Paket paket reformlar çıkıyor ya yargı ve diğer alanlarda…
Meclis’teki milletvekili sayısının azımsanmayacak bir çoğunluğunu da hukukçular oluşturuyor oysa!
Onun dışında zaten bakanlık yok mu, işin uzmanı!
Peki hızlı yargı ile adil yargı arasında kalıp “adil hızlı yargılama” hedefinin hiç birisine ulaşamıyoruz ya…
Acaba diyoruz, hiç mi reform adı altında paket paket yeni düzenlemelere girilmeseydi?..
Yapılan değişikliklerin faydalı olanları kuşkusuz var, başlı başına UYAP(Ulusal Yargı Ağı Projesi), E-duruşma gibi…
Lakin…
Uygulamadan bu kadar mı kopuk olunur; fiili durum bu kadar mı görülmez, uygulayıcılardan hiç mi fikir alınmaz; anlaşılır gibi değil…
Adil yargılama hakkını bir kenara koyalım, artık bahtınıza nasıl karar çıkarsa o moda geldik ve bunun ilacı hakim yardımcılığı falan da değil; onunla ilgili yeni düzenlemelerin de yapılacağı ifade ediliyor…
Ama düzgün işleyen sistem niye bozulur ve işin içinden çıkılmaz hale gelir yargı; işte bunu anlamak mümkün değil.
Misal…
Çok yazdık ama yine yazmamız gerekiyor çünkü kanun yolları aşamasındaki süreler ve dosyaların dönmemesi kabus halini aldı…
2016’da Yargıtay’a giden dosya 2023’de geliyorsa… Dikkat edelim sadece Yargıtay aşamasından söz ediyor ve ilk(yerel) yargılamayı es geçiyoruz… Bir dosyanın 7 yıl Yargıtay’da durması nasıl açıklanabilir?..
Ki bir de 180 derece ters durum da var nadir de olsa… İstinaf’tan Yargıtay’a giden dosya nasıl oluyor da 5 günde dönebiliyor, 5 günde dönen dosya uçan halıya mı binmiş?..
Öze dönelim:
Güya Danıştay ve Yargıtay’ın iş yükü azalsın diye istinaf mahkemeleri(bölge adliye/idare mahkemeleri) kuruldu…
Yüksek yargıda pek çok daire kapatıldı.
Kurulan bölge mahkemelerine öyle bir kadro gerekti ki sanki pipetle gazoz içercesine tüm adli ve idari yargıda kürsüde görev yapan deneyimli hakimler istinaf mahkemelerine alındı, yerel mahkemelerin pek çoğu mesleki kıdemi 3-5 yıl olan hakim ve savcılara kaldı…
Şu ana herhangi bir adliyede 50-55 yaş arası hakim görürseniz çok ama çok şanslısınız… Öyle bir yaş küçülmesi oldu ki ülkenin tüm yargı ağında; istisnaları tenzih ediyoruz elbet ama sonrasında görüyoruz işte kamuoyu gündemine düşen ve akıl oynatırcasına çıkan kararları!
Velhasıl Yargıtay’ın iş yükü azaldı mı, azaldıysa halen niye dosyalar yıllar ve yıllarca dönmüyor diye düşünedurun yani Yargıtay’ın çok daireli sistemi daha iyi işlerken bu kez istinaflar patladı, orada da aynı sorun çığ gibi büyüyerek devam ediyor, orada da giden dosya gelmiyor, 1 yıl 2 yıl 3 yıl…. Ne çıkarsa şansınıza…
O nedenle hiçbir fayda sağlamayan istinaflar kapatılıp eski sisteme dönmek gerekir, inanın çok daha faydası görülecek.
Hal böyleyken bir de vatandaş dava açarken eline belge veriyorsunuz:
Tahmini yargılama bitme süresi 180 gün falan diye…
Bari bunu yapmayın da güldürmeyin diyeceğiz değişen bir şey yok…
Bununla beraber elbette yargının bir de icra boyutu var….
Biliyorsunuz her ilde, her ilçede dosya yoğunluğuna göre belli sayıda icra daireleri olur ve gerçekten icra daireleri yine personel yetersizliği gibi sorunlar olsa da daire içi yapılan sağlıklı iş bölümü ile bir güzel işlerdi.
Birkaç yıl önce başlatılan pilot uygulamanın yaygınlaşması ile artık icra daireleri de daha bir abuk hal aldı… Her ilde tüm icra daireleri kapatıldı tek icra dairesi oluşturuldu, tüm memurlar tek icra çatısı altında toplandı, bu kez haciz bölümü, satış bölümü, takip bölümü, mali bölüm gibi bölümler açıldı; şimdi hangi işi kim yapıyor, vatandaşın bir işi kaç günde halloluyor; ne ulaşabiliyorsunuz icralara ne eski tıkır tıkır işleyen sistem kaldı.
Anlayan beri gelsin misali hiç dokunmasalar çok daha iyi değil mi diye düşünmeden edemiyor insan..
Keza bir de başka abukluklar var…
Arabuluculuk belli alanlarda (özellikle iş ve alacak davalarında) fayda sağlıyor amenna… Ama kira gibi sorunlu, hele hele ortaklığın giderilmesi gibi çok taraflı davalarda arabuluculuğun sağlıklı işleyemeyeceğini nasıl öngöremez bakanlık?..
Ortaklığın giderilmesi davaların çoğunda taraf sayısı kaç, bilmez mi bakanlık?..
Arabuluculuğun kapsamının genişletilmesi değil daraltılması gerekiyor da bakalım ne zaman fark edilecek?
İhtiyati haciz keza… Eskiden alacaklının alacağını alması için hızlı haciz olarak bilinen ihtiyati haciz uygulamasında mahkemeden ihtiyati haciz kararının alınmasıyla fiilen uygulanması bir iki günde hallolabilen bir işlemdi… Öyle bir prosedür getirdiler ki bürokrasinin ve lüzumsuz işleyişin daniskası olarak örnek gösterilebilir, artık bir ihtiyati haciz kararı alıp uygulatmak deveye hendek atlatmak gibi bir hal aldı…
Yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu çıktı bir pakette…
Ön inceleme duruşması diye bir şey geldi evlere şenlik; yargıya nasıl bir fayda sağlamış, fiili uygulamada kim memnun olmuş, neyi kolaylaştırmış bir bakın, sorun bakalım…
Yazının kapsamında aktarabildiklerimize nokta koyalım ama yapılan her düzenleme önce ve kesinlikle uygulayıcılara sorulmalı…
Bakanlık binasındaki bürokratların şekillendirmesiyle paket paket reform(!) geliyor da…
Sulh Ceza Hakimlikleri’ne bakın bir, bakmadıkları iş yok, tutuklama kararı da veriyor, İşkur’un kestiği para cezasına da bakıyor, tekzip kararı da veriyor, internet erişiminin engellenmesine de bakıyor, trafikte ceza yediniz ona da… Hukuk Mahkemeleri ihtisaslaşırken Sulh Ceza Hakimlikleri’ne her telden konuyu yüklemek nasıl bir mantık?..
Ne o, yapay zeka mı sulh ceza hakimleri?…
Bakanlık nasıl görmüyor böyle kangren vak’aları, inanılır gibi değil.
O yüzden dokunmayın gerçekten; sağlam ve işleyen yönler işlemeye devam etsin bari!
Zira unutmamak gerekiyor; her eski uygulama kötü, her yeni düzenleme çare değildir.
Bizde olan, işleyen demiri işlemez kılmak ki görüyoruz, sonuçta hiç de ışıldamıyor işte yargı!