Bir barajın ekonomik ömrü 50 yıl değildir.
Barajın ömrü çok çok uzundur.
Ilısu barajı bittiğinde bu ülkenin dördüncü büyük barajı olacaktır.
Ülke elektriğinin en az %5’ini üretecektir.
Ilısu barajında depolanan su, 45 km ileride ki Cizre barajının depolama kaynağı olacaktır.
Cizre barajı da bölgede üç büyük ovanın dolayısıyla 662 bin dekar arazinin sulanmasını sağlayacaktır.
Cizre’nin içme suyu buradan sağlanacaktır.
Bölgede en az 10 bin kişiye iş olanağı sağlaması yanında o bölgeye de her yönüyle zenginlik getirecektir.
Baraj altında kalacak önemli eserler taşınmıştır.
Bu baraj ve beraberinde Cizre barajı bitirilip hizmete açılabilirse feodalizme ve emperyalizme büyük bir tokat vurulmuş olacaktır… PKK ve devam eden benzeri yapılanmaların tek gayesinin GAP projesini durdurmak ve emperyalizme teslim etmek olduğunu artık görmek zorundayız…
Ilısu barajı bölgede ülkemizi önemli güç haline getirebilecektir. Bölgeye huzur getirecektir. Suyun kontrolü tamamıyla bizim elimizde olacaktır. İsrail ve onun emperyalist gücü ve hedefi olan Siyonizmin bölgede ki ağırlığına ve hedeflerine önemli darbe vurulacaktır.
Bir yazımın içinde bu satırlara yer vermişim.
“Herkesin bir şekilde sahiplenmeye çalıştığı GAP’ın ilk düşünü kim kurdu ve talimatı kim verdi merak ediyor musunuz?
“Asur Kralı Nemrud’dan yüzlerce yıl sonra HARRAN’la FIRAT’ı evlendirme planını bir vali ele aldı. O, Fırat’la Harran’ı kavuşturma düşünün cumhuriyet tarihinin ilk mimarı oldu. Urfa’da 1924-1928 yılları arasında valilik yapan FUAT BATURAY, düşündü taşındı ve bölgenin kaderini değiştirebilecek bir projeye, henüz kurulmuş cumhuriyetin ilk yıllarında el atmak istedi.”
“Vali Baturay, Harran Ovası’nı sulamak için Fırat Nehri’nden kanal açmanın yollarını ararken ATATÜRK’de boşa akan sulardan elektrik enerjisi elde etmenin çalışmalarını yaptırıyor. Böylece, Elektrik Etüd İdaresi kuruluyor. 1937 yılında Dinyeper Nehri üzerinde baraj çalışmalarına katılmış iki Rus mühendis Ankara’da ağırlanıyor ve ATATÜRK, mühendislerle birlikte Sovyet Büyükelçisi’ni Çankaya’ya davet ederek bilgi alıyor, sonra Başbakan Celal BAYAR’a dönüp “ÇOCUK, BİZ DE URFA’NIN ORAYA BİR MEDENİYET GÖLÜ YAPALIM.” diyor.”
…
Atatürk’ün Güneydoğu Anadolu bölgesine yönelik en önemli projesi, öldükten sonra hayata geçirilen GAP Projesi’dir. Tarihin en büyük dehalarından Atatürk, “Buraya bir insanlık gölü inşa edelim” diyerek GAP’ın ilk adımını 1934 yılında atmıştır. Atatürk’ün talimatıyla, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki mevcut su kaynaklarından elektrik elde edilmesi için 1936 yılında Elektrik İşleri Etüd İdaresi kurulmuştur. “İdare, ‘Keban Projesi’ ile yoğun etüdlere başlamış, Fırat Nehri’nin her açıdan tetkiki ve sonuçlarının tespiti için rasat istasyonları kurmuştur. 1938 yılında Keban boğazında jeolojik ve topoğrafik etüdlere başlanmıştır. 1950-1960 yılları arasında gerek Fırat gerekse Dicle üzerinde Elektrik İşleri Etüd İdaresi tarafından sondaj çalışmalarına ağırlık verilmiştir”. Böylece GAP’ın alt yapısı hazırlanmıştır.
…
Ziraat Fakültesinde okurken hocalarımız ne yapar ne eder lafı her defasında GAP projesine getirir ve Arap sermayesinin desteğinin olmamasını da onların emperyalizmin kucağında olmasına bağlayıp, Atatürk’ün kurduğu ülkemize düşman olduklarını açık açık anlatırlardı. Çocuklar bu projeyi yönetebilirsek yeniden eski zengin günlerimize ve dünyaya huzur getiren bir ülke oluruz… Ziraat Mühendisi olarak birinci göreviniz GAP konusunda halkınızı aydınlatmak ve bulunduğunuz yerlerde köylüyü çiftçi ve üretici yapmak olacaktır…
Bu bağlamda GAP projemiz ve Ceylanpınar Tarım İşletmesinin kontrol ettiği arazi ile mayınlı arazi o kadar önemlidir ki büyüklüğünü de yazayım(Mardin-Ceylanpınar-Kızıltepe sulaması) 4,4 milyon hektardır. Diğer bir deyişle bu büyüklükteki tarım arazisi Avrupa’nın 22 küçük devletinin yüzölçümünden daha büyüktür. Biz bu büyüklükte hele ki GAP’ın tamamını düşünürsek rakam 6 milyon hektara çıkar ki sulamaya açıp yönetebilsek bu ülke de ne işsizlik kalır ne fakirlik. Ama Avrupa çöker.. Avrupa fakirleşir.
Demek ki GAP projesinde çıkarılan feryadın gerçek nedenlerinden biri de GAP’ın tahıl ambarı konumunda olması ile sulanacak birinci sınıf arazinin büyüklüğüdür.. Su kaynakları yönünden zenginliği ise tartışılmaz konumdadır. Bölge su kaynakları yönünden öyle zengin ki.. Ve suyun başı biziz.. Biz bu suyu yönetebilsek, toprağını ve tohumunu yönetebilsek, yönetebilirsek önce bölge de feodalizmi yeneceğiz ve bölge halkına özgürlük gelecek ve bölge ülkeleri önümüzden geçmeyeceği gibi Avrupa g.tümüzün kılı olmak için kıçımızın dibinden ayrılmayacaktır.
Özetle Büyük Ortadoğu Projesi; öncelikle GAP projesinin ve yine yüzeye çok yakın duran ve kalitesi çok iyi olan petrolün yönetimini Türk Milletinden almaktır. Başarılı olursa biz yani Türkiye diye bir devlet kalmayacaktır. Başaramazlarsa ve iç savaş tehlikesini bertaraf edebilirsek bu dünyada söyleyecek sözü olan bir devleti yeniden kurmuş ve ayağa kaldırmış olacağız. O zaman dünyaya huzur gelecektir. Batı sermayesinin yarattığı batı uygarlığı yeniden kendini değerlendirilecektir. Zenginlik aile şirketlerinden alınarak dünya geneline ulus devletler varlığı ile tabana, halka yayılacaktır.
O nedenle Ilısu barajı ve GAP projesi vatandır. Vatan satılamaz, parçalanamaz ve terk edilemez. Emperyalizme teslim olmak ise vatan hainliğidir. Emperyalizmi bu topraklar da yeneceğiz. Yenmek zorundayız. Yoksa birlikte yok oluruz…
Bunu kimse aklından çıkarmasın.. Bir de şunu akıllarından çıkarmasınlar küresel ısınma denilen proje, dünya genelinde en az 5 milyar insanın ölümüne zemin hazırlamaktır. O nedenle tarımda şirketleşmeye hayır, şirket devletlerine, şirket kontrolünde olan kent devletlerine hayır..
Yaşasın Türk Milleti..
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti Devleti…