BASİAD Başkanı Abdullah Bekki Salgın döneminde Balıkesir ve ülke ölçeğinden ekonomide yaşanan gelişmeler ve makroekonomik dengeleri değerlendirirken, “İş gücü piyasamız bu krizden fazlasıyla etkilendi, talebe ilişkin göstergelerde son aylarda gördüğümüz toparlanma henüz iş gücü piyasamıza tam olarak yansımadı. İş gücü ve istihdam kayıpları hala tarihi yüksek seviyelerde kalmaya devam ediyor” dedi.
Balıkesir Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Abdullah Bekki geçen hafta Merkez Bankası tarafından gerçekleştirilen faiz artırımı ve kurdaki hareketlenmenin üzerine ekonomik değerlendirmelerde bulundu.
Covid-19 salgını ile başlayan ekonomik kriz ülkemizi de derinden etkilediğini, salgının ilk aylarında hızlıca uygulamaya konan tedbirlerin, hastalığın yayılmasını engellemek için alınan kısıtlama kararlarının ekonomik etkilerini büyük ölçüde bertaraf etmekte başarılı olduğunu söyleyen Başkan Bekki; “Balıkesir’de sosyal temasın yüksek olduğu sektörlerde toparlanma oldukça geriden gelmekte ve bu alanlarda desteklere hala ihtiyaç duyuluyor. Ayrıca işgücü piyasamız bu krizden fazlasıyla etkilendi, talebe ilişkin göstergelerde son aylarda gördüğümüz toparlanma henüz işgücü piyasamıza tam olarak yansımadı. İşgücü ve istihdam kayıpları hala tarihi yüksek seviyelerde kalmaya devam ediyor” dedi.
“ÜLKEMİZE SERMAYE GİRİŞİNİ TEKRAR BAŞLATACAK ADIMLAR ATILMALI”
Başkan Bekki’nin açıklaması şöyle :
“ Bu dönemde reel ekonomideki olumsuz etkileri bertaraf etmek için kullanılan finansal genişleme politikaları hızlı ve düşük maliyetli bir kredi artışını destekledi. Ekonomiye daha önce görülmemiş oranlarda likidite verildi. Salgın koşullarının gerekli kıldığı ve ekonomik toparlanmada önemli bir ihtiyacı karşılayan bu politika kur ve cari denge üzerinde ister istemez olumsuz etkiler yarattı. Kur artışı yıllık bazda %30’un üzerine çıkarken, uluslararası rezervlerimizde hızlı bir düşüş kaydedildi. Bu olumsuz etkiler son dönemde kura yapılan örtülü müdahaleler ile daha da güçlendi. Artık döviz rezervlerimizin büyük çoğunluğunun bankalardan ödünç alınan swaplardan oluşuyor olması piyasalarda ciddi bir güvensizlik yaratıyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye hem kamuda hem de özel sektörde önemli ölçüde dış borcunu çevirme ihtiyacında. Bu nedenle ülkemize sermaye girişlerini tekrar başlatacak adımların en kısa zamanda atılması gerekiyor.
“TL’YE GÜVENİ YENİDEN TESİS EDECEK POLİTİKALARA İHTİYAÇ VAR”
“Merkez Bankamızın son dönemde attığı adımlar, bilhassa geçen hafta atılan son adım olumlu olmakla beraber, umarız piyasa güvenini tam olarak sağlamak için istikrarlı bir şekilde bu yönde atılacak adımlar ile desteklenir. Uygulanan negatif reel faiz politikasının sonucu olarak yurt içinde dolarizasyon ve altına yönelim devam ederken, yabancı sermayenin TL varlıklardaki payı tarihi düşük seviyelere gerilemiş durumda. En kısa zamanda TL’ye güveni yeniden tesis edecek, normalleşmeyi sağlayacak politikalara ihtiyaç var. Salgın nedeniyle uygulamaya konulmuş olan ve serbest piyasa ilkeleriyle çelişen genel uygulama olarak temettü dağıtımı kısıtlamaları, ek gümrük vergileri gibi geçici düzenlemelerden vaz geçilmeli. Bu adımlar ekonomimizdeki tüm sorunları çözmeyecek ancak kısa vadede ekonomik dengelerimiz üzerinde oluşan olumsuz algıları bir nebze olsun dağıtacaktır.”
“ÜLKEMİZİN YENİ YATIRIMLARA İHTİYACI VAR”
“Salgın döneminde yaşanan istihdam kayıplarının telafisi ve istikrarlı büyüme için ülkemizin yeni yatırımlara ihtiyacı vardır. Türkiye açık bir ekonomi ve serbest piyasa kurallarının öngörülebilir ve şeffaf bir şekilde uygulandığı bir pazar olma özelliğini koruduğu ölçüde dışarıdan doğrudan yatırımları çekebilecektir. Cari dengede bozulma yaratmayan bir büyüme ancak uzun vadeli finansmanın ülkeye aktığı ve verimlilik artırıcı reformların uygulandığı, ekonomik istikrarı gözeten bir program dahilinde mümkündür. Böyle bir programın uygulamaya konulması hem makroekonomik dengelerimizin düzelmesine hem de reel ekonomide istihdam yaratan ve verimliliği artıran bir büyüme sağlamasına olanak verecektir.
Önümüzdeki dönemde hem yurt dışından kaynak akışını tekrar başlatmalı hem de kaynakları doğru alanlara yönlendirmeliyiz. Bunun için piyasada adil rekabetin sağlanması, düzenleme ve denetlemenin bağımsızca ve serbest piyasa ilkeleri doğrultusunda uygulanması gerekmektedir.
Stratejik bazı sektörlerde devletin özel sektörle işbirliği içerisinde yatırım ve teknolojik gelişimde ön ayak olması son derece faydalı olabilir. Ancak bunun sınırlarının net bir şekilde belirlenmesi, şeffaflık ve adil rekabet ortamının bozulmaması esastır.
“KILAVUZUMUZ BİLİM OLMALI”
Türkiye ekonomisinin potansiyeli bugünkü görünümünün çok üzerindedir. Bu potansiyeli harekete geçirmek için içinde bulunduğumuz dönemdeki fırsatları kaçırmamalı, gerekli adımları kararlılıkla atmalıyız.
Zor bir dönemden geçtiğimiz ve sadece ekonomide değil pek çok alanda bildiğimiz alıştığımız düzenin değiştiğinin farkındayız. Ancak bu değişim neredeyse her kesim tarafından farklı okunuyor ve farklı algılanıyor. Kimileri serbest piyasa artık bitti, küreselleşme sona erdi derken, kimileri üçüncü bir dünya savaşından, kimileri ise tamamen robotların ele geçirdiği ütopik bir dünyadan bahsedebiliyor. Belirsizliklerin gerek ekonomide gerekse dış politikada yüksek olduğu bir gerçek. Ama şu da bir gerçek ki yeniden şekillenen dünyada temel hak ve özgürlükler ve bunların etrafında şekillenen değerler ön plana çıkıyor. Tedarik zincirleri yeniden şekillenirken artık sadece en ucuz fiyata değil, en güvenilir ülkeye bakılıyor.
Dünyada saflar sıkılaşıyor. En büyük ticari ortağımız AB Yeşil mutabakat ile ekonomisinde yepyeni bir sayfa açıyor. İklim değişikliği, temiz ve yenilenebilir enerji, döngüsel ekonomi gibi yeni değerler önümüzdeki dönemde uluslararası ticarete yön verecek önemli birer kriter olacak. Dünyada pek çok ülke ile esnek yapılı ve kapsayıcı ticaret anlaşmaları imzalıyorlar. Kanada, Japonya ve Vietnam bunların sadece bazıları. Türkiye’nin acil olarak bölgesinde ilişkilerini güçlendirmesi, AB ile Gümrük Birliği anlaşmasını dijital ekonomi ve Yeşil Mutabakatı dahil edecek şekilde güncellemesi gerekiyor.
İçinde bulunduğumuz dünyada önemli belirsizlikler var ve önümüzü görmek oldukça zor. Ama bu ortam aslında pek çok fırsatı da beraberinde getiriyor. Nasıl ki sağlık alanında ülkemiz salgın döneminde beklenmeyen bir başarıyı gösterebildiyse bunu ekonomi alanında da yapabiliriz. Burada önemli olan kılavuzumuzun bilim olmasıdır. ” (balikesir24saat.com)