Sayın Hıncal Uluç‘u bilirim, bilirdim ve hepimiz de öyle biliriz; güzel adam, güzelden anlayan adam, seçici ve seçmesini bilen adamdır. Yaşım oldu yetmiş üç, ömür geldi geçiyor, bu güne kadar gördüğüm tüm güzellik, model ve mankenlik yarışmalarında jürilerin değişmez ve baş köşesinde yer alan adamdır. Yazan, çizen ve sanattan anlayan, estetik nedir bilen, futbolu en iyi şekilde yorumlayan bir adamdır.
Sayın Hıncal Uluç; her zaman zarif ve şık ve giyinen papyon veya kravatını eksik etmeyen, kibar, nazik, modern ve çağdaş bir insandır. Keza Sn. Hıncal Uluç, bu gün bu yazdığım ve sizlerle paylaştığım yazımın konusu ve kahramanıdır.
1993 yılının Temmuz ayında ikinci şark hizmetimi Sarıkamış’ta tamamladım ve son görev yerim İstanbul’a tayin oldum, Yarbay rütbesi ile Beşiktaş’a İnzibat Subayı olarak atandım. Görevim ve görev yerim çok güzeldi, Dolmabahçe Sarayı’nın karşısında, Swissotel’in “The Bosphorus’un” dibinde görev yapıyordum. Barbaros Bulvarı, Barbaros Meydanı ve Barbaros İskelesi ile Beşiktaş İskelesi, “İnönü -Mithat Paşa Stadyumu” Taksim Meydanı, Beyoğlu ve Harbiye İstanbul’un en güzel yerleridir bu saydığım yerler. Beşiktaş As.İnzibat Bölge Komutanlığı olarak Beşiktaş, Beyoğlu, Şişli ve Sarıyer ile Kağıthane ilçelerinin tamamı sorumluluk alanımız içinde idi.
Yıllardan beri özlemini çektiğim İstanbul’a kavuşmanın heyecanını yaşıyordum. Esasen bir mükafat olarak İstanbul’a atanmıştım. İkinci şark hizmetinde görev başında iken geçirdiğim kalp krizi sonucu tıkanan üç kalp damarım anjiyo plasti (balon yöntemi) ile Ankara GATA’da açılmıştı. Ilıman bölgede kalp ve damar cerrahi hastahanesine yakın bir yerde ikameti uygundur sağlık raporu ile ikinci şark hizmetinden döndüm ve İstanbul’da yeni görevime başladım.
Yeni görev yerime çok yakın üç tarihi saray var, “Dolmabahçe, Yıldız ve Çırağan” , lojmanlarımız “Orhaniye – Ertuğrul – Darphane bölgesinde” mesaiye makam aracım ve servis olanaklarım olmasına rağmen üniformalı ve yürüyerek gidip geliyorum. Nöbetim ve görevim olmadığı zamanlarda her akşam yürüyerek Ortaköy’e iniyorum, bu saydığım yerler aynı zamanda benim görev alanımın içinde bulunuyor. Kıtaya çıktığım bunca yıl mahrum ve meşakkatli yer ve diyarları adım adım bot ve postallarımı hiç çıkarmadan gezip dolaştıktan sonra, rahat, hareketli ve güzel bir görevim oldu.
Orataköy’ü ve Ortaköy İskelesini Kuleli Askeri Lisesi’nde okuduğum tarihlerden biliyorum ama Şark dönüşü … Bir gördüm ki yaşanası bir cennet olmuş Boğaziçi Köprüsü, Ortaköy Camisi, Ortaköy Meydanı ve iskelesi cıvıl cıvıl insan kaynıyor, ışıl ışıl… şiir gibi modern bir yer olmuş… bayıldım.
… birlikte çalıştığım İnzibat Subayı Yüzbaşı Ömer Yıldız ile beraber Ortaköy’ün en klas ve en meşhur kahvehanesine “Şapkalı Ertekin Bey’in Kahvehanesi”ne gidip geliyoruz. Burası aynı zamanda Hıncal Uluç Bey’in kahvehanesi olarak da isim yapmış bir mekandır. İşte orada Hıncal Uluç ve Ertekin Bey ile tanıştım.
*** Gülüşü bile, gülme şekillerimizden birisi olarak halkımız tarafından tebessümle karşılanan ve benimsenen, gerçekten güzel gülen adam olan Sn. Hıncal Uluç’u yakından tanıdım. Onun masasında oturmak ve meclisinde bulunmak şerefine eriştim, sohbetini ve nasihatlarını dinledim, dersimi aldım ve hayatımda gerekli olacağına inandığım notlar aldım, ondan çok şeyler öğrendim. Saygıdeğer ağabeyim, hasretle ellerinizden öperim.
Her zaman, sohbet ve muhabbet etmek için bizi masasına davet eden Hıncal Bey olmuştur. Ömer Yıldız ile ikimizin şiirle uğraştığımızı öğrendiğinde sohbetimiz daha da koyulaşmaya başladı. Hıncal Bey yiyip içtiklerimizden ötürü hiç bir zaman bizim elimizi cebimize sokturmamıştır, bize şiir yazma ve kitap çıkarma konusunda moral ve cesaret vermiştir. Bir gün şiir kitabımın en güzel şiiri de olacak olan Ortaköy şiirimi onun meclisinde seslendirdim ve bu şiirimin doğuş hikayesini de anlattım.
Hemen, Hıncal Bey, “Yarbayım, ‘ Mesaiye Kalan Güneş’ kitabın çıktığında bana da takdim edersin” diye rica etmişti. Böylece kitabımın adı da kendisi tarafından verilmiş oldu, Sn. Hıncal Uluç benim dördüncü şiir kitabımın isim babasıdır.”MESAİYE KALAN GÜNEŞ” kitabım çıkar çıkmaz imzaladım ve kendisine takdim ettim.
O nasıl büyük bir kişilik ve zekadır kardeşim, kitabımın adını ve şiirimin hikayesini hiç unutmadan aynen aktararak 11 MART 1995 tarihinde Sabah Gazetesi’ndeki köşesini bana tahsis etmiş, beni, Ortaköy şiirimi ve Mesaiye Kalan Güneş kitabımı tanıtmıştı. Hiç haber vermeden yaptığı bu jest ve sürprizi, gün içinde telefon ve tebrikler ile haberi okuyan dost ve arkadaşlarımdan öğrenmiştim. Herkese telefon ile bildirdim, “hemen SABAH gazetesi alın ve okuyun, benim kitap ve şiirlerimi Hıncal Uluç Bey yayınladı” diye. Çocuklar gibi sevindim, aynı gün, aynı gazeteden beş altı adet satın aldım ve arşivimde sakladım, halen de muhafaza ediyorum.
Şimdi gazetenin o sayfasını bir gurur vesikası olarak ekleyip sizlerle paylaşıyorum. “Mesaiye Kalan Güneş” benim dördüncü şiir kitabımdır, içinde en önemli olan ve hala ezbere okuyabildiğim şiir Ortaköy şiiridir.Okunuyor olması dileklerimle sizlerle o günkü sevincimi ve şiirimi paylaşıyorum.
Bana bu sevinci tanıştığımız ilk günlerden itibaren yaşatan ve beni gururlandıran Sn.Hıncal Uluç Bey’e şükranlarımı sunuyorum. Bu günlerde rahatsız olduğunu üzülerek öğrendim, kendisine sağlık, esenlikler ve acil şifalar diliyorum. Köşesinde yazarak bizleri haberdar eden değerli gazetecimiz Sn.Orhan Uğuroğlu‘na da haberdar ettiği için teşekkürlerimi sunuyorum.
24 AĞUSTOS 2022
Muharrem KAYNAK
Muharrem KAYNAK’ın tüm yazılarını okumak için tıklayın…