Kendini seven, kendine saygı duyan ve değer veren biri etrafına da değer verebileceğini bilir. Her zaman şu durumun farkında olalım; etrafımızdaki her şey biziz. Biz olduğumuz için vardır her şey. Biz kendimizi ne ölçüde genişletirsek etrafımızı da o oranda anlarız. Ve etrafımıza yararlı olabiliriz.
Bu kez, etrafımızı yani yaşadığımız ve bulunduğumuz yer olarak ele alalım. Nerede, ne zaman ve nasıl doğacağımıza ve öleceğimize karar veremiyoruz. Ama nerede ve hangi koşullarda yaşayacağımıza karar verebiliriz. Belki de koşullar ilk başta istediğimiz yönde olamayabilir. Eğer, biz zorluklara ve engellere karşı ruhumuzu güçlendirmeyi başarırsak koşulları da lehimize çeviririz.
Sevgili okurlarım, bunu başaracağınıza lütfen inanın. Bunun mümkün olması kendimizi değerli görmemize, kendimize değer vermemize bağlıdır. Böylece etrafımızdakiler de bize, kendimize verdiğimiz değer kadar değer verir.
Ruhumuzu güçlendirmek gibi ruhumuzu mutlu kılmak da bizim elimizde. Ruhunu, fiziğini ve varlığını seven insan mutludur. Bu durum bize mutluluğu benliğimizde aramamız gerektiğini anlatmaktadır. Elbette, şunu da unutmayalım: etrafımızdakilerden de öğreneceğimiz çok şey var. Hayata ve etrafımızdakilere bu gözle bakabilelim. Bize, yaşama sevinci veren güç de etrafımızdan aldığımız güçtür.
Bu güzel durumun tam tersi de mümkün. Eğer hırs içinde yaşarsak etrafımız hırsla dolar. Buna ne gerek var ki. Kendinize bu kötülüğü yapmak yerine, beyninizi, ruhunuzu sevgiyle doldurun. Ve bu sevgiyi dağıtın. Dağıtın ki, size de aynı ışık yansısın. O ışığa da yönelmek mümkün. Beynimiz neredeyse bedenimiz de oradadır. Ruhumuzun, çiçeklerle dolu bir vadiden bakmasını tercih edersek hırs ve kötülüklerle dolu bir uçurumun kenarından uzaklaşırız. Beynimize olumlu düşünceleri yerleştirirsek, hiçbir olumsuz düşünce yerleşemez.
İşimize yaratıcılığımızı katmanın yolu, işimizi sevmemizden geçer. İşimize bilgiyi katmalıyız. Sahi bilgi ne idi? Bilgi, gerçek sevgidir. Sevgiyi gösteren en güzel hediye ise, dinlemektir. Dinlemek, zekâ belirtisidir. Ve en büyük beceridir. Konuşmak değil. Bunu bilerek anlamak için dinleyen olalım. Dinlemek için dinlemeyelim.
Sevgiyle yapmış olduğumuz işimiz de her koşulda başarılı olmak istiyorsak mücadele ruhuna sahip olmamız gerekiyor. Eğer biz bu ruhtan yoksunsak, dünyanın en iyi mesleğini icra etsek bile bir süre sonra karşımıza çıkan zorluklarda bocalayabiliriz.
Sevgili okurlarım, isterseniz mücadele yolumuza iyilik ve gelecek ile devam edelim. Ne dersiniz? Her şeyin fiyatını bilen, ama hiçbir şeyin değerini bilmeyen insanlar mı olmaya başladık acaba? İnsanların giyimiyle karşılandığı, kuşamlarıyla uğurlandığı bir dünyada mıyız? Bu soruların yanıtı ile sizleri baş başa bırakıyorum.
Ve diyorum ki; rastgele iyilik yapın. Ve gülümseyin. Gülümsemek, iç huzuru getirir. İletişime değer katar. Kendimize gülümsemezsek başkalarıyla birlikte gülemeyiz. Kendisiyle barışık olmayan insanlar dünyaya gülümseyemezler.
Aynı zamanda gülümsemek, zekâ belirtisidir. Aklımızda hiçbir şey yoksa gülelim. İşte o zaman herkes bizim ne düşündüğümüzü merak eder. İnsanlar merak ederken, onlara biricik olduğunu hissettirmek de bize artı bir değer katacaktır. Bunu hissettirebiliyorsak gerisi tamamdır.
Artık gelecek hakkında konuşabiliriz. Geleceğimizi belirlemek konusunda, karakterimiz zekâdan her zaman önemlidir. Karakterimiz, zekâmız ve benliğimizi oluşturan bütün özelliklerimizle gelecek yolculuğumuz başlatabiliriz. Önce gelecek için bir hedef belirleyelim. Ve çabamızı bu yolda gösterirsek çabamız değerli olmaya başlar. İnanç görünmeyene inanmaktır. Görünmeyene inanırsak başkalarının görmediklerini görürüz. Böylelikle hedefimize bir adım daha yaklaşmış oluruz. Ve yolculuğun sonu, hedeflerimiz.
Sevgili okurlarım, son olarak sizler için iyi dileklerde bulunmak istiyorum. Öncelikle her birinize sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. Hedeflerinize kolaylıkla, neşeyle ve başarıyla ulaşmanızı diliyorum. Lütfen, içinde bulunduğunuz şartlar ne olursa olsun gülümsemeyi ihmal etmeyin. Kendinizi sevin. Kendinize inanın ve güvenin.
Yeni bir yazıda buluşmak üzere şimdilik hoşça kalın.