Balıkesir 24 saat için yazılmasa da , bilgisine ve anlatımına , kişiliğine değer verdiğim , Savaştepe Öğretmen Lisesi ve Erzurum Atatürk Üniversitesi Tarih bölümü son sınıfından ayrılan Oğuz Geren kardeşimizin kaleme aldığı bu yazıyı onun izniyle burada yayınlamak istedim.
Çok anlaşılır bir dil ile olanı biteni, tarihin bir dönemini ve İstanbul’u okumanın önemini yalın bir anlatımla bize sunmuş.
Oğuz Geren bugün konuk yazar olarak aramızda yer aldı. Teşekkürlerimle.
***
İstanbul ne zaman bizim oldu?
Size çok basit gelen bir soru değil mi?
Herkes 1453 olarak bilir..
Hatta TEOG seviyesinde ki sınavlarda ve para ödüllü bilgi yarışmalarında gabileri eleme sorusunun doğru cevabıdır.
Burada itiraz ettiğim unsur sorunun “biz” kısmıdır..
Biz kavramının ne olduğunu tayin etmek lazım..
Bana göre “biz” demek Türk demektir.
Türk demek ise kan bağından çok sosyal hayatını Türkçe konuşup Türk örf ve adetlerine göre sosyo-ekonomik hayatına yön veren kişilerin oluşturduğu ulustur.
Bu ön bilgilerden sonra 1453’te sizce Türkler İstanbul’a hakim mi oldu?
Bence hayır..
Garip geldi değil mi size bu cevabım?..
Açıklaması basit..
Ama önce Bizans nedir bilmek lazım..
Bilmeden koca Roma İmparatorluğunun devamı olan muazzam bir devlet teşkilatına sahip bir imparatorluğu bir çırpıda bitirmek kolay değil..
Bizans İmparatorluğu bir aile yani hanedan tarafından yönetilmemiştir.
Çeşitli hanedanlar sırasıyla yönetmiştir.
Şimdi uzun uzun bu hanedanları kronolojik olarak sıralamayacağım. Gerek yok.
Bizim konumuzla önemli olan iki hanedan vardır..
Biri Palaigolos hanedanı, diğeri ise Kantakuzen hanedanıdır.
Neden?
Osmanlı henüz kurulmuştu. Osman Bey vefat etmiş yerine oğlu Orhan Bey geçmiştir.
Palaigolos hanedanından olan Bizans imparatorunun en yakın siyasi ve askeri danışmanı, adeta gizli imparator olan Yannis Kantakuzen’de bir sürü iç karışıklıktan sonra imparator olmuş ve hanedanlık değişmiştir. Artık Bizans Palaigolosların değil, Kantakuzenlerindir.
Ancak İmparator Kantakuzen rahat değildir. Bizans topraklarında kalan Bulgarlar, Makedonlar ve Sırplar egemenliğini tanımıyor ve tekrar Palaigolosların iktidara gelmesini istiyordu..
İmparator Kantakuzen akıllıdır. İçerde ittifak bulamayınca ihtiyacı olduğu ittifakı dışardan bulmuş ve kızı Thedero Onoforia’yı genç Osmanlı hükümdarı Orhan Bey’e vererek bulmuştur.
İşte bu evlilik nedense bizde iyi irdelenmez.
Oysa bu evlilik sonrası dünyaya gelen şehzadelerden 1. Murat osmanlı tahtına oturmuş olduğundan, 1. Murat dahil her Osmanlı padişahı kendini Bizans hükümdarlığının ortağı olarak görmüştür.
Kantakuzen hanedanlığı kısa sürmüştür. Yannis’ten sonra oğlu Mattioas hüküm sürse de ölümünden sonra tekrar Palaigoloslar Bizans’a hakim olmuştur.
Kantakuzenler zamanında Osmanlı-Bizans ilişkileri iyidir ve düşman olarak tanımlanmazlar. Hatta bırakınız düşmanlığı osmanlının en iyi müttefiğidir. Bizans hakkından gelemediği Sırp ve Bulgar despotluklarının üzerine “hadi yeğenler (osmanlılar) gidin şunların üzerine ” demiş ve osmanlı da Sırp ve Bulgar despotlarının başını ezmiştir. Bizans bunun karşılığında bu topraklardan feragat etmiş ama ticari avantajlar elde etmiştir.
Palaigosların, Kantakuzenleri devirerek oluşan taht değişikliği ile Osmanlılar tekrar Bizansa ilgi duymuştur. Bu olaylar olurken tahta 1. Beyazıt (yıldırım) geçmiş ve Palaigos hanedanın üzerine gitme kararı almış ve istanbul’un ilk kuşatmasını yapmıştır. Ancak Timur tehditi ve yenilgisi ile başaramamıştır.
Fetret devri ve tekrar toparlanma ile yine Osmanlı padişahları Bizans’a ilgi duymuşlardır.
Sonunda 1453’te başarılı Padişah 2. Mehmet (Fatih) istanbulu Bizanstan almış ve palaigos hanedanını bitirmiştir.
Kendisi de yarı kan Kantakuzen olduğundan İstanbula egemen olmuş ve imparator ilan etmiştir.
Bizans bence o zaman ölmedi..
Osmanlı Hanedanlığı içinde musikisi, mutfağı, mimarisi ve en önemlisi dinsel ekümenlik kurumu ile asırlarca yaşadı..
İstanbul bu anlamda asla Türk kenti olmadı..
İstanbul asıl 1923’te Mustafa Kemal ATATÜRK orduları tarafından alınınca Türk kenti olmuştur.
Türk Halk Musikisi o zaman İstanbulda dinlenmeye başlandı..
Anadolu’dan ve Balkanlardan gelen Türklerin getirdiği mutfak kültürü o zaman istanbul’da bilinmeye başlandı..
Ve en önemlisi; Bizansın kalbi olan Fener Rum Patrikhanesinin hukuki durumunun değiştirilmesi..
Türk Cumhuriyetinin devrim kanunlarına göre artık Patrik Papaz herhangi bir mahalle camisinin imamı ile aynı statüde idi..
Bizans tam anlamı ile işte o zaman bizim oldu..
Sam amcadan icazet alan tüm iktidarlar ATATÜRK devrimlerinden taviz verme diyetinde olduklarından, her iktidara geldiklerinde Rum Patrikhanesinin hukuki durumunu tartışmaya açarlar..
Neyse ki toplumumuz daha o kıvama gelmedi..
Ama 1950’den sonra beyni yıkanmaya başlayan bu toplum böyle giderse o kıvama da gelecek..
Hatta kıvama gelenlerde var..
Örnek mi?..
Güya entelektüel diye kategorilendirilen bir zümre insanımız var bile. Medyamıza bakın mutlaka görürsünüz kendilerini.
6 Ekim 1923 tarihini asla unutmayın..
1453’ten daha anlamlı bir tarihtir..
Oğuz GEREN
20 Aralık 2015