Her zaman gördüğümüz hazin bir gerçeğidir bu Türkiye’nin.
Nerede bir güzellik varsa, neresi ünlenirse; tabiri caizse neresinin reklamı ve tanınırlığı olursa orasını batırmakta, çöpe boğmakta üstümüze yok.
Sevmediğimiz kıyas ama gerçeği bu; eloğlunun kendisinde olduğunda el üstünde tuttuğu zenginliklerimizin hiçbirinin kıymetini bilmiyoruz.
Hatta bencillikle, inatla, aksilikle kötü davranıyoruz.
Doğayı sevmiyoruz.
Yanında çöp kovası bulunsa da karşınızdaki ziyaretçi(!) elindeki peti ağaçların arasına fırlatıyor.
Kem küm deyip uyarmak istediğinizde cevap çoğu kez şu kabalıkta:
“Sana ne kardeşim, temizlesin belediye”
Dahası da var; elbette günümüz Türkiyesinde darp ihtimaliniz de bulunuyor maalesef.
Velhasıl…
Bir şeyler yapınca orasını yok etmenin yolunu mu açıyoruz bir bakıma?..
Bakir noktalar, keşfedilmemiş alanlar; işin meraklıları, gezginler, gerçek doğaseverler tarafından bilinip zaten korunurken kamuoyuna duyurulduğu an; gazete ve ekranlara çıktığı an “aman” demiyor muyuz hep?..
Üstüne; reklamı çok seven yerel yöneticilerimiz de bu değerlerin kendileri açısından kazanım olduğunu düşünerek balıklama giriyorlar keşfedilmemiş alanları halka açmaya.
Açınca n’oluyor; bizim için klasik son: Çöp yatağı.
Türkiye’nin neresi ünlendiyse aynı paralelde kirletiyoruz.
Salda büyük bir örnek.
Issız ve gezginlerin, kendi halinde insanların, gezerek görenlerin bildiği bir yerken ünlenince insan akınına uğradı, sonra güya Salda’yı koruyacak merkezi ve yerel idareler baraka, incik boncuk satış noktaları, cafe restoranla koca güzelliğe çirkin bir tablo koydular.
Sayısız örneği var bunun, en bilineni Salda olduğu için oradan başladık..
Dönelim Balıkesir Çanakkale hattına..
Türkiye’nin yanlış bilmiyorsak ikinci jeo parkı oldu Balıkesir Çanakkale hattındaki 17 bin kilometrekarelik İda Madra Jeopark…
Hatta Erdek’ten tutun Marmara alanı ve İzmir Bergama da dahil bu alana, zaten bu coğrafyadaysanız pek çok yerde İda Madra Geopark tabelalarını görebiliyorsunuz, Balya’da, Ezine’de, Kaz Dağları’nda, İvrindi’de, Sındırgı’da vs vs…
Her biri kendine özgü doğal oluşumlar, jeolojik ve jeomorfolojik özelliklere sahip pek çok eşsiz güzelliğimiz var.
Buraları ortaya çıkarıyor ve tabelaları çakıyorsunuz ama ondan sonra ortaya çirkinlikler de çıkıyor.
İnsanoğlu ulaştı mı; kirlilik diz boyu.
Geçtiğimiz günlerde İvrindi Deliktaş bölgesindeki İda Madra Jeopark kapsamında bulunan Gök Kemer Köprüsü’ndeydik.
İnanılmaz bir güzellik, müthiş bir doğa.
Ve İda Madra tabelaları ile bölgeye ulaştığınızda minik bir seyir alanı ve dinlenme bölgesi yapılmış, lakin alanın hemen önündeki orman içi çöpe boğulmuş…
Alandaki çöpler de taşmış, her taraf kendini bilmezlerin yarattığı kirlilik içinde.
İşte tam da bu yüzden, Kaz Dağları’ndaki seyir terası yapımına da bu açıdan baktığımızda korkuyorduk, çünkü İda’nın zaten her noktası seyirlikken özel bir alan yaratmak, cafe vs kondurmakla insan sirkülasyonunun haliyle artmasının akabinde var olan o kirlilikten endişe duyuyorduk, nitekim kirlilik İda’nın bilinmez noktalarına da ulaştı.
O zaman haliyle kamuya basit ama sürekli bir görev düşüyor. Yapıyorsan, reklam ediyorsan, her daim koruyacaksın.
Gök Kemer Köprüsü’nün var olan çöpleri, çevrenin o acınacak pisliği karşısında bu gibi bölgelere cafe falan asla kondurmamalı, eklentilerle bir şeyler yapmamalı, sadece temizliğe yönelik sabit görevli konuşlandırmak gerekiyor ki çevre temizliğini biz oradayken yine gerçek doğa sever çevreciler yapıyordu kendiliklerinden.
Ayrıca bu bölgelere gerekirse bir de güvenlik konmalı. Temizlik ve güvenlik dışında başka bir açılım da olmamalı geçmişten geleni aynı değerde geleceğe aktarmak istiyorsak tabi.
Çünkü sorumsuz insanların attığı bir sigara izmaritinin nelere mal olabileceğini çok acı şekilde kaç kez yaşadık.
İda Madra; evet, dünya çapında tanınırlık, UNESCO listesi; yerel halkın bu sayede kalkınmasına katkı, turizmin gelişimi ve benzeri çerçevede değerlendirdiğimizde, hepsi olumlu sonuçlar.
Ama yaratılan kirlilik ve sahipsizlik noktasında insan düşünmüyor da değil, iyi mi yapmışız kötü mü diye?..
Jeoparkları temiz tutmak gerek.
Çöplük olmalarına izin vermemek gerek, ki bu konuda asli sorumluluk da kuşkusuz yerel yönetimlerde.
Yoksa binlerce yıllık oluşumları birkaç yıl içinde çöple karartmış olacağız.
Maalesef!
