Üstteki fotoğrafa bakın.
Bir kez değil, birkaç kez bakın.
Pandemi gerekçeli seyreltilmiş Zafer Bayramı kutlama programı…
Basın kuruluşlarına geldi.
Yoruma gerek yok aslında.
Program:
30 Ağustos Pazar.
Saat:10.00
Çelenk Sunma Töreni.
Yer: Atatürk Anıtı.
Anlamakta güçlük çekiyoruz.
Anlamak istiyoruz.
Beynimiz yanıyor.
Pandemi gerekçeli bayram bu kadar mı sönükleştirilebilir?
Bu mudur yani Zafer?
Oysa zaten resmi kutlamalara ihtiyacımız yok ki bizim.
Pencerelere asılan her bayrak bizim için en büyük bayram kutlamasıdır.
Vatandaşın evine iner Zafer.
Bayramı hissettirir.
Çelenk sunma törenleri ile kısıtlayabilirsiniz resmi programı, pandemi gerekçeli ama…
Tüm caddeler hınca hınç insan kaynarken….
Sahiller, kafeler insan kaynarken…
Metrobüsler, otobüsler insan kaynarken…
Düğün-dernek, davul-zurna, halay gırla giderken…
Milli bayramda kısıtlama?..
Anlamak istiyoruz.
Ne mümkün.
Oysa…
30 Ağustos Zafer’dir.
Atatürk’tür.
O zaman insan düşünüyor elbet…
Corona sadece Atatürk söz konusu olunca mı “pandemi süreci gözönüne alınarak” gerekçesiyle çelenk sunumuna indirgeniyor?
Oysa…
Madem maske, mesafe, tedbir deniyor…
Maske ve mesafeye dikkat edersin.
Coşkuyla kutlarsın bayramı.
Pandemi varsa bir öyle bir böyle olmamalı.
Yukarıdaki fotoğraf tarihi bir ayıptır.
Resepsiyon mu yapamıyorsun; fener alayını geçir, gece aydınlansın şehirler…
Havai fişeklerle aydınlat karanlığı…
Gündüz marşlar çalsın hoparlörlerden…
Velhasıl…
30 Ağustos Atatürk’tür.
Mehmetçiktir.
Emperyalizmin dibe vuruşudur.
Düşmanın yurttan atılmasıdır.
Adı üstünde Zafer’dir.
Pandemi gerekçesi varsa bizim de bayraklarımız var.
Zafer, pandemi dinlemez.
Yine gece balkonlardan söyleriz marşlarımızı.
Yine bayraklarımızı dalgalandırırız kalbimizde.
Kutlu olsun Zaferimiz.
Kutlu olsun bayramımız.
Kutlu olsun meçhul isimlerle tarihe geçen askerlerimizin yazdığı destan.
Asın bayrakları camlara, balkonlara; kalplerde kutlayalım bayramımızı.