Bir zamanlar Müjdat Gezen, “Şapkamı İsterim” başlıklı bir gazete yazısında herkesi güldüren bu örneği vermişti. O da birçok kişi gibi şapkanın (düzeltme imi) kaldırıldığına inanmıştı. Oysa, baştan söyleyelim, “şapka” hiçbir dönemde kalkmadı, kaldırılmadı.
Buna karşın son zamanlarda düzeltme imi (^) ile ilgili sorular ve yorumlar arttı:
-Şapkalar kalkmadı mı hocam?
-Şapkaların kalkması iyi olmadı.
-Bir ara kaldırmışlardı şapkaları, şimdi bazı sözcüklerde var galiba.
Bu cümleleri kuranların bir bölümü de edebiyat ya da Türkçe öğretmeni.
“Şapka”lar kalktı diyen bir kişiye şu cümleyi yazmasını söylüyor sorunun muhatabı:
-“Ben kârımı ortaklarımla paylaşıyorum.” Tabii soruyu soran “şapka”sız yazınca sorduğuna pişman oluyor.
Kömür deposu sahibi, kömürlerin at arabasıyla dağıtıldığı deposunun camına yazmış:
-“Kömürün tonu şu kadar. Arabacının karı da dahil.”
Televizyonda alt yazı:
-“Falan takım hala galip gelmedi.” Garibim “hâlâ” yazacak ama yazamıyor.
Düzeltme imi (^) yazılışları bir, anlamları ve söylenişleri ayrı olan sözcükleri ayırt etmek için okunuşları uzun olan ünlülerin üzerine konur:
hala – hâlâ (babanın kız kardeşi / henüz, daha)
ala – âlâ (karışık renkli, alaca / iyi, pek iyi)
ama – âmâ (fakat, lakin / kör)
adem – âdem (yokluk, hiçlik / insan)
adet – âdet (tane / gelenek, alışkanlık)
alem – âlem (bayrak / dünya, evren)
aşık – âşık (eklem kemiği / tutkun, vurgun)
yar – yâr (uçurum / sevgili)
varis – vâris (toplardamar genişlemesi / mirasçı)
vakıf – vâkıf (vakfedilen kurum / bilen)
hal – hâl ( (sebze, meyve satılan yer / durum, vaziyet)
hakim – hâkim (hikmet sahibi / yargıç)
şura – şûra (şu yer / danışma kurulu)
“k” ve “g”den sonra gelen, ince okunan “a” ve “u”larda düzeltme imi kullanılır:
kâbus, kâfi, kâfir, kâgir, kâfur, kâğıt, kâh, kâhin, kâkül, karargâh, sahtekâr, gâvur, dergâh, hikâye, ordugâh, rüzgâr, tezgâhtar, yadigâr; mezkûr, sükûn, sükût, yekûn…
“l”den sonra gelen ünlülerde ise düzeltme imi (“) kullanılmıyor: labada, laboratuvar, lacivert, laçka, lades, ladin, laf, lahana, lahavle, lakap, lahit, laik, lakayt, lakırdı, lale, lamba, lanet, lansman, lastik, lavanta, layık, bela, hela, klasik, plaj, plak, plan, planör, plase…
Kimi kişi ve yerleşim birimi adlarında da kullanılır düzeltme imi: Kâmile, Lâle, Leylâ; Bâlâ, Hakkâri, İslâhiye…
Karışma olasılığı olmasına karşın “öldüren” ve “öldürme eylemi” anlamlarında kullanılan “katil” her iki kullanımda da düzeltme imi olmadan yazılıyor.
Bizim bilgisayar klavyelerinde sol üstte bir harf var; é. Bunu bütün Fransızlar gerekli yerlerde kullanırlar ve kullanmaya büyük özen gösterirler; André Gide, le café, l’été, santé, le cinéma,,, Adamlar, kendi dillerine özgü bir ayrıntıyı bizim klavyelere de koydurmuşlar. Oysa biz hâlâ, “Şapka kalktı mı, kalkmadı mı, ama kalkmamış mıydı, kalkmasaydı keşke…” tartışmalarıyla havanda su dövüyoruz. Yarım saatini bu önemli konuya ayırabilen her düzeyde yurttaş bir daha unutmamak üzere bu bilgiye ulaşabilir.
Yurtseverlik her şeyden önce dilimize saygı göstermek, onu sevmek, öğrenmek, doğru kullanmakla olanaklıdır.