Ülkemizin yetiştirdiği büyük değerlerden biri olan, ünlü heykaltraş Prof. Dr. Tankut Öktem, ölmedi. 5 Aralık 2007, sadece değerli sanatçımızın bedenen aramızdan ayrıldığı tarihtir. Bugün İstanbul’da yeniden açılan Atatürk Kültür Merkezi salonlarında olduğu gibi, eserleriyle yaşıyor ve yaşamaya devam edecek.
Tankut Öktem’in retrospektif (geriye bakışlı) sergileri, sadece bir heykel sanatçısının yaşamını ve heykellerini anlatmaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin değerlerini, Anadolu’nun zengin insan mozaiğini, aydınlanma mücadelemizi heykel sanatıyla buluşturmayı amaç edinen bir heykeltraşı anlatır. Öktem’in heykel sanatı açısından ortaya koyduğu çağdaş ve kendine özgü kültürel değerler aracılığıyla ulaştırmak istediği mesajlar yerini bulmuştur.
1940’lı yıllarda Darüşşafakalı kimsesiz çocukları yararına satılan, özenle hazırlanmış olan defter Tankut Öktem’in annesinin kendisi için tutmuş olduğu bir günlüktür. Tarihi belge niteliği taşıyan günlük içinde fotoğraflardan bir soyağacı yapılmış. Tankut Öktem, hangi heykeli yaparsa yapsın, eserlerine sevgi yüklediği, bu durumun kaynağı olan aile yapısı da günlüğün temel öğesidir. Bu yapı, bir Cumhuriyet sanatçısının ilk on beş yaşına dair pek çok ipucu verir. Aydın bir ailenin mücadelesini de anlatır. Öktem’in yeteneğini çok küçük yaşlarda fark eden annesinin, o zor şartlardaki ülkesinde üstün yetenekli oğlunu heykel sanatıyla nasıl buluşturacağını düşündüğünü gözler önüne seren bir çabadır.
Bugün biz Türk kadınlarına örnek olan, önünde saygıyla eğildiğim bu amansız mücadeleyi veren Cumhuriyet kadını, Meliha Öktem’dir. Kendisi ülkemizin ilk kadın veteriner hekimiidir. (İstanbul Üniversitesi Ziraat Fakültesi 1935 mezunu) Anadolu’nun en ücra köşelerinde görevini yerine getirmeyi isteyecek kadar ülkesini seven, cesur ve yürekli bir kadındır. Oğlu Tankut Öktem’in eserlerinde silinmeyen izler bırakandır. Annesinin temsil ettiği güçlü Anadolu kadın figürü, Sayın Öktem’in bütün eserlerine yansımıştır. Heykellerinde kullandığı kadın figürü, annenin önemini ve Anadolu kadının kutsal kimliğini ifade eder.
Öktem’in Kastamonu Şerife Bacı Heykeli’nin üzerinde yazan yazı Mustafa Kemal Atatürk’ün Tür kadını için söylediği şu sözüdür: ‘’ Dünyada hiçbir milletin kadını, milletini kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadınından daha fazla çalıştım diyemez.’’
Saygıdeğer heykeltraşımız, 1988 yılında Kore’de Sanat Olimpiyatları’nda dünyanın o dönem yaşayan en iyi on heykeltraşından birisi seçilmiştir. Bu başarısında da , Böblingen Dünya Heykeltraşlar Yarışması’nda kazandığı ödülü getiren soyut heykelinde de tema sevgi ve anneydi.
İki kızının annesi olan eşi Sema Öktem de eşinin en büyük destekçilerinden birisiydi. Eşinin atölyesinde çalışmalarını sürdürebilmesi için büyük büyük fedakârlıklarda bulunmuştur. Başarılı çalışmaların konusu oluşturan anne ve sevgi değerlerinin birer temsilcisi olarak kızlarını büyütmüştür. Öktem ailesine göre, kadın topluma sevgiyi yayan en güzel varlıktı.
İzmir Denizciler, Atatürk ve İsmet İnönü, Nazım Hikmet, Manisa Özgürlük, Mersin Kuvayi Milliye, Amasya Tamim, i Edirne Kırkpınar anıtları ve Denizkızı, Pir Sultan Abdal, Arnavutköy Atatürk, Ahmed Saygun, Belkahve Atatürk Heykeli gibi daha pek çok sayısız esere imza atan Tankut Öktem’in gücü, Anadolu’nun özünü yakalamasından gelir. Özellikle Ege’nin kahraman efelerinin dansını, giyişlerini, duruşlarını ve yiğitliklerini büyük bir ustalıkta eserlerine taşımıştır. Anıtlarındaki efeler, oldukça duygulu ve etkileyicidir.
Atatürk’e ve kurduğu Cumhuriyte’e olan bağlılığı, Atatürk büstlerini çalışırken öncesinde günlerdir yaptığı araştırmalar, izlediği belgeseller, defalarca okuduğu tarihi kitaplar, ’Ben Atatürk heykeli değil Cumhuriyet heykeli yapıyorum’’ gibi düşünceleri, ortaya koyduğu eserleri diğer sanatçıların eserlerinden farklı kılmıştır. Bu farklılığını da perçinleyen şu açıklamayı da kendisi hayattayken yapmıştı: ‘’Bir kadın figürünü, bir öğretmeni, bir köylüyü, bir öğrenciyi heykelde kurucu simge Atatürk’ü koymadan empoze edemezsiniz. Bu insanlar ele ele verdiler, gözlerini kırpmadan ölüme gittiler, sonra da devrimlerin gerçekleşmesini yine hep birlikte gerçekleştirdiler. Büyük acılar çektiler, büyük fedakârlıklarda bulundular.
Efeler diyarı Ege için ayrı bir öneme sahip olan Öktem, bölgemiz Kuzey Ege içinde oldukça önemli bir sanatçıdır. 2014 yılında bölgemizin yedi Körfez Belediyesi festivallerini Tankut Öktem’e adamışlardı. Burhaniye’de eski zeytinyağı fabrikasının taş binasında adına bir sergi açılmıştı. Kuzey Ege’nin güzel insanlarını büyük değerimiz buluşturmuştu. Sayın Öktem’in küçük kızı Oylum Öktem İşözen’in ifadesiyle, bir Tankut Öktem sevdalısı, sanatsever Haşmet Demirbil’in de bu sergiyi gerçekleştirmedeki arzusunu da bugün bir kez daha dile getirmekteyiz.
Bu sergi gibi düzenlenen diğer söyleşiler ve konferanslarla Tankut Öktem heykellerinin anlamı, anlatmak istedikleri her geçen gün daha çok anlaşılmaktadır. Daha çok kişiye ulaşmaya devam etmektedir. ‘’Bu Cumhuriyet kolay kurulmadı, bazen bilgiler kitap aralarında kütüphanelerde kalır, heykeller yüzlerce yıl durabilir, gelecek kuşaklara bilgi aktarmak gibi farklı görevleri vardır’’ diyen Öktem’in heykellerindeki mesaj her yaştan yüzlerce insana ulaşıyor. Bunda kendisinin aramızdan ayrıldıktan sonra başta ailesi olmak üzere öğrencilerinin ve sanatsever dostları sayesinde yaşatılan atölyesinin büyük bir payı vardır.
Kendisi ömrü boyunca, sanatını gerçekleştirdi atölyesinde köylü çocuklarına imkân tanımıştı. Bu çocukların meslek sahibi olabilmeleri için meslek liselerini bitirmelerini sağlamıştı. Yeteneği olan bazı çocuklar da değerli hocalarının izinden yürüdü. Bu çocukların, kendi kızlarından hiçbir farkı yoktu. Atölyede onlarla birlikte çalışmak, bir yaşam biçimiydi. Ailesine, öğrencilerine e dostlarına kalan kalan bu kültür evinde bugün de çalışmalar devam etmektedir. Özellikle mimar olan büyük kızı Pınar Öktem Doğan babasının heykellerinin çevre düzenlemeleri ve onların korunması için çaba göstermektedir.
Bu değerli sanatçımızı bize tekrar hatırlattığınız için teşekkürler