Bugün ülkemiz aynı dili konuşan, ancak birbirini anlamayan insan topluluğuna dönmüştür.
Ezberlediğimiz kalıpları o yüzden bırakamıyoruz.
Bıraksak sudan çıkmış balık gibi olacağımızdan korkuyoruz.
Bakıyoruz ama görmüyoruz.
Duyuyoruz ama anlamıyoruz.
Seviyoruz ama öldürüyoruz.
Derdimiz adam yerine konulmak…
Bir insan kendinden kaçarsa kim onu ne yapsın. En fazla kullanır ve sonra çöp diye geride bırakır.
Korkumuz budur.
Çöp olmaktan korkuyoruz.
Bunun içinde yeter ki düzenim bozulmasın diye her boku yiyor ve destek oluyoruz…
Yenilmekten, dışlanmaktan korkuyoruz…
Yalnız kalmaktan korkuyoruz…
Cemaat kültürü budur,
Cemaat topluluğu budur, işte dostlarım.
Uzatmayalım biz hala kuluz…
Bizim dünyamız 1000 yıl geriden geliyor…
Biz kin ile yaşıyor ve ne acıdır ki kin ile övünüyoruz.
Nefret duygumuz kinimiz olmuş…
Sevgi duygumuz ‘ben” duygumuz olmuş…
Biz dün çok şey iken,
Bugün hiçbir şeyiz…
Hiçbir şey olmamak adına içimize sinmese de bir şeyi kabul etmenin çaresizliği içindeyken başkalarına saldırarak rahatlamak istiyoruz.
Niye böyleyiz, biliyor musunuz?
Nedeni; dün ile geleceği yaşamak istiyoruz…
Dün derken bilmediği herkesin kendince anlattığı bir hayal dünyasını kast ediyorum.
Öyle bir dünya yok ne yazık ki…
O yüzden acılarımız, azalacağına daha da artacak…
Kini seviyoruz, kinden beslemiyoruz…
Şu görüş, bu görüş farketmiyor…
Şu parti, bu parti farketmiyor…
Derdimiz kinimizdir…
Derdimiz küçük çıkarlarımızdır…
Derdimiz adam yerine konulmaktır…
Derdimiz büyük laflarla küçüklüğümüzü göstermemektir…
Oysa bunlar insana hep yüktür, insanı ezer, yok eder.
Oysa biliyoruz ki bu toplum intikamını hukuk ile değil, dedikoduyla alır.
Dedikoduyu seven bir toplum çağdaş olamaz, geleceğini planlayamaz ve en kötüsü varlığını koruyamaz.
Önümüzü nasıl açacağız yada planlayacağız noktasında en önemli sorunumuz topluluktan, toplum olmaya geçemeyişimizdir.
Ciddiyet duruş, görüntü de değil ağızdan çıkan sözün namusunda aranmalıdır.
Biz namusu apışarasında arıyoruz ve yaşamı o yüzden birbirimize zindan ediyoruz.
Cemaat kültüründen, topluluğundan çağdaş insan, toplum çıkmaz.
Kul çıkar.
Oysa derdimiz insan olmak üzerine yoğunlaşmak olmalıdır.
İnsan olmak, olabilmek…
Bunu başarmak zorundayız…
İnandığımız iki değerimiz de hem peygamberimiz hem önderimiz insan olmamızı istedi…
İnsan ol, demek;
Kendini bilmekten, tanımaktan ve kendin ile barışmaktan geçer.
Bugün bizler kendimizden kaçıyoruz.
Başkasının mutsuzluğundan kendimize mutluluk payı çıkartıyoruz.
Başkasıyla yaşamak istiyoruz.
Başkası üzerinden varlığımıza anlam bulmak istiyoruz.
İnsan başkasıyla yaşamaz.
İnsan kendiyle yaşar.
Bunu öğrenmek zorundayız.
Kahramanları değil kendimizi sevmeliyiz.
Severken de içine bütün insanlığı ve doğayı koymalıyız.
Sevgi budur.
Sevginin gücü budur.
İnsanın güç denilince aklına bu gelmelidir.
Gücünü korkutmaktan değil sevmekle eş değer olan sevgi ve emekten almalıdır…
İnsan olmak keşke kolay olsaydı…
İşin acı yanı nedir, dostlarım; hiç düşündünüz mü? bilmiyorum…
İnsanı insan yapan tek kelime “merak”tır…
Dünü merak etmeyen insan, geleceğini aydınlatamadığı gibi kendini de zenginleştiremez…
“Bütün dünler, yarınları aydınlatan fenerlerdir.”(1)
Unutmayın; dününüzü aydınlatamadığınız sürece geleceğiniz hep karanlık kalacaktır…
Unutmayın; merak yoksa özgürlük de olmaz…
Unutmayın; özgürlük yoksa o yaşam yaşanmış sayılmaz…
“Bugün kendime sordum:
-Ey nefsim, ne istiyorsun?
-Bilmek istiyorum.
-Her şeyi.
-Niye her şeyi öğrenmek istiyorsun?
-Her şeyden azade olmak istiyorum.
-Bilgisiz, özgürlük olmaz mı?
-Tam aksine, kölelik olur.
-Özgürlüksüz hayat olmaz mı?
-Ölüm olur.”(2)
Sevgi ve saygılarımla…
(1)William Shakespeare
(2)Mihail Nuayme-Kendini Arayan Adam-Sayfa 126