Günlerdir kafamızdan çıkmıyor.
Muhabir, Sinan Ateş cinayeti ile ilgili soru soruyor Sayın Bahçeli’ye.
Bahçeli’den gelen yanıt:
“İşine bak hadi.”
Takıldık cümleye.
Günlerdir düşünüyoruz.
Muhabirin işi ne?
Soru sormak zaten cesaret işi.
Muhabirin asli görevi zaten cesaretli sorular sormak.
Rahatsız edici sorular sormak.
Kuşku duymak.
Kamuoyu adına denetim görevi yapmak.
Gerçek gazeteci için asli ve olmazsa olmaz koşullar.
Muhabir soru soruyor.
Rahatsız olabilirsiniz.
Cevap vermek istemeyebilirsiniz.
“Sonra konuşacağım” da diyebilirsiniz.
Ama gelen yanıt: “İşine bak hadi…”
İşi ne muhabirin?..
Soru sormayacaksa muhabir olur mu o?..
PR görevlisi mi olacak?
Halkla ilişkiler sorumlusu mu?..
***
Gerçekten herkes işine baksa….
Mesela rahatsız olmayan var mıdır acaba?
Türkiye’nin 5 bin canlı hayvan Macaristan’dan almasına.
Ki 15 bin hayvan da Brezilya’dan alıyormuşuz.
Fransa’dan da aldık, Almanya’dan da.
Uruguay’ı unutmak ise ne mümkün.
Uçakla gitsen neredeyse 20 saat, gemiyle kaç gün?
İşte hayvancılık nasıl bu noktaya geldi, tarımda nasıl yaya kaldık, düdük kadar Hollanda’ya imrenir olduk…
Konunun uzmanlarına iş bırakılmadığı için olabilir mi?..
***
Misal…
Ormanların içine nasıl betonları doldurduk, Avrupa’da kentler yeşilin içine gizlenirken bizim her yanımız betona nasıl gark oldu, Çevre ve Şehircilik gibi iki kavram, nasıl aynı bakanlığın bünyesinde birleşebildi de olan hep çevreye oldu da dağ taşı beton yaptık ve yapmaya devam ediyoruz daha da fütursuzca!
Herkes işini yapsa olur muydu böyle bir tablo?
İstanbul’a gökyüzünden baktığınızda ne hissediyorsunuz, diğer cennet noktaları örneklemeyelim tekrar tekrar…
***
Siyasetçi “işine bak” dedi.
Soru soran muhabire.
Keşke siyasetçi de işine baksa.
Güç ve iktidar mücadelesi yerine sağduyulu, sorumlu, vicdanlı, doğruya doğru diyebilen, ortak paydada buluşabilen, Atatürk’ün gösterdiği yoldan sapmayan ve her daim Türkiye Cumhuriyeti’ni birinci plana alan siyasetçilerimiz olsa…
Ayakkabı yalamaya heves etmeyen… Liyakattan ödün vermeyen…
İşini yapan siyasetçiler olsa.
…
Nasıl da güzel olur.. Ne de güzel olur…
Di mi?
Alp Kaan’ın tüm yazılarını okumak için tıklayın…