Ağır çalışma koşulları…
Ekonomik gerekçeler…
Uğradıkları şiddet…
Bu senenin ilk üç ayında 250’den fazla hekim yurtdışına gitmek için Türkiye Tabipleri Birliği’ne başvurmuş.
İzmir Tabip Odası Başkanı ise yıl sonuna kadar toplamda üç bine yakın hekimin ülkeyi terk etmeyi planladığını açıklıyor ve asıl tehlikeye işaret ediyor:
“Kaliteli hekim kıtlığı yaşayacağız.”
Kaliteli hekim..
He- Kim? diye sormaya az kaldı yani.
Kalite sıkıntısı sadece sağlık alanında değil, yargıdan tutun eğitime kadar her alanda…
Bunun yanında ardı ardına açılan tıp fakültelerinde bazı bölümlerin öğretim üyesi yokluğundan kapatıldığını öğreniyoruz basından.
Demek ki neymiş, hep söylediğimiz gibi öğretim üyesi olmadan, yeterli alt yapıyı sağlamadan açılan üniversiteler sadece “ad” olarak kalıyorlar, istenen ve olması gereken düzeyde eğitim veremiyorlarmış.
Her alanda yer alan kalite sorunu ise konu sağlık olduğunda daha bir farklı ve daha üst öneme sahip.
Adı üstünde sağlık.
Sağlığımızı emanet ettiğimiz meslek mensuplarının çalışma koşulları iyileştirilmezse kendi geleceklerinin iyi olmasını sağlamak için çeşitli alternatiflere yönelmeleri ki bunlar özel sektöre kaçış veya yurtdışına gidiş gibi, ne kadar ve nereye kadar suçlayabiliriz ki kendilerini?
Veya suçlamaya hakkımız olabilir mi?..
Çünkü çok ağır bir yüksek öğrenimden geçiyorlar…
6 yıl üniversitenin ardından yapılan ihtisaslarla öğrenim süresi 10 yılı buluyor.
Ve ömür boyu çalışmaya, okumaya ve tıbbi gelişmeleri takip etmeye zorunlular.
Aksi halde yaya kalırlar.
Ama şimdi eğitimin boyutunu bile tartışır haldeyiz.
Kadavra olmayan tıp fakültesi var.
Mezar açıp kadavra mı temin etsin öğrenciler?..
Sonuç olarak 2012’de sadece 59 doktor yurt dışına taşınma amacıyla başvurmuş.
2021’in ilk 11 ayında bu sayı 1200’ü aşmış.
2022 için 3000 hekim dillendiriliyor.
Sonrası?..
Tabip Odası başkanının “kaliteli hekim kıtlığı kapıda” uyarısını duyuyor mu Sağlık Bakanlığı?..
Ve bunu önlemek, akışı durdurmak için ne yapılıyor elle tutulan?..
Tıp doktoru “tükenmişlik sendromu”na giriyorsa düşünün siz diğer alanları?..
Yargıda gerek FETÖ etkisi, gerekse yeni kurulan istinaf mahkemeleri ile ilk derece mahkemelerinde de kaliteli hakim ve savcı kıtlığı yok mu?..
Bunun ceremesini adalet çekmiyor mu?..
Hem de hakim ve savcıların yurtdışında hakimlik savcılık yapma ihtimalleri de yok ama tıp doktoru gayet rahatlıkla yurtdışında kendisine iş yaratabiliyor.
Haliyle…
Yine filmi başa sarmak gerekiyor.
Popülizm uğruna ardı ardına tıp fakülteleri açılmamalı ve öğretim üyesi ile materyal eksiği olan fakülteler kapatılarak önce eğitim kalitesi tıp bilim insanlarının istediği seviyeye çekilmeli.
Sonra da meslek mensubu olanların iş koşullarından tutun da gördükleri şiddete kadar her yönüyle koruma sağlanmalı.
Sağlık ve tıp şakaya gelmez.
İnsan hayatının emanet edildiği bu alanda deneyimli ve kıdemli hekimlerin yurt dışına veya meslekten emeklilik sebebiyle erken çıkışı önlenemezse ileride gerçekten büyük sorunlar yaşayacağımız açık.
Sonuçta 90 milyona koşan bir ülkeyiz.
Ve tıp yaya kalırsa sağlıkta döküleceğimiz açık.