İstasyon mahallesi, Dursunbey ilçemize 7 km uzakta bir mahalle…
İzmir-Ankara demiryolunun geçtiği, demiryoluyla seyahat edenlerin “Dursunbey” sandıkları yer.
Bu mahallemiz, ilçenin geçmiş yıllarda sanayi merkezi…
Devlete ait ORÜS kereste fabrikası , orman depoları , fidan yetiştirme şefliği ve özel sektöre ait 10 civarında kereste fabrikası ile cıvıl cıvıl…
Belediye olmak için nüfus sayımı yaptığımızda 1900 civarında insanın yaşadığını öğrendiğimiz, alt tarafında 2 tane derenin birleştiği , yeşillikler içinde bir tabiat harikası…
Dursunbey’de düğünde kadınların kapalı yerde bile zor oynama imkanı bulduğu 1970’li yıllarda, orkestra ( bateri , gitar) ile meydanda dans edilen, düğün yapılan yer.
Benim olduğu gibi, bir çok arkadaşımın doğup büyüdüğü, 15 yaşında trenlerde ayran sattığım , arkadaşlarımın gençlik yıllarında vagonlara odun sardığı , sadece 20 santim kalınlığında bir kalasın üzerinden el arabasıyla açık vagonlara tonlarca kömür yüklediği İstasyon…
Geceleri Arnavut, Rus ve Türk sosyalizm modellerini tartıştığımız , ortak olarak alınan yağlı boyayla dağlara taşlara / Halkçı Ecevit , Karaoğlan / yazdığımız günler …
Dünyaya gelen çocuklarımız , Deniz, Selen, Eylem, Hüseyin , Ulaş , Mahir…
Bizim için olduğu kadar çocuklarımız içinde mutlu, güzel yıllar…
Benim de içinde olduğum esnafımız ve çarşımız… (İçkici Osman, Peygamber Osman, Kepsutlu Kara Mehmet, Fırıncı Hasan, Hoşaf Ali, Bakkal Saçaklı Hoca, Bakkal Kurtlarlı Şakir, Berber Memedali, Berber Ramazan, Lokantacı İsmail abi, Lokalci Mehmet, Köfteci Gözlüklü Mehmet ilk etapda aklıma gelen isimler…)
6-7 bakkalı, 7-8 kahvesi, 2 fırını, 3 lokantası , berberi, terzisi , PTT’si ve meyhanesi olan bir mahalle …
Türk, Kürt , Muhacir (Macır), Roman, Alevi , Sünni insanların bir arada kardeşten öte beraber yaşadığı bir yer…
Dış dünyayla haberleşme bir tek hat ile ..
PTT’den telefonla arayacağın yerin numarasını önceden postacı Basri abiye verip beklersin ve sıran gelince herkesin içinde karşıdakiyle konuşursun..
Dış dünyayla bir haberleşmemiz daha var , tren yolcularının camdan attığı okunmuş gazeteler…
O gazeteleri okumak dünyalara bedel…
1980 yıllardan sonra siyah beyaz televizyon ( Tabii ki önceleri sadece kahvelerde )
VHS -BETA kasetlerden film izlemek…
Beraberce ( Muharrem orucu sonu ) kazanın başında yediğimiz aşureler, Mart’ta çıkıp Kasım’da gelen Roman arkadaşlarımızı özlediğimiz , Hıdırelleze , panayıra araba kasalarında gittiğimiz güzel günler( Rahmetli Ali Lort, kulakları çınlasın Mustafa Lort abilerimin arabaları )
Tam bir Türkiye mozaiği…
THE END -THE END-THE END…
.. ve yıllar sonra…
Mesut Yılmazlı ANAP hükümeti döneminde yaklaşık 180 kişinin çalıştığı ORÜS özelleştirildi, bir müddet sonra kapandı , şu anda harabe….
Hepimiz çil yavrusu gibi dağıldık , mahallemizde şu anda 40-50 kişi falan yaşıyor.
Bir bakkal ve 4-5 kişiyi geçmeyen müşterisiyle bir kahve kaldı…
Bomboş terk edilmiş evler… İçler acısı…
Facebook’ta İstasyon Mahallesi Grubu’nun kurucusuyum; 512 üyem var.
Bu sayfa sayesinde bir çok insan doğduğu yerdeki çocukluk ve gençlik arkadaşlarını buldu.
Bir doğumu , ölümü, düğünü , neşeyi ve hüznü buradan duyuruyorum.
Çok teşekkür alıyorum.
FACEBOOK’u kuranların cennete gitmesi gerektiğini düşünüyorum….