Kar, kış , kıyamet de operasyon da sürüyor olmalı.
Resme baktığınızda , kar sefasına gitmedikleri ayan beyan görülüyor.
Kayak takımları da yok !..
Ortalık buz keserken, dağ , bayır ova demeden , onlar bizler rahat uyuyalım diye vatan savunmasında.
İsimsiz bir askerimiz.
Yüzü görülmüyor.
İki su şişesinin arasındaki sırt çantasından bir çift göz bakıyor.
Askerimiz kumanyasını elinde taşıyor, çünkü, çantası dolu.
Sırt çantasında iki şişe suyu ve bir minicik köpek yavrusu var.
Sıcacık sobamın kenarında otururken yazıyorum bu yazımı , ama içim titriyor.
Yüreğim üşüyor.
Analığımdan ötürü mü ?
– Bilmiyorum. Çok hüzünlüyüm ve karmaşık duygularla , sıcacık çayımı içmeye elim varmıyor.
O yiğit askerin yerine koyuyorum kendimi.
Daha bir üşüyorum.
Sanki donup kalacağım.
Karahöyük Köyü ilkokulu öğretmeni olduğum yılları anımsıyorum. Kar altında kalan köy yolunu açamayınca , öğrencilerimin okula gelemeyişi canlanıyor gözümde. Karşı komşunun camdan bağırıp ; ” Hocanımmm , bögün bebele okula neyim gelemeyecekle.. Gari yarına bekleşin emiii ” deyişi çınlıyor kulaklarımda.
Baykuşboğazı soğuğunu nasıl anlatayım şimdi.
Ankara – Çankırı yolunun üzerindeki 90 km sonra şose ile kesişen yolun az ilerisinde Çiftlik Köyü var, sonra benim köyüm Karahöyük.
Baykuşboğazında girişte iniyoruz otobüsten, benzin istasyonunda bekleşiyoruz. Elecik nahiyesi minibüsü biz öğretmenleri alıyor, oradan köylerimize dağıtıyor birer ikişer. Bazen minibüs çalışmıyor, ya da olmuyor. Ya da bir traktör kiralıyoruz Çiftlik köyünden. Hoplaya zıplaya Karahöyük’e varıyoruz. Siz hiç soğukta sigara içtiniz mi ? Ama öyle eksi 15 derecelerde falan. Ya da daha fazlasında. Sigarayı yakarsınız , bir nefes çekince ölüyorum sanırsınız. Bir kez denemiş olmam bile yetip artmıştı o zaman.
Ağzınızı burnunuzu sarıp, sadece gözleriniz açıkta kalmak koşuluyla traktör üstünde yolculuk yaparsınız. Karahöyük köyü ile benzinlik arası 3 km. Yol kısa ama , olanaklar da kısa.
Öğrencilerim ve köylümüz ile çok keyifliyiz. En güzeli de bu. Bahar aylarında öğrenci velilerimle ot topluyoruz kırda bayırda. Köy fırınında otlu börekler yapıyoruz. Bulgurlu ot aşı pişiriyorum. Koyun yoğurdu ile muhteşem bir lezzet yakalıyorum. Kuru yufka ile yaptığımız böreklerin tadı bir başkaydı o soğuk kış günlerinde.
Köy bakkalında bulabildiğimiz sigaralar İkinci , Birinci , Üçüncü ve Bafra . Öğrencimin babası biz öğretmenlere söğüt dalından ağızlık yapıyor. Filitreli sigara o dönemde köy bakkalında satılmıyor. 1972 yılının o kışını nasıl unutayım. Baykuşboğazının soğuğu Fakir Baykurt’un romanına konu olmuş. Fakir Baykurt o sırada( kısa da olsa ) Elecik Nahiyesi Orta Okulu Türkçe öğretmeni.
Ben eş durumundan Ankara’ya 90 km uzaktaki Karahöyük köyüne atanmışım. Şimdilerde öğretmen olsam belki atamam yapılamayacaktı. Köy öğretmenliğinden hiç şikayetim olmadı. Köy öğretmenliğinin keyfi çok başkadır. Köylü ile kurulan sıcacık insani ilişkilerle sorunlar çok çabuk çözülür. Ya da çözüme ulaşmak için birlik olunurdu. Güzel günlerimdi , gençliğimdi, emeğimi helal ettiğim sevgili öğrencilerimle 38 yıl sonra buluşmanın keyfini yaşıyorum şimdilerde.
Karahöyük köyüne selam olsun..
***
Akıp giden zamanların anılarında durup dinlenmeden , zihnimde yaşatmak , güzelliklerle anıp ve anılmak , yaşamak adına insanca duyguların güzelliğinde keyiflenmek. Gecenin en koyusuna ulaşırken yazmayı sürdürmek. Odam sıcak, ama ben bir türlü ısınamıyorum. Aklımda şimdi dağlarda , kışlalarda, ya da Suriye gözlem noktalarında konuşlanan Türk askerlerini , evlatlarımızı düşünüyorum. Daha soğuk oluyor odam. Resme bir kez daha bakıyorum. Minicik köpek yavrusunun bakışlarındaki hüzünlü mutluluğu görünce sanki ısınmaya başlıyorum. Duygular bedeninizi harekete geçirdiğinde ortam ona göre şekilleniyor demek ki.
İnsanın ruh halinin garip bir şekilde etkilendiği ortamın acımasızlığını düşlüyorum.
Sıcak bir çay iyi giderdi şimdi o karlarla dolu yerde.
Minik köpek onlara mahsun bakardı belki.
Bir ateş yaksalar şimdi karlar üstünde.
Canları güvende olur mu ki ?
Ya da sıcacık bir köy kahvesine rast gelseler , içeridekileri selamlayıp girseler yarenliğin en güzelini dillendirmeye.
Gurbetin en ayazını sıcacık kahvede , sobanın kuytusunda anlatsalar. Belki yanında bir sigara..Ne güzel giderdi.
Düşlediklerim tükeniveriyor birden.
Yazımda neler yazacaktım , notlarıma baktım bir ara. Hiç birini yazamadım. O minik köpek yavrusunun bir çift bakışını yakaladığım andan bu yana , postal izlerinin nerede bittiğini düşleyerek içimden geldiği gibi yazdım.
Askerimin üşümeyip , sağ salim evine dönmesi için en kalbi duygularla ettiğim dualar kabul olur diye umuyorum.
Hiç bir ordunun askeri bizim Mehmetciğimiz kadar sıcacık, insani duygularla dolu değildir diye düşünüyorum. Hatta biliyorum..
Kışlanın önünde sıra söğütler..
Yüzbaşı askerine verir güzel öğütler..
Bu iki satır içimde bir yerlerde hüzünle andığım Siirt şehitlerini anımsatır.
Siirt Jandarma Bölge Komutanlığı’nın bahçesinde o ( 1976) yıllardaki salkım söğütler şimdilerde durur mu ki ?
Ayağınıza taş, gözünüze yaş değmesin , en küçük rütbesinden , en büyüğüne , yürekli komutanlarım.. Bir sıcak çay ile dinlenin emi.. Sağlıcakla dönün gurbetten. Hayırlı teskereleriniz tez gelsin.
Düğün derneğiniz var ise , bizi de ünlerseniz, belki geliriz.
Yüreğinizin sıcaklığını hiç yitirmeyin.
Bu güzel yurdumuzda, yaşamınız uzun ve sağlıklı olsun.
Dualarımız sizinle..
Sevdiklerinizle sağ salim kucaklaşın..
Hadi kalın sağlıcakla.