi siyasete dökmedik. Atatürk çatısı altında bir olmak için varımızı yoğumuzu ortaya koyduk. Atatürk’ümüzün dalgalandığı bayraklara sarıldık. Atatürk rozeti gibi birçok nesneyi daha çok kullanır olduk. Atatürk ve kurduğu Cumhuriyet’ini anlatan ve savunan isimlerin yanında yer aldık. 10. Yıl Ve İzmir Marşı’nı dillerden düşürmedik.
Bizi Ortadoğu bataklığına sürüklemek isteyenler, ‘’Ananı da al git. ‘’ dedi. Buna da yanıtımız Zübeyde Ana’mıza her zamankinden daha çok sahip çıkmak oldu. Her Anneler Günü’nde, Atatürk gibi eşsiz bir lideri yetiştiren anne olduğu için kendisine sonsuz minnetimizi sunduk. Sunmaya da devam edeceğiz.
Diyeceğim o ki, hiçbir zaman maruz kaldığımız kötü tutuma aynı şekilde karşılık vermedik. Bizi biz yapan ilke ve devrimlerimiz uğruna mücadeleyi elden bırakmadık. Bırakmayacağzı!
Atatürk ve İnönü adının kaldırıldığı stadyumlarımız gibi, Zübeyde Hanım’ın adından da rahatsız olunduğunu ve siyasi bir malzeme olarak kullanıldığını yaşanan son gelişmelerden anlamaktayız. Cumhuriyetin kalesi olarak gördüğümüz, kurtuluş tarihi ile hepimizin gurur duyduğu, karşı devrimin ise “gâvur” dediği İzmir’den ve İzmirlilerden de… Ayrıştırıcı dillerini uzatmadıkları bir değerimiz kaldı mı?
“Dağlarında çiçekler açar” dediğimiz güzel İzmir’in güzide ilçesi Karşıyaka’nın, Atatürk’ümüz için neden önemli olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yok. Annesi Zübeyde Hanım’ın son günlerini yaşadığı ve O’nu emanet ettiği, Atatürk’ün silah arkadaşı Zühtü Işıl ve arkadaşlarının yabancılara karşı mücadele edebilmek için Kuvayi Milliye ruhu ile spor kulübü kurduğu kutsal topraklardır Karşıyaka.
Atatürk’ün ziyareti ile onurlandırdığı, armasındaki ay-yıldızın bizzat Atatürk tarafından verilen Karşıyaka Spor Kulübü ve Karşıyaka Zübeyde Hanım Stadı da sadece Karşıyakalıların değil, cumhuriyet çağdaşlığı ile yaşamak isteyen herkesin sahip çıkıp geleceğe taşıması gereken değerlerimizdir. Bu nedenle, her iki değerimiz ile yaşanılan gelişmelere kayıtsız kalamayız.
Sevgili okurlarım, geçtiğimiz günlerde Karşıyaka Belediye Başkanı Sayın Cemil Tugay Karşıyaka Zübeyde Hanım Stadı ile ilgili şu açıklamayı yaptı:
“Karşıyaka Stadı konusu siyasete malzeme edilmesin diye çok uğraştım. Bunu her ortamda dile getirdim. Bir sürü yanlış ve yalanın havada uçuştuğu, ama çözümün samimiyetle sağlanmadığı stat sorunumuz siyasi istismara uğramamalıydı. Ama Sayın Kasapoğlu, yine istismar etmeye uğraştı.
Sayın bakanın açıklamaları tümüyle hatalı ve çarpıtılmış açıklamalar. Stadın yapımına senelerdir engel olup üstüne ‘gölge etmesinler, biz belki yaparız’ açıklaması büyük talihsizliktir.
Sayın Kasapoğlu stadı ‘İzmir Büyükşehir Belediyesine devrettik’ demiş, kendisinden rica etsem bu devir protokolünü Büyükşehir’in imzaladığı haliyle bizimle paylaşabilir mi? Olmayan bir şeyi nasıl paylaşacağını gerçekten çok merak ediyorum.’’
Seçim sürecini geride bıraktık. Yeni kabine açıklandı. Karşıyaka Zübeyde Hanım Stadı konusunda söz sahibi olacak bakanlar da değişti. Artık Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Gençlik ve Spor Bakanı da Ömer Aşkın Bak. Bu isimlerin, hiçbir görüş ayrımı yapmadan herkesi ilgilendiren stat konusunda nasıl bir tutum sergileyeceğini zaman gösterecek. Elbette, kendilerini bu görevlere getirenlerin de. Türk Milleti’nin tamamını temsil etmek zor olmasa gerek.
Sevgili okurlarım, bir Kemalist olarak Karşıyaka Zübeyde Hanım Stadı’nın yeniden yapılmasını ve onurlu adı ile sonsuza dek yaşamasını istiyorum. Bu nedenle, sizlere Karşıyaka’yı ve stat ile ilgili son gelişmelere değinirken aslında hepimizin ortak tarihini anlatmaya çalıştım.
Stadın ilk yapılışı ve günümüze kadar yaşanan gelişmeler ayrı bir yazı konusu. Bunları dile getirmek yerine, en önce Karşıyaka Zübeyde Hanım Stadı için neden ısrar etmemiz gerektiğini, bizi yok saymak isteyen anlayışın bu konuda ne yaptığını aktarmak daha doğru olur diye düşündüm. Bir taraftan da “stadın ismi bir başka isim olsaydı, hem Karşıyaka hem de İzmir Büyükşehir Belediyesi başka bir parti tarafından yönetilseydi stadın yapılış süreci daha hızlandır mıydı” diye de düşündüm.
Yazımın son bölümünde ise; geçtiğimiz dönem, mecliste stat konusunu vermiş olduğu soru önergesi ile gündeme getirip sahiplenen, İzmir’e, Karşıyaka’ya ve ‘’Zübeyde Hanım’’ a değer veren kişinin İzmir Milletvekili Mahir Polat olduğunu belirtmek istiyorum. Sayın vekilin önergesine imza verenler arasında Kuvayi Milliye şehri Balıkesir’den Ahmet Akın ve geçilmez Çanakkale’den Muharrem Erkek de var. Tabii diğer milletvekillerinin imzasını da görmekteyiz. Söz konusu Balıkesir ve Kazdağları mücadelesinde beraber mücadele ettiğimiz Çanakkale olunca, ister istemez bu milletvekillerimiz dikkatimi çekti.
Sayın Akın mecliste değil ama bugün de o gün atmış olduğu imzanın arkasında duracağına ve bugün yeniden meclise giren İzmir Milletvekili Mahir Polat’ı stat konusunda destekleyeceğine inanıyorum. Buradan Serkan Sarı ve Ensar Aytekin’e seslenmek istiyorum. Karşıyaka Zübeyde Hanım Stadı’na lütfen sahip çıkınız. Konuyu siyasi ranta dönüştürmek isteyenlere fırsat vermeyin.
Aynı çağrıyı, yeniden milletvekili seçilen, Çanakkale’nin sesi olan Muharrem Erkek, Özgür Ceylan ve İsmet Güneşhan’a da bulunmak istiyorum. Karşıyaka Zübeyde Hanım Stadı sürecindeki sorunların çözümü ve somut adımlar atılarak stadın Karşıyaka Yalı Mahallesi’ndeki yerine yapılması için elini taşın altına koyunuz lütfen. Çanakkale ve Kuvayi Milliye ruhu zaten bunu gerektirir değil mi?
Karşıyakalılar başta olmak üzere bütün Kemalistler , Karşıyaka Zübeyde Hanım Stadı’nı istiyor!