Adı üzerinde bağımsızlık marşı yani bağımsızlığın simgesi.
Bağımsızlık marşı için önce bağımsız yaşamayı isteyeceksin kardeşim,
Uğrunda mücadele edeceksin, kan dökeceksin, can vereceksin…
Sonra kazanacak ve bağımsız yaşamayı hak edeceksin.
İşte o zaman bir bağımsızlık marşın olur, kıymetini bilir, sonsuza kadar bağımsız ve özgür yaşamanın gereğini yaparsın…
Türk Ulusu Atatürk’ün önderliğinde, tarihinden aldığı güçle 20’nci yüzyılın başında ülkesini işgal eden emperyalistlere ve onların yerli işbirlikçilerine karşı BAĞIMSIZLIĞI için ölüm kalım mücadelesi verdi.
Öyle ki, işgal orduları Ankara’ya gelip dayanmıştı.
Hainimiz de boldu. Boş durmuyordu…
Bugün iade-i itibar verilmeye çalışılan “GAYRİ MİLLİ” hainlerimizin hazırladıkları, Milli Mücadele karşıtı bildiriler Yunan ve İngiliz uçaklarıyla Anadolu’da köylere atılıyor isyanlar kışkırtılıyordu.
Kahraman ordumuz bir yandan işgal güçleriyle diğer yandan iç isyanlarla mücadele etmek zorunda kalıyordu.
Ulusça zor günler yaşadığımız bir dönemde İnönü Zaferi can suyu olmuş kurtuluşa olan güven artmıştı.
İsmet Paşa, İnönü Zaferi’nin ardından Kâzım Nami’ye “Orduca karar verdik, bir İstiklâl Marşı istiyoruz. Bunun güftesini, bestesini ayrı ayrı müsabakaya korsunuz. Her birini kazanana beşer yüz lira vereceğiz” der.
“Yarışmanın tek koşulu, yazılacak güftenin Millî Mücadele ruhunu ifade etmesidir.”
Yarışmaya gelen 724 eserden hiç biri Millî Mücadele’nin ruhunu yansıtmaz. Mehmet Akif Bey ödül konduğu için yarışmaya katılmaz.
Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey, Balıkesir Milletvekili Hasan Basri Bey’den Mehmet Akif Bey’den yarışmaya katılması için yardımcı olmasını ister.
Girişimlerin sonunda ödüle bir çara bulunur ve Mehmet Akif “Kahraman ordumuza” ithaf ettiği marşı yazar.
İstiklâl Marşı 17 Şubat 1921 günü Sebilürreşad’da yayımlandıktan sonra 1 Mart 1921’de oturum başkanlığını Mustafa Kemal’in yürüttüğü meclis toplantısında gündeme gelir ve Hamdullah Suphi Bey tarafından okunur.
TBMM yüzyıl önce bugün 12 Mart 1921’de İstiklal Marşı’nı, Milli Marş olarak kabul etmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, İstiklâl Marşı’nı en ön sıra da dinlemiş, ayakta alkışladıktan sonra;
“Bu marş, bizim inkılabımızın ruhunu anlatır. İstiklal Marşı’nda davamızı anlatması bakımından büyük manası olan mısralar vardır. En beğendiğim yeri şu mısralardır:
‘Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal.’
Benim bu milletten asla unutmamasını istediğim mısralar işte bunlardır… Bu demektir ki efendiler Türk’ün hürriyetine dokunulamaz!”
Türk’ün hürriyetine dokundurtmayacağımız gibi bu mısraları ve içeriğini asla unutmayacağız, unutturmayacağız. Unutturmaya çalışanlara da tarihi hatırlatacağız.
Milli Şairimiz hayata veda etmeden önce : “İstiklal Marşı… O şiir bir daha yazılamaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O milletin malıdır… Allah bir daha bu millete bir İstiklâl Marşı yazdırmasın!” der.
Evet, Allah bir daha bu millete bir İstiklâl Marşı yazdırmasın.
Yüzyıl önce Anadolu’dan kovduklarımız güney komşularımıza yerleştiler. Oraları tarumar ettiler. Çizdikleri haritayı, Papa ile süsleyip pul olarak dağıttılar. Anadolu’yu Küçültme Projesi ve Parçayı Kapıp Kaçma projesi kol kola yürütülüyor. Tekrar yüzyıl öncesine dönüşün zemini yaratılmasın.
Bunu yaratmaya çalışanlara aman dikkat…
Bağımsızlığımızın simgesi Milli Marşı’mızın yüzüncü yılını kutluyor, bizlere vatan, bayrak, bağımsız ve özgür yaşamayı bırakanları, Büyük Atatürk başta olmak üzere Milli Şairimizi saygıyla anıyorum.