Kendimize yolculuğumuzun dördüncü vadisi, gittikleri yolun, amaçlarının anlamsız göründüğü “İnançsızlık Vadisi” ydi. Burada kuşlar Simurg’u bulamayacaklarını, yolda öleceklerini düşünmeye başlamış. O kadar yolu boşuna gittiklerini düşünen kuşlar, geri dönmüş.” Demiştik.
Bakalım bu vadide neler var.
Her şeyin anlamını yitirdiği anlar vardır hayatımızda ya da hiçbir şeye anlam yükleyemediğimiz anlar…işte tam da o andır inançsızlık…
Yaşadığımız her şeyin anlamsız boş geldiği anlardır. Doğrularımızı yitirdiğimiz, bildiklerimizi unuttuğumuz, ne olacağını bilmediğiniz zamanlardır.
Böyle anlarda çoğu zaman kendimizi büyük bir boşluktan düşüyor gibi hissederiz, bitmeyen uçsuz bucaksız karanlık bir boşlukta…
Nedir bizi hayata bağlayan, tutunmamızı sağlayan?
Bu sorunun cevabı inandığımız şeyler değil midir?
Her şeyden önce yaşama inanmak, sevdiklerimize inanmak, doğrularımıza inanmak, dostlarımıza inanmak, başarmak istediklerimize, yolculuğumuza, serüvenimize ama asıl olanlardan biride belki kendimize ve yapmak istediklerimize inanmaktır.
Hayat yolculuğumuzda hangi inancımızı ne kadar beslediğimiz oldukça önemli bir Kızılderili kıssası bunu ne güzel ifade etmiş;
Bir Kızılderili kabilesinde yaşlılardan biri kabilenin çocuklarına eğitim veriyordu. Onlara dedi ki:
“İçimde bir savaş var. Korkunç bir savaş… İki kurt arasında… Bu kurtlardan birisi korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, üzüntüyü, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor. Diğeri ise zevki, huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçakgönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor. Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer tüm insanların içinde… “
Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika düşündüler ve içlerinden biri yaşlı Kızılderili’ye sordu:
“Hangi kurt kazanacak?”
Yaşlı Kızılderili kısaca cevap verdi:
“Beslediğiniz… “
Ne dersiniz içimizde ki hangi inancı besliyoruz?
İnandıklarımız;
Korkularımız mı? Cesaretimiz mi?
Yeteneksizliğimiz mi? Yetebileceklerimiz mi?
Öfkemiz mi? Sabrımız mı?
Vazgeçişlerimiz mi? Yeniden başlama cesaretimiz mi?
“Yıllar önce Amerika’da yaşlı bir kayıkçı Mississippi Nehri’nin bir yakasından öteki yakasına doğru yolcu taşıyarak geçimini sağlıyordu. Yaşlı kayıkçı kayığındaki küreklerden birinin üstüne “inanmak”, diğerine ise “çalışmak” yazmıştı. Bunun ne anlama geldiğini soranlara, kayıkçı şöyle yanıt veriyordu:
“Nehri Karşıdan karşıya geçmek için her iki küreğe de ihtiyaç vardır. Çalışmaksızın inanmak veya inanmadan çalışmak, sizi olduğunuz yerde döndürür durur. Yaşam yoluna da tek kürekle çıkmam, nehri tek kürekle geçmekten farksızdır. Yerimizde döner durur, hiç bir yere gidemeyiz.”
İnanç işleri kolaylaştırmaz, mümkün kılar.
Anonim
“İstediğimiz bir amaç için çalışma azmi ona inanmaktan gelir.”
“1995’te bir gün, orta yaşlı, topluca bir adam, gündüz gözüyle Pittsburgh bankasını soydu. Maske veya kimliğini gizleyecek başka bir şey takmıyordu ve bankadan çıkarken de güvenlik kameralarına bakıp gülümsemişti. Sonraki günün gecesi, polis kendisini tutukladığında Mcarthur Wheeler şaşkınlık içindeydi. Ona güvenlik kamerası kayıtlarını gösterdiklerinde Wheeler gözlerine inanamazmış gibi baktı.
-“Ama yüzüme limon suyu sürmüştüm?” dedi.
Anlaşıldı ki, Wheeler cildine limon suyu sürmenin kendisini video kameralara karşı görünmez kılacağını düşünmüştü. Ne de olsa limon suyu, görünmez mürekkep olarak kullanılıyordu, öyleyse bir ısı kaynağına yaklaşmadığı sürece, tamamen görünmez olması gerekiyordu.
Polis Wheeler’ın deli ya da uçmuş olmadığına karar kıldı, sadece çok fena yanılmıştı.
Efsaneleşen haber Cornell Üniversitesi’nden psikolog David Dunning’in de dikkatini çekti ve öğrencisi Justin Kruger ile birlikte mevzunun ne olduğunu öğrenmeye karar verdiler. Araştırmalarının sonucunda, neredeyse her insanın, çeşitli sosyal ve entelektüel alanlardaki becerilerine dair yanlı görüşlere sahip olduğunu ama bazı insanların becerilerini gerçekte olduğundan çok daha yüksek değerlendirdiğini buldular. Bu ‘özgüven yanılsamasına’ artık ‘Dunning-Kruger etkisi’ deniliyor ve öz değerlendirmeyi şişirmeye yönelik bilişsel bir eğilimi ifade ediyor.“
Her ne kadar psikolojide Dunning Kruger etkisi denilse de, Mcarthur Wheeler’in olumsuz bir durumda bile yaşadığı özgüvenin (kendine olan inancın) onda yarattığı etki yani inanılmaz.
“Sahip olamayacağınıza dair inancınızdan vazgeçerseniz, istediğiniz her şeye sahip olabilirsiniz.”
Dr. Robert Anthony
Bizler hayat yolculuğumuzda kendimize ne kadar inanıyorsak, hayatta o kadarını yaşıyoruz. İnanmanın yanında, inandıklarımız için çalışmamız gerektiğini unutmadan….
Bir Çin atasözü der ki; “Olman gerektiğine inandığın kişinin adı gerilimdir, rahatlama ise kim olduğundur.” Kim olduğuna bulduğunda zaten inandıklarınız da netleşecektir. Bunun için yapmamız gereken sadece kendimizi, ruhumuzu ve zihnimizi dinlemek…
Unutmayın Giordano Bruno’nun dediği gibi; Büyücüler inanç sayesinde, fizikçilerin hakikat sayesinde yaptıklarından daha fazlasını yaparlar.”
Mutlu sağlıklı pazarlar…
Müzik önerisi: https://youtu.be/aHjpOzsQ9YI
Düşüncelerim ve davranışlarımla ilgili zaman zaman sorgulamalarım olsa da bu yazı üzerine bi takım gözden geçirmem gereken noktalar farkettim. Teşekkürler. Güzel bir yazı olmuş. Keyifle okudum. Müzik öneriniz nefisti. 💐👏👏👏
Kişinin kendini sorgulaması gelişimin en güzel çıktısıdır
Kişi kendini sorguluyorsa değişim başlamıştır.
Tebrikler hocam
Teşekkür ederim
Çok güzel bir yazı olmuş tebrikler👏👏keyifle okudum🌹
Teşekkür ederim
Bazen bir yazi görürsün ve hayata bakışın yeniden şekillenir yada bazen bir yazı görürsün günün gecen yeniden anlamlanır,iste tamda öyle bir yazi olmuş ağzınıza kaleminize sağlık …
Bu kadar güzel duygular uyandırabilmesine çok sevindim Teşekkür ederim