1950’de Adnan Menderes “Yeter Söz Milletindir” sloganıyla iktidara geldi. On yıllık iktidarı Yassıada da hukuka aykırı olarak kurulmuş askeri bir mahkemenin verdiği idam kararıyla sonlandı…
Altmış yıl sonra Yassıada demokrasiye ve özgürlüklere uzak bir iktidar tarafından “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” adıyla müzeye dönüştürüldü.
12 Mart 1971 muhtıra süreci sonunda Menderes’lerin intikamının alınması için Deniz-Yusuf ve Hüseyin idam edildi. O sürecin simgesi de işkence evi olarak bilinen “Ziverbey Köşküydü.” Henüz olmadı ama belki bir gün orası da müzeye dönüşür…
12 Eylül 1980 darbesi Ankara Mamak Askeri Cezaevi ve 80 darbesinden iki ay önce yapımı tamamlanarak 12 Eylül’e yetiştirilen Diyarbakır Cezaevi baskı ve işkencenin tavan yaptığı yerler olarak anıldı. Cumhurbaşkanı hafta başında cezaevini müzeye dönüştüreceklerini söylemiş, nedense Diyarbakırlılar ilgilenmemiş!
Devam edelim..
Cumhurbaşkanı yıllardır her seçim öncesinde “Alevi Açılımı’ndan!” söz ediyor ama Alevi oldukları için yakılmak istenen 35 canın dumandan boğularak öldürülmelerini görmezden geliyor…
Mesela, Sivas Madımak Oteli neden müzeye dönüştürülmedi? Çorum, Maraş, Malatya, İstanbul Gazi mahallesinde yaşanan Alevilere yönelik saldırıları insanlık adına utanç verici eylemler olarak neden lanetlenmedi…
Bitmedi, Silivri Cezaevi de var, gün gelir orası da müze olur…
Bir iktidarın ne kadar özgürlükçü olduğu, yargının ne kadar bağımsız olduğu, hapishane koşullarının ne kadar insan haklarına uygun olduğu ve hukukun herkes için ne kadar adil uygulandığıyla ölçülür…
Gösterişli adliye binaları, yeni hapishaneler bir ülkeyi özgür ve mutlu yapmaz!
Her dönemi sloganları belirler, müzeleri hatırlatır…
Ama utançla, ama gururla…