25.Kasım
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü
Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet, en yaygın ve en vahim sorunlardan biridir.
Ne yazık ki, ülkemizde ve dünyada her dört kadından biri fiziksel, psikolojik veya cinsel şiddete maruz kalmaktadır.
Bunun yanı sıra ekonomik şiddet, siber şiddet ve ısrarlı takip gibi diğer şiddet türlerini de eklersek, tablo daha da vahim hale gelmektedir.
Uygulanan şiddet, kadınların en güvenli olması gereken yerlerde, evlerinde, babaları, erkek kardeşleri ve özellikle hayatlarını paylaştıkları eşlerinden çeşitli şekillerde ve derecelerde gerçekleşmektedir.
Günümüzde, ailenin uygun gördüğü kişiyle değil, kendi istediği kişiyle evlenen ya da sevdiği kişiyle birlikte olma hakkını kullanan, sevgisizlik nedeniyle eşini terk etmek cesaretini gösterenler cinayete kurban gitmektedir.
Bu da “namus cinayeti” olarak adlandırılmaktadır. İşin en ilginç yanı, bunu yapanların, kadınları namus adına öldürerek namuslarını temize çıkardıklarını sanmalarıdır.
Eğer ailenin bütün çocuklarını okutacak gücü yoksa, okula giden çocuklar genellikle erkek çocuklar olmaktadır. Geleceğin aydınlık Türkiye’si, çocuklarımızı kız-erkek ayrımı yapmadan eğitmek ve öncelikle onları eğiten anneleri bilinçlendirmekle mümkündür.
Eğer bir çocuğu mahkemede suçlu olarak görüyor ve onu savunmak zorunda kalıyorsak, savaşı baştan kaybetmişiz demektir. Asıl savaş, önce ailede sonra okulda verilmelidir. Okullarda erken yaşlardan itibaren cinsiyet eşitliği ve şiddet karşıtı eğitimler verilmelidir.
Bu, hem kız çocuklarının hem de erkek çocuklarının şiddet konusunda bilinçlenmelerini sağlayacaktır.
Yarının anneleri olacak kız çocuklarını ve onları yetiştiren annelerin yaşamına çağdaş bir pencere açmak zorundayız.
Eğitimli kadın, sağlık, aile planlaması, çocuklarının hastalıklarına ve sorunlarına karşı doğru kararlar alabilir, kendini özgürce ifade edebilir, toplumsal olaylara karşı duyarlı olur ve düşünce dünyasını geliştirir.
Eğitimli kadın, çocuklarını özgüven sahibi, haklarının farkında, kendisine saygı duyan, empati kurabilen, sorumluluk sahibi ve ruh sağlığı yerinde bireyler olarak yetiştirir.
Kadının, kendi bireysel yaşamını yaşaması, hayatın içinde dik durabilmesi ve kaderine razı olmaması ancak iyi bir eğitim ve eğitim sonucu elde edilen ekonomik özgürlükle mümkün olacaktır.
Kadına şiddetle mücadelede yasal altyapı güçlendirilmelidir.
Sayın Cumhurbaşkanımız “Kadını şiddetten ancak yasalar korur” dedi. Doğrudur, yasalar korur. Ancak şiddet mağdurlarının haklarını koruyan yasaların etkin bir şekilde, hiçbir nedenle indirime girmeden uygulanması gerekmektedir.
Ayrıca, kadınları şiddet uygulayanlardan korumaya yönelik önleyici yasalar oluşturulmalı ve ödünsüz uygulanmalıdır.
Kadına yönelik şiddetle ilgili davaların hızlı bir şekilde çözülmesi, şiddet uygulayanlara karşı iyi halden indirim değil, en ağır caydırıcı cezaların uygulanması gerekmektedir.
Şiddet mağduru kadınların güvenli bir şekilde barınabilecekleri sığınma evleri, geçici barınma yerleri ve maddi destek sağlanmalıdır. Ekonomik bağımsızlıklarını kazanmak için iş bulma ve mesleki eğitim desteği sağlanmalıdır.
Cinsiyet eşitliği politikaları sadece kadına yönelik şiddet açısından değil, toplumsal kalkınma açısından da önemlidir. Eşit işe eşit ücret, kadınların karar alma mekanizmalarında yer alması gibi politikalar da uygulanmalıdır.
Kadına yönelik şiddetin engellenmesi sürecinde erkeklerin de cinsiyet eşitliği konusunda bilgilendirilmesi gerekir. Şiddet sadece kadınların değil, tüm toplumun sorunu olarak görülmelidir.
Kadına şiddetle mücadele için sağlık çalışanlarının da eğitilmesi gerekmektedir. Şiddet mağdurları sağlık hizmetlerine başvurduklarında gizlilik ve güvenliklerini tehdit etmeyen, aynı zamanda onları doğru yönlendiren bir sistem olmalıdır.
Şiddet mağdurlarına anında ulaşabilen, 7/24 hizmet veren acil müdahale ekipleri ve danışmanlık hizmetleri kurulmalı, varsa daha işlevsel hale getirilmelidir.
Medya, kadına şiddeti normalleştiren içeriklerden korunmalı, şiddet mağdurlarının sesini duyuracak platformlar kurulmalı, toplumsal liderlerin ve ünlülerin destek verdiği kampanyalarla farkındalık yaratılmalıdır.
Geliştirilen stratejiler ve planların etkinliği düzenli aralıklarla gözden geçirilmeli ve gerektiğinde iyileştirmeler yapılmalıdır.
Kadına yönelik şiddetle ilgili mücadele, tüm toplumu kapsayan ve uzun vadeli çaba gerektiren bir mücadeledir.
Bu mücadelenin başarılı olabilmesi için devletin, sivil toplum örgütlerinin, bireylerin ve toplumun ortak bir şekilde hareket etmesi çok önemlidir.
Kadınların, kendilerini güvende hissettikleri, şiddet korkusu olmadan kendilerini özgürce ifade edebildikleri bir dünya için herkesi ama herkesi görevini yapmaya davet ediyorum.
Gelin, hep birlikte fark yaratalım.
Serpil GÜLEÇYÜZ