Uzun bir başlık bu…
Doluyuz çünkü.
“Söylesek tesiri yok, sussak gönül razı değil” misali!..
Acı’nın üzerine ne söylenir ki?..
Herhangi bir cümle, ateşin düştüğü yeri söndürmeye yeter mi!..
Bu zamana dek sesi çıkmayan AB, Türkiye’nin mültecilerin Avrupa’ya geçişi ile ilgili aldığı karardan sonra “itidal” çağrısı yapmış.
Korkunun ecele faydası yok elbet!.. Birkaç hafta içinde milyonlarca Ortadoğulu mülteci Avrupa kıtasına yayıldığında yaşanacak kaosun farkında…
Yoksa AB’nin umrunda mı Türkiye?..
Oysa biz ekonomik olarak hiç de o tarafa kaynak ayıracak lüksümüz olmamasına rağmen sırf insani sebeplerle o mültecilere yıllarca baktık.
Yüreğimize ateş düşen o karanlık gecede yapılan “mültecilere engel olmayacağız” açıklamasının ardından güle oynaya Avrupa yolunu tutan mültecilere ne demeli?..
Asıl bu zamana kadar Türkiye’nin sınırları açmaması, mültecilerin geçişini engellemesi akla aykırı değil miydi?
Aç sınırlarını, AB düşünsün.
“İtidal” çağrısı öyle mi?..
Sahi kimi itidale davet ediyor AB?
Her Allah’ın günü sınırın iki yakasında onlarca şehit veren Türkiye’yi mi?
Bundan öncelerde olduğu gibi, birkaç milyar dolarla bu işi halledeceğini mi sanıyor?
Dadı yerine mi koyuyor bizi?
Geri adım atacağımızı mı düşünüyor?
Öyle yağma olmamalı!..
Çünkü bu Avrupa; yıllar yılı kıta genelinde hiçbir olumsuz etki görmemesine rağmen, Ortadoğu’yu sömürüp sağmal inek gibi sağan…
Libya’dan Irak’a, Suriye’den Mısır’a, Afganistan’dan Filistin’e ortalığı kaosa sürüklemenin bir bedeli olmalı elbet!..
Bize gelince…
Suriye sınırına yapacaksın Çin Seddi gibi duvar; İdlib, Nusra orada kalsın; Kilis, Hatay burada…
Irak sınırından devam edeceksin yine… Hatta doğuda İran sınırı boyunca Kars’a kadar devam edeceksin duvarı örmeye…
PKK’sından tut IŞİD’ine kadar ne varsa orada kalsın…
Dış arenada hiçbir ülkenin “Kankimiz” olamayacağını anlamamız gerek.
Bugüne kadar anlamadık…
Bakmaktan , öğrenmekten, takip etmekten korkar sayıda şehidimiz var.
Ne Rusya’dan, ne ABD’den “kanki” olur.
Rusya dostmuş, ABD müttefikmiş…
Dış politikanın birinci kuralıdır; “her ülke kendi çıkarına bakar, gerisi hikâye ve maskedir, nokta”.
Dış politikaya ne kadar hakimiz?..
Nitelikli kaç diplomatımız kaldı Dışişleri’nde?..
Yargı bilgisizlikten, dış işleri niteliksizlikten, eğitim ve sağlık tarikat cemaat kıskacından, üniversiteler üç maymun halinden kurtulamadığı sürece uluslararası arenada hangi kulvarda başarı sağlayabiliriz?..
Türkiye’nin dostu yok.
Karanlık gecenin sabahında bunu anlayabildik mi?
Rejim unsurlarına verdirilen kayıplar mıdır önemli olan, 1 Mehmetçiğimizin bile şehit olması mıdır?
Karanlık gecede internetin, sosyal medyanın bıçak gibi kesildiği ve ağırlaştırıldığı gerçeği karşısında tablo ne kadar kötü olursa olsun o ilk saatler doğru ve gerçek bilgiye ihtiyacı yok muydu ülkemizin?..
El Cezire’den ve diğerlerinden takip ettik ilk haberleri…
Kendi ülkemizde, kendimizle ilgili haberleri yabancı medya kuruluşlarından öğrenmek kadar tuhaf ve akıl dışı bir durum olabilir mi?..
Altını çizelim; bundan daha ağır bir tablo var mıdır bilmiyoruz ama Türk ulusunun doğruyu ve gerçeği yetkililerden anında öğrenme hakkı vardır.
Bu ötelendikçe yarattığı tek şey güven kaybı ve psikolojik çöküntüdür.
Ki, şehit haberleri geldiğinde nedir toplumsal ilk refleks?
Hepimizde tarifsiz acı…
Ama devamı?..
Ulusal kanallara bakıyorsunuz, haber kanalları dışında hepsinde yayın akışı aynen devam…
Peki, bunca şehidimiz varken…
Nerede ulusal yas?
Neyimize gerekse Arabistan’ın kralı için yas ilan ediyoruz!
Onlarca Mehmetçik, kim vurursa vursun bal gibi ihanetin, bilinçli saldırının ortasında hayattan koparılıyor.
Nerede ani refleks?
Vatandaş hemen bayrağına sarılıyor da neden ilan edilmez aynı anda ulusal yas?