Unutma insani bir davranıştır. Unutma olmazsa öğrenme olmaz. Öğrenilen bilgilerimizin üzerine yeni bilgiler eklendiğinde; ilk öğrenilenler bir alta eklenir. Unuttuğumuzu sandığımız bilgiler, gerektiğinde hatırlama ile güncellenir. Çok zaman önce, öğrendiğimiz bilgileri de unuturuz, hatırlamamız zorlaşır.
Söz gelimi; uzun zaman önce, biriyle oturmuşuz Kalamış Bahçelerinde çay içmişiz, yıllar sonra; a sen beni tanımadın mı? İlkokulda yan, yana oturduğumuz arkadaşlarımız kimlerdi? Bir hafızanızı yoklayınız.
İnsan unutucu olduğu kadar, öğrendikleri kadar, çalışkan, dürüst, hoş görülü, entelektüel, alim, bilgin, olgun, kahraman, akıllı, lider, sentezci düşüncede, vakur, atik, pratik ve rahmanidir. Öğrendiği kadar acımasız, yırtıcı, kavgacı, düzenbaz, şeytani… yobaz davranışlarla yüklüdür.
İnsani yaklaşımlarımızın tümünü edepli davranışlar olarak tanımlarız. İnançlarımızın kökeni edepli, ahlaki doğruluk, dürüstlük, mertlik, ketumluk, yardım severlik, yiğitlik, hoş görürlük, tutumluluk üzerinedir. İnancı olmayanın dini, imanı yoktur.
Toplumsal kurallar, insanlığın huzur ve barışı üzerine inşa olunur. Bu çalışmaları yıkıcı, yakıcı ve bedensel ve ruhsal arazların oluşmasını körükleyen; şeytani yaklaşımlar, toplumsal sağlık, huzur, güven, tesanüt muhabbet… sorunlarının doğmasına neden olur.
Her türlü şeytani uygulamalar; kişisel ve toplumsal hafızamızın yok olmasını sağlar. Bu uygulamalar anımsarsak; illüzyonist şaşırtmalar, uyutmalar, yalanlar, panik atak yaratan söz ve davranışlardır. Toplumun huzur ve barışını sabote ederler.
Oldu bitti olaylar karşısında; insanımız akıl tutulması yaşar. Bu akıl tutulmasını sağlayan sisteme “ALGI EĞİTİMİ”adı verilir. Her gün tüm görsel ve işitsel yayım organlarında bu algı eğitimi çalışmalarının, kasıtla ve bilinçle yapıldığı, toplum mühendisliği adı altında gerçekleştirildiğini tüm dünya bilmektedir.
Ekonomik, sosyal, kültürel değerlerimiz üzerinden yapılan akıl tutulması yaratan olayları teşvik edenler; bu amaçla; ekonomiyi, siyaseti, eğitimi ve inanç değerleri kullanırlar
Rus bilgini Pavlov ; bir deney faresini kobay olarak kullanır. Kobaya kafesinde zille birlikte yem verilir. Yeteri tekrar sununda, zil çalınır ama yem verilmez. Kobay yine yem verilen kapıya yönelir. Bu deneyde tekrarlanır. Her zil sesinde fare yeme yönelir. Pekiştirilen davranışı unutmaz. Artık şartlanmıştır. Bu öğrenmenin adına şartlı tepki öğrenme adı verilir. Bu yolla öğrenilen bilgiler daha uzun süre hafızamızda yer alır.
Yaşadığımız zaman diliminde gördük ki;toplum, belli amaçlar için , belli projeler için şartlandırılır,veya uyuşturulur. Uyuşturulan beyinlerin algı düzeyi düşer.
“İki kurbağa, iki ayrı su dolu kap içine bırakılır. İçinde kurbağa bulunan kaplar alttan ısıtılır. Kapların içindeki su ısındıkça kurbağaların biri sürekli zıplar. Diğeri tepkisiz kalır. Sonuçta; su ısındıkça zıplayan kurbağa bir süre sonra kapdan dışarı çıkmayı başarır. Tepkisiz kurbağa, kap içinde haşlanır…”
İnsanın öğrenme yöntemlerinden ikisini andık. Ama ancak en iyi öğrenme yöntemlerinden biri de “YAPARAK , YAŞAYARAK, OYNAYARAK ÖĞRENMEDİR”
Ustalarım diyor ki ” İşitirsem unuturum, görürsem hatırlarım: yaparsam bilirim…”
Ustam diyor ki; “… ben bir işi, ne kadar çok yaparsam o kadar çok bilirim..”
Buraya kadar andığımız öğrenmeler rahmani düşünen ve yaşayanlar içindir. Şeytaniler hakkında ki örnekleri kendi yaşamınızdan seçiniz.
Kim söylemiş anımsayamadım. Söz;” İNSAN NİSYAN İLE MALULDÜR.”
İnsanın, unutma ile eksik, sakat oluşuna en güzel örneği doğadan, siyasetten, ilimden bilimden örneklemek anlamlı olur * İ D U R A K İ *…. İnanç sistemimiz açık ve kesin deliller sunar bize.
İnsan; kendine sunulan tüm “kevseri” değerlere, huzura, aydınlığa, maddi ve manevi değerlere karşı NANKÖR olarak tanımlanır can dostları…
Sevgi, sağlık, esenlik içinde mutlu huzurlu güzel günler….