5 Aralık Dünya Kadın Hakları vesilesiyle günlerdir gündemimizden düşmeyen kadın cinayetleri, tecavüz, taciz, istismar haberleri üzerinde durmak istedim. Sadece kadın olmanın bile başlı başına zor olduğu bir dönemde var olmaya, ayakları üzerinde durmaya ve işten eve güvenle gidebilmeye çalışıyor kadınlar. Her sabah bir yenisine uyandığımız korkunç haberleri gördükçe toplumsal ve bireysel bir yozlaşma içinde olduğumuzu düşünmeden edemiyorum.
Kariyer basamaklarını hızla tırmanırken pek çok meslektaşından daha başarılı, daha çalışkan olmasına rağmen sırf kadın olduğu için camdan bir tavanla karşılanan kadınlar… Dişi duruşu ve enerjisiyle iş hayatında ve günlük hayatında cinsel obje haline gelmekten çekinip maskülen bir tavır takınan kadınlar… Yalnızca iyi bir eğitim alıp, iyi bir hayat inşa etme çabasındayken birilerinin hedefi haline gelen kadınlar… Kendini evine, eşine, çocuklarına adadığı halde fiziksel, cinsel, duygusal ve ekonomik şiddete maruz kalan kadınlar… “Benden bu kadar!” dediği anda can güvenliğinin sıfıra indiğini bilen kadınlar… Toplu taşıma araçlarında 13-14 yaşlarından itibaren en az bir kere tacize uğramış olan kadınlar… Hava karardıktan sonra arkasında yürüyen herkesten endişe duyan, ansızın bir dükkana dalıveren kadınlar…
Maalesef bunları yaşıyoruz. Maalesef bunların hiçbirini yaşamadım diyecek bir kadın yaşamıyor aramızda. Ekran karşısında milyonların izlediği kişiler bile kamera karşısında bir kadına, eril bir dil ile “Arka odaya geçelim.” diyebiliyorken, ekranlardan çocuklarımıza “Erkek adam sahiplenir, korur, gerekiyorsa döver, sever, vurur, kırar, öldürür…” temalı dizileri izletirken ve daha da önemlisi saçma sapan ilişki koçluğu yaptığını iddia eden kişiler “Kadın hayır diyorsa, şöyle yapın, böyle yapın…” vurgulu beğeni rekorları kıran paylaşımları sürekli sürekli servis ederken hayatta kalmamız zaten bir mucizeden ibaret…
Sevgili anneler, evlatlarınıza verdiğiniz kıymeti biliyor ve anlıyorum. Ancak oğullarınızın rahat ve özgür yaşamasını istediğiniz kadar, kızlarınızın da sağlıklı ve özgür yaşayabilmesini istiyorsanız eğer; oğullarınıza “Hayır” kelimesinin yalnızca “HAYIR” olduğunu öğretin.
Sevgili hemcinslerim, sevmek ve sevilmek dünyanın en güzel şeylerinden… Sırf sevdiğiniz için size karışan, sizi kısıtlayan, size kavga esnasında sesini yükselten, küfreden, kolunuzdan tutup sarsan adamlardan koşarak uzaklaşın. Sırf sevildiğinizi düşündüğünüz için benliğinizi yok sayan, fiziksel olmasa bile sözlü ve duygusal şiddete maruz kaldığınızı düşündüğünüz yerlerde durmayın. Çünkü ben ufacık bir tartışmada sesini yükselten, kolunuzdan tutup sarsan adamların büyük bir kriz anında yapabileceklerinden korkarım. Dik durun. Boyun eğmeyin. Onları buna alıştıracağız.
Uzm. Klinik Psikolog Sedef Olcay Atıcı