Hangi hocanın?
Oflu Hoca değil elbet…
Eskişehir’i rüya şehir yapan Yılmaz Hoca’nın sırrından bahsediyorum…
Hani şu yerel seçim öncesi “siyaset akademisi kurup belediye başkan adaylarını eğiteceksiniz” diye söz verilen ama yerine getirilmeyen Yılmaz Büyükerşen’den…
Eskişehir’e her giden, “Buraya da hocanın eli değmiş?” demekten kendini alamıyor ve kocaman gözlerle bakarken şehre; “Bir insan bir şehri ancak bu kadar değiştirip geliştirebilir.” demekten kendini alamıyor…
Hem de iktidarın engellerine rağmen!
Sırıtan hiçbir şey yok…
Şehrin birçok yerine serpiştirilen irili ufaklı heykeller, bulunduğu yerin doğal parçası gibi ayrı bir güzellik katıyor…
İyi de nedir Hocanın sırrı?
Hocanın sırrı galiba şu:
Bir işe başlamadan önce o işin bitiminden sonraki aşamayı ve ondan da sonraki aşamayı planlayabilme yeteneği…
Mesela Porsuk Çayı:
Porsuk çayı Eskişehir’in simgesidir. Temizlenmeden önceki halini hemen herkes bilir. Dokuma fabrikasının atık suyu Porsuk çayına aktığı için o gün çayın suyu ne renk akıyorsa kumaşlarda o renge boyanmış demektir…
Peki, hoca ne yaptı da Porsuk Çayı turist çekecek kadar güzelleşti?
Hoca önce fabrikanın atık suyunun Porsuk çayına karışmasını engelledi. Çayı temizledi. Kirlilikten kurtardı. Ancak çayın temizlenmesiyle yetinmedi. Çayın kenarına çiçekler dikilmese, iki yamacı çimenlerle kaplanmasa, Gondollarla gezilecek hale getirilmese Porsuk çayındaki değişim fark edilir miydi?
Ya da bu kadar değerli olur muydu?