Geçenlerde yazdığım bir yazıda kendimden bahisle “parti disiplini doğrultusunda kara’ya ak diyemem, ayak bağı olurum, konuşurum” demiştim..
Onun içinde “parti içinde sevilmem dolayısı ile siyaset yapamam” anlamında kendimi ifade etmiştim..
Bir vesileyle yazmıştım bunları..
Kırkbeş yılı aşkın meslek yaşamımda çok fazla sayıda siyasi kimliği tanıma fırsatım oldu.
Sohbetler, röportajlar, TV’de söyleşiler..
Mesafeli arkadaşlıklar, dostluklar..
Hepsi bir tarafa..
Bir kişi vardı ayırdığım kenara..
AKP saflarında hemde..
Farklıydı benim için..
İyi ki tanıdım..
Ne var ki..
Yollarımızın bir şekilde ileride
kesişeceğini tahmin etmemiştim..
***
Aday gösterildi, adaylıktan çekildi..
Israrla aday yapıldı, istemeden seçildi.
Seçildi “ayak bağı” oldu.
Parti içinde “karaya ak demeyen” tek kişiydi..
Çıkışlarıyla sivrildi!.
İçeride Unakıtan’a sorduğu sorularla sadece Maliye Bakanlığını değil herkesi terletti.
Özelleştirme uygulamalarındaki
yanlışları gösterdi.
Yolsuzluklara dikkat çekti.
Biatçılara “nerden geldi bu adam” dedirtti.
Biat etme kültürü ona tersti..
Milletvekili kimliği ile gittiği Irak’da ,
Kerkük İl Meclisi Başkanının odasındaki duvarda asılı bulunan (Kürdistan haritasını) indirten adamdı…
Daha onlarca aykırılık..
Bana göre “adam gibi adamdı” o..
Siyasette var olması gereken figürlerdendi.
Bu karakterler “tu kaka” olduğu için
sonunda partiden ihraç edildi.
Başka ne beklenirdi ki?..
Bazı partilerden “bize gel” teklifleri aldı.
Onları da kabul etmedi.
Yılmadı!..
Kolları sıvadı.
“Ankara Enstitüsü” adı altında bir oluşumu kendi gayretleri ile ete kemiğe büründürmeye başladı.
İstişareler, fikir alışverişleri, toplantılar..
Birbiri ardına sürerken..
İşte bu noktada yollarımız kesişti…
Karşılıklı “birebir” İstanbul görüşmeleri..
Hiç düşünmediğim “siyasi bir yolculuk”
için karar verdiğim günler..
Doğru arkadaş ile doğru
yolculuğa çıkıyoruz derken..
Sabah çabuk oldu birden..
Bitti bizim serüven!..
Bir kumpasın ayak sesleriydi gelen..
Ver elini İngiltere dedi Çömez erkenden..
Gidiş o gidiş..
Tam on iki yıl sürgün hayatı yaşadı.
Fetö üyesi yargıçların kararlarıyla Ergenekon kumpasından yargılanıp ceza almalar..
Eziyetler, cefalar, çileler..
Sonunda tabii ki beraat etmeler..
Başına gelmedik kalmadı.
Hani birçok ismin Fetö elebaşıyla
fotoğrafı var ya..
Fotoğrafı olmayan, ilişkisi ve iltisakı
olmayan tek adamdır o..
Kendisi yurt dışındayken ailesi Başbakanlığa çağrıldığında Erdoğan’a hitaben yazdığı mektupta “Bugün bizi kesen bıçak yarın seni de kesecektir” diyen ve uyaran adamdır o..
***
Keser döner sap döner; gün gelir hesap döner derler ya hani..
Gün geldi yıllar sonra ülkesine geri döndü.
Bir süre sonra..
Sürgünde düzenini kurduğu Londra’ya
tekrar gitti.
Şimdi klinik sahibi..
Uzakta ama her şeye hakim..
Bir süredir “Skype” ile bağlandığı TV yayınlarında gözlemlerini, tespitlerini anlatıyor.
Yıllar önce parti içinde anlattıklarını, çıkışlarını,eleştirilerini..
Yıllar sonra sade bir vatandaş olarak..
Bugün..
“Ne yazık ki” diyerek yine anlatıyor…
İzliyor musunuz?..
İktidarıyla, muhalefetiyle..
İzleyiniz!..
Seçerken “nasıl” seçmeliyiz?..
Olması gereken “siyasi figür” nasıl olmalıdır?.
Çömezce değil;bilgece!..
Turhan Çömez anlatıyor…
Bunları okuduktan sonra..
Acaba siyasete dönmek mi istiyor diye düşünebilirsiniz?..
On iki yıldır hiç görüşmedim.
Tanıdığım Turhan Çömez..
Bu saatten sonra..
Toplumdan talep gelirse döner!..
***
Böyle “adamlara” ihtiyaç yok mu?..