Nehir coşkun sularıyla, çevresine bolluk bereket, sağlık, neşe ve huzur kaynağı olur. Kış ve baharda yükseklerdeki karların erimesiyle, yağmurlarla nehir coşar ve taşar.
Coşkunluk ve taşkınlıklarla; nehir yatağına sığmaz. Çevresindeki yerleşkeleri, ekili alanları basar. Ürünlerin zarar görmesine neden olur. Çoşkunlukla nehir yatağını değiştirerek yoluna devam eder.
İnsanoğlunun nehrin, getirdiği nimetlerden yararlanmaya başlaması ile birlikte suyun akış hızından, kuraklıkla mücadelede , sulamada yararlanma başladığında; uygarlıkların temelleri atılmaya başlar.
Tüm uygarlık alanlarına baktığımızda; akarsu ve nehir boyları, göl ve deniz kıyılarında yükseldiklerini görürüz.
Nehri besleyen havzanın özellikleri, nehir suyunun kalitesini belirler. “Sular kırk taş geçince, temizlenir” düşüncesi, çürüdü. Nehir suları, havzanın doğal örtüsüyle doğrudan, doğruya ilgilidir.
Nehir havzasının tarihsel durumu; ekonomik , kültürel sosyolojik yapısı, nehir suları insan yaşamına katkılar sağlar. Bu anlamında düşündüğümüzde; her nehir kendi akış yatağını düzenler. Nehrin coğrafi durumları, kıvrımları, şelaleleri, akış hızının azaldığı alanlarda ki düzlükler ; bağlık, bahçelik, meyvelikler insanlığın gelişimini sağlar. Uygarlıkların bu kıyılarda yükselmesine kaynak oluşturur.
Nehrin yüklendiği suların zaman içindeki değişimleri ile , suyu paylaşanlar arasında, paylaşım kavgaları yaşanır. Akarsular üzerine, su değirmenleri, dinkler, hızarlar, mermer işleme atölyeleri, elektrik üretim tesisleri kurulması çıkar , bu da kavgaları artırır…
Binlerce yıldır, kendi mecrasında akan nehir, insanların çıkar kavgalarından etkilenmez. Kendi akış, düşüş hızında, zamandan yol alır. Denizlere ulaşıncaya dek onlarca uzunluk kat eder de halinden yakınmaz.
Dağlardan, derelerden , çaylardan küçük akar suların beslediği nehir; yorgunluğunu, deniz hasretiyle buluşunca atar. Dal dal, yol yol olur, azgın sularıyla sürüklenen verimli toprakları bırakarak, hasretine kavuşur. Çevresinde yarattığı düzlük delta ovalar, insanların yaşam alanına dönüşür.
Türkülere dizek olur. “Üç büyük nimetim var; bir anam, biri yarim, biri kara toprak…” Aşık Veysel’in “sadık yari…” olur.
Nehir kendi halinde binlerce yıllık geçmişinde yakınmadan kendi akışında ve mecrasında yol alırken; biz, tüm gözü dönmüşlükler içinde; akan suyun nimetlerinden beslenip büyürken, nehir boylarında boy boy çoğalırken, çokluğumuzu, bir güç sanarak kendimize sıfatlar yaratırız.
Şan, şöhret ve sıfatlar peşinden koşarken; ne nehrin akışını, ne aldığı yolların uzunluğunu, ne de içine aldığı kirlenmişlikleri aklımıza getirmeyiz? Nehir boylarında yaptığımız bentler, setler, göller, göletler, barajların bugünkü zenginliğimizin kaynağı olduğunu unuturuz. Atıklarımızla nehri kirlettiğimizin farkında bile olmayız.
“Gümüş Dere”ler bugün altın derelere, altın nehirlere dönüşmüştür 101 yılda…
101 yıl önce “Gümüş Dere” durmaz akar, / Güneş ufuktan şimdi doğar, yürüyelim arkadaşlar…” diyerek yola çıkanların yoludur, nehir boyları. Bu ülkenin toprağında taşında, gökte uçan özgür kuşun kanadında yazılıdır. Bunun için kartallar yüksekten uçar.
Kerkenez yumurtasından, kartal çıkmaz. Ulusal varlığımızın kaynağı gençliğin hayalleriyle uğraşanlar yanılırlar. “Bin atlı”, akınlarda bu nehir sularının coşkusuyla şen oldular ki; 101. “Atatürk’ü Anma- Gençlik ve Spor Bayramı” mutluluğunu yaşıyoruz.
Yahya Kemal’in “AKINCILAR” şiiri dizeleriyle tazeleyelim duygularımız ve düşüncelerimizi * D U R A K İ *.
AKINCILAR
“Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik / Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi “İlerle!” / Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle
Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan / Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan
Bir gün yine doludizgin atlarımızla / Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla
Cennette bugün gülleri açmış görürüz de/ Hâlâ o kızıl hâtıra gitmez gözümüzde
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik / Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik, “
Bu duygularla Gençlik Haftasını, ATATÜRK’Ü ANMA-GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI”mızı kutlar, kahraman şehit ve gazilerimizin önlerinde saygıyla eğilirim.