Tarihi, o günün koşullarında okumadığımız zaman koltuk sevdalı siyasetçilerin sığ politikalarında popülizme kurban gidip bilgisizlik denizinde yalpalayıp dururuz.
İnsan neye inanmak isterse ona inanıyor nihayetinde de inanç için de önce neyin ne olduğunu gerçekten okumak, araştırmak, bilmek ve en önemlisi düşünmek gerekmez mi?..
Körü körüne inanç doğruya ulaştırmadığı gibi günlük popülizm de günü kurtarmaya yetiyor ancak.
Ama sonrasının faturası ağır oluyor.
Cumhuriyet’in 100. yılındayız.
Bir asır olmuş ve Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki o inanılmaz değişimle öylesine sağlam bir temel atılmış ki…
Atatürk boşuna dememiş Gençliğe Hitabesi’nde “…. dahili ve harici bedhahların olacaktır” diye…
Bu memleketin her döneminde vardı bedhahlar, Atatürk de yaşadı bunlarla, bizler de yaşıyoruz ve gelecek kuşaklar da yaşayacak.
Kötü yürekli demek bedhah.
Nankörler diye de ekleyebilirsiniz elbette.
Bugün öyle bir noktaya geldik ki; devletin varlık bayramı, Orta Doğu’nun karanlığına tutsak edilmek isteniyor.
Ne yani hem savaş dramına, işlenen insanlık suçlarına karşı duramaz ve hem de aynı anda Cumhuriyet’e 100 yıla yakışır şekilde sarılamaz mıyız?
Bu topraklar acının her rengini görmedi mi, bebekleri yakılıp kadınlarının ırzına geçilip vücutları doğranmadı, eşlerinin cinsel uzuvları kesilip ağızlarına tıkılmadı mı?..
Şimdi batı seyirci diye güya kızıyoruz da emperyalizm zaten böyle bir şey değil mi?..
Türkiye PKK terörü yüzünden sayısını bilemediğimiz şehit vermedi mi, vermiyor mu halen sınır ötesinde ve gazete sayfalarında artık bir iki punto yer kaplayan haberlerle önemsiz bir adli vaka gibi sunulmuyor mu?..
Acıyı bize mi anlatacaksınız?
Ki, salt bu sebeplerle, salt Körfez Savaşı’ndan itibaren gayya kuyusu haline dönen Orta Doğu’nun haline bakmak bile Cumhuriyet’e olabildiğince sarılmayı, sahip çıkmayı, korumayı şart koşar.
Tarih bilincinde olmayanlar bunu idrak edebilir mi?..
Tarihte olup biteni görmeyenlerin şimdi görmeleri beklenebilir mi?..
Ne hale geldik baksanıza…
100’ncü yılda devlet derin uykuda, kerhen ve şeklen kutlama vaziyeti.
Ankara MEB, “anma” töreni diyor.
TRT, aklına Cumhuriyet geldiği zaman “ne hakla ve ne alaka” ise “yas” tutuyor.
Geçtiğimiz yıllarda “reklam arası” diyenler vardı, bugün “100 yıllık narkoz” diyen milletvekilleri var, daha ötesi var mı?..
Ayasofya zaten bizimken kılıç kuşanmayı marifet bilen DİB Başkanı fetih yapmış gibi davranıyor da ağzından Türk, Türkiye, Atatürk sözlerini duyan yok.
Ülkede bulunan kiliseler bile Cumhuriyet Bayramı sebebiyle Türk Bayrağı asarken “camilerimize bayrak” çağrılarını duyan yok…
Normal koşullarda normal bir ülkede önce devletin ayağa kalkması gerek; Cumhuriyet’i bir iki gün değil günler boyu sürecek etkinliklerle dolu dolu kutlaması ve coşkuyu ülkenin en küçük köyüne kadar ulaşması, çağrı yapması gerek.
Ama yüz yılda bir gelen 100.yılın güzelliği belki bu olsa gerek, Cumhuriyet, Cumhuriyet’e inanan vatandaş ile kutlanıyor, yer gök bayrak, yer gök aydınlık…
Cumhuriyet çocuktur her gün büyüyen.
Kadındır her gün filizlenen.
Erkektir her gün güçlenen.
Yaşlıdır her gün bilgeleşen.
Sonsuzluğumuz kutlu olsun…
Sana söz Ata’m…
İlelebet payidardır Cumhuriyet.
Minnettarız, kutlu olsun Cumhuriyet.